Çuval çuval erişteler tamam, tepsi tepsi mantılar tamam, sepet sepet alış-verişler tamam da bütün bu hazırlıklar sanki Ramazan bahanesiyle midelere ve bedenlere bayram yaptırma hazırlığı gibi.
Evler temizlendi, eşyalar tekrar tekrar elden geçirildi ve "iftar davetleri" için hazırlıklar yapıldı, elbette bunlar da güzel.
O ağır misafir Ramazan'ı layıkıyla, onun şanına yakışır bir biçimde ağırlamak için yapılan her çeşit hazırlık elbette alkışı hak ediyor.
Peki, akılları, zihinleri ve gönülleri doyurmaya ve beslemeye yönelik bir plan, bir program ve bir hazırlık var mı?
"Şehrü Ramazan ünzile fihil Kur'an/Ramazan ayı kendisinde Kur'an'ın nazil olduğu aydır." Unutmayalım ve hatırlayalım ki bizler oruç ibadetinin farziyetini de Kur'an'dan öğreniyoruz.
Ağır misafiri şanına layık bir biçimde ağırlamanın yolu, hayat kitabımız olan Kur'an'ı anlamaya yoğunlaşmak ve ona daha çok vakit ayırmaktan geçiyor.
On bir ayın sultanını karşıladığımız ilk gün ile onu uğurlayacağımız son gün arasında ezberimizdeki ayetler bakımından, manasını kavradığımız sureler açısından ve hayatımızda yer bulan, uygulamaya sokulan hükümler bakımından bir fark, bir değil bir çok fark olmaz ise hayatımızdaki çok büyük bir fırsatı daha kaçırdık demektir.
Ezberden ya da yüzünden okuduğumuz, takip ettiğimiz mukabele sayısı açısından bakmayalım meseleye, kaç ayeti anladık, kavradık ve ışığında yürüdük açısından bakalım ve öyle değerlendirelim.
Mesela, "Ebrar ayetleri" diye bildiğimiz ve Allah Resulünün biricik kızı Fâtıma validemiz ile velayetin başı İmam Ali'nin örnek davranışlarını öven şu ayetleri bu Ramazan bir kere oturup ezberleyelim ve "alkışlanan" o davranışı da, zikredilen cümleleri de yine bu Ramazan hayatımıza tatbik edelim:
"Haberiniz olsun ebrar (hayır sabihi iyi insanlar) öyle dolgun bir kadehten içeceklerdir ki mizacı olmuştur kâfur.
Bir çeşme, ondan Allahın kulları içer, güzel, yollar açarak akıtırlar onu akıtırlar.
Adaklarını yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar. Sevdikleri gıdalardan yoksula, yetime ve esire yedirirler. 'Biz, size sırf Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz suratsız, çok katı bir günün azabından ötürü Rabbimizden korkarız' derler.
Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir.
Sabretmelerinden dolayı onları cennet ve ipek giysilerle ödüllendirecektir.
Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.
Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.
Etraflarında hizmet edenler gümüş kaplar, billur kâseler, gümüşî parlaklıkta billur kupalarla dolaşır, onlara ikram ederler. Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünce tayin ederler.
Ve orada bir kadeh sunulur ki katgısı olmuştur zencefil.
Orada bir pınar ki ona selsebil adı verilir." (İnsan: 5-18).
Bütün bu ayetleri ezberleyelim, okuyalım, dinleyelim ama unutmayalım ki bütün bu güzel sonuçlara ulaştıracak olan; "Sevdikleri gıdalardan yoksula, yetime ve esire yedirirler. 'Biz, size sırf Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz suratsız, çok katı bir günün azabından ötürü Rabbimizden korkarız' derler" cümlelerinde yer alan ihtiyaç sahiplerine ikramdır, ihsandır ve "Allah rızası odaklı" infakta bulunmaktır.
Ağır misafiri ağırlamaya hazırlanırken lütfen her şeyden önce Kur'an'ı anlamaya ve yaşamaya yönelik bir planımız olsun.
Evler temizlendi, eşyalar tekrar tekrar elden geçirildi ve "iftar davetleri" için hazırlıklar yapıldı, elbette bunlar da güzel.
