Ağıtlar bu kez sempozyumda yakıldı
İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Dükkanı Kulübü, ağıtları ve bu ağıtların hikayelerini üniversitede düzenlenen 'Ağıt Sempozyumu'yla ele aldı. Etkinlikte ağıtlar, bu ağıtların hikayeleri ve günümüze kadar geçirdikleri değişimler, canlı performanslar eşliğinde paylaşıldı
25.03.2016 00:00:00
İstanbul Şehir Üniversitesi Sosyoloji Dükkânı Kulübü, yüz yıllardır farklı dillerde acıların ve yasların en etkileyici şekilde anlatıldığı ağıdın kültürümüzdeki yerini anlatmak amacıyla Ağıt Sempozyumu düzenledi. Ağıt Sempozyumu'nun ilk oturumunda Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Mahmut Karaman 'Ağıtın Sosyolojik Önemi' konulu bir konuşma yaptı. İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Nurettin Albayrak "Sefil Baykuş" isimli ağıtın açıklamasını yaparken; Şahin Arıkan ise "Yistanbulako" isimli Çerkesçe ağıtı canlı seslendirerek, ağıdın çıkış hikayesini dinleyicilerle paylaştı.
Sempozyumun moderatörlüğünü üstlenen Kelemet Çiğdem Türk, "Bu topraklardan çıkan o kadar çok ağıt var ki sadece bu ağıtlara bakarak ne kadar çok acı yaşandığını anlayabiliyoruz. Biz geçmiş acılarımızı henüz tam olarak bilmiyor olsak da o acılardan çıkan ağıtlarla yaralarımızı sararken şimdi yeni acılara dayanmaya çalışıyoruz. Sempozyumu düzenlemekteki amacımız bu ağıtların ne anlama geldiğini, yeni nesilde ne kadar karşılık bulabildiğini görmek" diye konuştu.
Türk Halk Müziği Sanatçısı ve Akademisyen Erol Parlak ise ağıtların yıllar içinde anlam ve içerik olarak farklı algılanmaya başlandığını belirtti. Parlak, "Anadolu sürekli yeni ağıtların üretildiği topraklar oldu. Bebek ağıtları, asker ağıtları ve trajik genç ölümlere ağıtlar var bizim kültürümüzde. Yaşlılarda ise bölgenin değer verilen bir ismiyse ağıtlar yakılıyor. Zamanla bazı ağıtların evrim geçirdiğini ve oyun havası olarak çalındığını da biliyoruz" bilgisini verdi.
Sempozyumun moderatörlüğünü üstlenen Kelemet Çiğdem Türk, "Bu topraklardan çıkan o kadar çok ağıt var ki sadece bu ağıtlara bakarak ne kadar çok acı yaşandığını anlayabiliyoruz. Biz geçmiş acılarımızı henüz tam olarak bilmiyor olsak da o acılardan çıkan ağıtlarla yaralarımızı sararken şimdi yeni acılara dayanmaya çalışıyoruz. Sempozyumu düzenlemekteki amacımız bu ağıtların ne anlama geldiğini, yeni nesilde ne kadar karşılık bulabildiğini görmek" diye konuştu.
Türk Halk Müziği Sanatçısı ve Akademisyen Erol Parlak ise ağıtların yıllar içinde anlam ve içerik olarak farklı algılanmaya başlandığını belirtti. Parlak, "Anadolu sürekli yeni ağıtların üretildiği topraklar oldu. Bebek ağıtları, asker ağıtları ve trajik genç ölümlere ağıtlar var bizim kültürümüzde. Yaşlılarda ise bölgenin değer verilen bir ismiyse ağıtlar yakılıyor. Zamanla bazı ağıtların evrim geçirdiğini ve oyun havası olarak çalındığını da biliyoruz" bilgisini verdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.