Kaç gün geçti?Van'daki deprem felaketi pek çok sorunu da beraberinde getirdi. Arama ve kurtarma gayretlerine diyecek yok; yok da hala yardım ulaşmayan köyler var.Yardımın ulaştığı yerlerde de çadır konusunda yoğunlaşan sıkıntı var. Hepsinden düşündürücü olan, çadır yüklü yardım kamyonlarının yolları kesilerek, yüzlerce kişi tarafından yağmalanması. Hemen gözümüzün önüne Japonya'da yaşanan felakette, insanların kuyruğa girerek, uygarca, insanca sıralarını beklemeleri, geliyor.Bir yanda sabırsız, saldırgan, birbirine tekme tokat girenlerin yağma fotoğrafı; diğer yanda benzer felakete uğramış medeni insanların örnek duruşu.Tabii tüm bunların yanında devletin duruşu, sorumluluğu...Devletin doğal afetlerdeki politikası, ya da politikasızlığı;Görüyoruz ki, deprem bölgesinde sağlık konusunda önlemlerin yetersiz kaldığı. Özellikle çocuk sağlığında enfeksiyon riskinin geliyorum demesi. Kanalizasyon sularının temiz suya karışması ve sonucunda temiz su bulamama tehlikesi ardından sökün edecek bulaşıcı hastalıklar.Hükümetin yargıyı yönetme / etkileme becerisi yanında krizleri yönetememe beceriksizliği yan yana duruyor.Doğal afetlerde devletin sorumluluğunun altını çizen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararları mevcuttur.Önce iç hukukumuza bakalım:Anayasa'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, 57. maddesinde de, mülkiyet hakkı düzenlenmiştir.Uluslararası düzenlemelerde de benzer ve aynı hükümler var.Dönelim Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararına;Hatırlardadır, 28.04.1993 tarihinde, Ümraniye, Hekimbaşı çöplüğündeki patlama sonucu 39 yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Olay nedeniyle açılmış bir davanın sonucunda, Mahkeme'nin "Öneryıldız - Türkiye" kararında:Devletlerin, bireylerin sağlıklı bir çevrede yaşama haklarını gerçekleştirmeye yönelik yükümlülüğü vurgulanmış, kazanın temel nedenleri, kurumsal ilgisizlik, iletişimsizlik ve toplumsal hizmet birimlerinin birbirlerinden kopuk çalışmaları olarak belirlenmiştir. Karar, ülkemizde kaçak yapılaşmanın hükümetler tarafından özendirildiğini, bireylerin beklentiye sokulduğunu, bu politikanın hatalı ve bireylerin yaşam hakkının ihlaline varan sonuçların sorumlusu olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sevgili okur, bugüne kadar tanığı olduğumuz felaketlerde genellikle kusuru görülen kamu görevlileri için soruşturma açılmadığı, yargılanmadığı görülmektedir.Olaylardan ders alınmayarak, depremde yıkılan binaların müteahhitlerinin; ihmal ve kusurları sübût bulmuşken (kanıtlanmışken) tekrar ihalelere girebilmeleri ve kimi ihaleleri de kapmaları, bir başka felakettir.Hata üstüne hata; sel felaketine uğramış olan bazı Van'lı yurttaşların yerleştirildiği evlerin de, fay hattı üzerinde inşa edilmiş olduğu, son yaşanan felakette anlaşılmıştır. İnsanları dere yatağından kurtarmak için bu defa da fay hattının üzerine yaptırdığınız evlere naklediyorsunuz. Bu evleri yaparken, ihale şartnamesini hazırlarken, zemin tahkiki, topoğrafya gibi imanın olmazsa olmaz unsurları üzerinde hiç mi durulmadı?Siyasi rant uğruna, kaçak ve çarpık yapılaşmaya göz yuman devlet politikalarının terk edilmesi, sorumluların, hizmet kusurları nedeniyle, sorgulanması, hukuki ve cezai yaptırımların uygulanması gerekmektedir.Özel yetkili mahkemelerle, Silivri toplama kamplarıyla, Deniz Feneri davası savcılarını sürmekle adalet yüceltilemez.