O ağır misafir Ramazan'ı layıkıyla, onun şanına yakışır bir biçimde ağırlamak için yapılan her çeşit hazırlık elbette alkışı hak ediyor.
Peki, akılları, zihinleri ve gönülleri doyurmaya ve beslemeye yönelik bir plan, bir program ve bir hazırlık var mı?
"Şehrü Ramazan ünzile fihil Kur'an/Ramazan ayı kendisinde Kur'an'ın nazil olduğu aydır." Unutmayalım ve hatırlayalım ki bizler oruç ibadetinin farziyetini de Kur'an'dan öğreniyoruz.
Ağır misafiri şanına layık bir biçimde ağırlamanın yolu, hayat kitabımız olan Kur'an'ı anlamaya yoğunlaşmak ve ona daha çok vakit ayırmaktan geçiyor.
On bir ayın sultanını karşıladığımız ilk gün ile onu uğurlayacağımız son gün arasında ezberimizdeki ayetler bakımından, manasını kavradığımız sureler açısından ve hayatımızda yer bulan, uygulamaya sokulan hükümler bakımından bir fark, bir değil bir çok fark olmaz ise hayatımızdaki çok büyük bir fırsatı daha kaçırdık demektir.
Ezberden ya da yüzünden okuduğumuz, takip ettiğimiz mukabele sayısı açısından bakmayalım meseleye, kaç ayeti anladık, kavradık ve ışığında yürüdük açısından bakalım ve öyle değerlendirelim.
Mesela, "Ebrar ayetleri" diye bildiğimiz ve Allah Resulünün biricik kızı Fâtıma validemiz ile velayetin başı İmam Ali'nin örnek davranışlarını öven şu ayetleri bu Ramazan bir kere oturup ezberleyelim ve "alkışlanan" o davranışı da, zikredilen cümleleri de yine bu Ramazan hayatımıza tatbik edelim:
"Haberiniz olsun ebrar (hayır sabihi iyi insanlar) öyle dolgun bir kadehten içeceklerdir ki mizacı olmuştur kâfur.
Bir çeşme, ondan Allahın kulları içer, güzel, yollar açarak akıtırlar onu akıtırlar.
Adaklarını yerine getirirler ve kötülüğü yaygın olan bir günden korkarlar. Sevdikleri gıdalardan yoksula, yetime ve esire yedirirler. 'Biz, size sırf Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz suratsız, çok katı bir günün azabından ötürü Rabbimizden korkarız' derler.
Allah da onları bu yüzden o günün fenalığından korur; onların yüzüne parlaklık ve neşe verir.
Sabretmelerinden dolayı onları cennet ve ipek giysilerle ödüllendirecektir.
Orada tahtlara yaslanırlar; orada yakıcı sıcak ve dondurucu soğuk görmezler.
Meyve ağaçlarının gölgeleri üzerlerine sarkmış ve onların koparılması kolaylaştırılmıştır.
Etraflarında hizmet edenler gümüş kaplar, billur kâseler, gümüşî parlaklıkta billur kupalarla dolaşır, onlara ikram ederler. Cennetlikler içeceklerini kendi iştahları ölçüsünce tayin ederler.
Ve orada bir kadeh sunulur ki katgısı olmuştur zencefil.
Orada bir pınar ki ona selsebil adı verilir." (İnsan: 5-18).
Bütün bu ayetleri ezberleyelim, okuyalım, dinleyelim ama unutmayalım ki bütün bu güzel sonuçlara ulaştıracak olan; "Sevdikleri gıdalardan yoksula, yetime ve esire yedirirler. 'Biz, size sırf Allah rızası için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık, ne de teşekkür bekliyoruz. Çünkü biz suratsız, çok katı bir günün azabından ötürü Rabbimizden korkarız' derler" cümlelerinde yer alan ihtiyaç sahiplerine ikramdır, ihsandır ve "Allah rızası odaklı" infakta bulunmaktır.
Ağır misafiri ağırlamaya hazırlanırken lütfen her şeyden önce Kur'an'ı anlamaya ve yaşamaya yönelik bir planımız olsun.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024