Değerli okurlar, ağrı deyince ilk önce baş ağrısı geliyor aklıma. Acaba beyin ve sinir cerrahisi uzmanı olduğum için mi?
Sırt ağrısı, bel ağrısı, karın ağrısı…
Yeni başlayan, saatler veya günler süren ağrılar akut ağrılardır genelde. Bir de çok daha uzun süren, aylar süren kronik ağrılarımız var. Ağrılarımız aslında bizim dostumuzdur. Bize bedenimizde yolunda gitmeyen bir şeyler var diye haber vermektedir.
Ağrı yeni ve çok şiddetli ise bir takım çarelere başvururuz. Ama anlarız çoğunlukla ve eğer durumumuz acilse hastaneye veya bir sağlık kuruluşuna ulaşırız. Çok şükür genelde ülkemizin imkânları çok iyi! Poliklinik, yatış, teşhis, tedavi imkânlarımız çok.
Bir de kronik ağrılarımız var. Bu ağrılarımız bizi bırakmayan, eskiden beri olan dostlarımız. Ama biz bazen onlarla yaşamaya alışmışızdır. Bazen bıkıp tedaviden vazgeçmişizdir. Bazen de senin her şeyin normal, bir şeyin yok denip eve yollanmışızdır. Bazılarımız da aman kurcalamayalım, bir şey çıkar diye üstünü örtmeye çalışmışızdır. Aslında internet ve ulaşım imkânlarının artmasıyla beraber, tüm dünya, sağlık alanında bilgi birikim ve tecrübelerini paylaşmakta ve çok güzel tıp uygulamaları gündeme gelmektedir.
Dinimizin koyduğu kurallar ve prensipler, geleneksel tıp uygulamaları, modern teknolojinin getirdiği teşhis ve tedaviler… Hepsi tıp dünyamızın hazinesinde birikmektedir. Pandemi nedeniyle tıp konferansları ve eğitimlerinin internet aracılığı ile yapılması da bu bilgi ve tecrübe paylaşımında bir kolaylık olmuştur.
Yüzlerce hastalığın aslında sağlıksız ve yetersiz besinler, az çiğnemek, mide ve bağırsak rahatsızlıkları, stresi yönetememek, hareketsiz yaşamla çok yakından ilgili olduğunu son zamanlarda daha iyi anladık. Sizleri çok yormak istemem. Ama sabahtan akşama kadar oturarak çalışan bir öğrenci veya bir yetişkin insanımızdan örnek verelim. Sabah iki poğaça, öğlen hamburger veya pizza ve akşam bol ekmekli, makarnalı bir öğünle beslenirse; aralarda da stresim var, şekerim düşüyor diye kolalı, tatlı atıştırmalıklar alırsa; Bir de ekonomik sıkıntıları varsa emin olun bir süre sonra migreni, kronik ağrıları, döküntüleri, alerjik cilt rahatsızlıkları, derslerinde ve işinde başarısızlıkları, kilo alması gibi birçok sorunları ortaya çıkabilecektir.
Burada şu soru akla gelebilir: Hangi imkânlarla koruyucu sağlık imkânları sunulacaktır? O zaman deriz ki, Türkiye gibi bir ülkede bu çok kolaydır. Her şeyimiz var fakat farkında değiliz.
Prof. Haydar Baş hocamızın Milli Ekonomi Modeli ile sonsuz kaynaklarımız devreye sokulur ve "Sosyal Devlet" devreye girerse, Dünyanın birçok gelişmiş ülkesinde olduğu gibi her çocuk doğumundan yetişkinliğine ve yaşlılığına kadar çok yakın takip içinde olur. Dört milyar insan bu projeleri uygulamaktadır. Bir çocuk sağlıklı beslenecek, spor yapacak, kabiliyetine göre eşit eğitim alacak, iş bulacak, bütün insani yaşam koşulları sağlanacak ve sıkı takip edilecektir. Bunları sadece anne-baba düşünmeyecektir.
Avrupa'da çalışan akrabalarımdan hep duyarım. Anne-babayı okul arar ve der ki, "çocuğunuz kilo aldı, okul spor takımına almak istiyoruz" diye. Ya da, bir bebeği daha dünyaya gelen aileyi sosyal kurum arayıp, "sizin eviniz size dar geliyor, daha geniş bir eve çıkın, farkı biz karşılayacağız" diye. Bütün bunların olabilmesi için Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Sayın Hüseyin Baş ve kadrosuyla beraber olmamız gerekir. Çünkü teknoloji ve iletişim çağının nesli onlar ve çözümü onlar biliyorlar.
- Türkiye’ye dönerken / 20.03.2021
- Sürpriz Ortadoğu seyahati / 13.03.2021
- Haberler / 06.03.2021
- Kararlı Olmak / 27.02.2021
- Doğru duvar / 20.02.2021
- Köyümüz ve biz / 13.02.2021
- Organizasyon / 05.02.2021
- Ağrı bizim dostumuz / 23.01.2021
- Dinlemek / 19.01.2021