Sinekten yağ çıkartarak ayakta durmaya çalışan kapitalizm bağımlısı bir devlet, gerçekten milli menfaatlerini koruyamaz.
Yabancılardan icazetli veya batı dünyasının ulufe kredileriyle devran süren bir siyaset, milli politika güdemez, onurlu bir politika yürütemez.
Böylesi köklü zaafiyet içinde olan iktidar partisinin tabela adı AKP, CHP, MHP olmuş fark etmez.
Bu bakımdan Bağımsız Türkiye Partisi ve Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleri, Türk istiklal ve istikbali için hayatidir.
İsrail'in devlet terörü karşısındaki omurgasız duruşumuz da, güneydoğu topraklarımıza ve insanımıza Kürdistan iştahı kabartan ve küresel ağabeylerinin kışkışlarıyla Kürdistan tabelası altında Büyük İsrail oluşumunun referandumunu Eylül ayında gerçekleştirecek olan Barzani karşısındaki vahim ahvalimiz de, devletteki ekonomi zaafiyetinden ve icazetli siyaset illetinden kaynaklanıyor.
Devletin tam bağımsızlık karakteri, ancak milletin iradesi ve Milli Ekonomi ile tecelli edebilir.
Lozan görüşmeleri ve antlaşması, bunun en canlı ve en çarpıcı örneğidir.
Gazi M. Kemal Atatürk, Ege adaları, Karaağaç ve Trakya sınırı meselesi, Boğazlar, borçlar, madenler, kapitülasyonlar gibi 26 konuda fırsattan istifade ederek Sevr'i andıran tavizler kopartma iştahını sergileyen Haçlı dünyasına restini çekmiş, 4 Şubat 1923'de İsmet Paşa'ya görüşmeleri keserek derhal Türkiye'ye dönmesi telgrafını çekmiş. Nitekim 6 Şubat'ta İsmet Paşa ve heyet ülkeye dönmüştür (Atatürk, Nutuk, 23. bölüm).
Gazi Paşa, tam bağımsızlığımız için gerekirse tekrar bir İstiklal mücahedesi daha yaparız, diyerek askeri kıyafetlerini giymiş, çizmelerini çekmiş, tüm askeri birlikleri teyakkuza geçirerek bizzat denetime başlamış. 17 Şubat 1923'te de üç hafta devam eden İzmir Milli İktisat kongresini toplamıştır.
Gazi Paşa, iktisadî, siyasi ve askeri olarak topyekun Haçlı dünyasına yeniden istiklal-i tam mücahedesiyle meydan okuyunca, antlaşma ile sonuçlanan ikinci Lozan görüşmeleri henüz Cumhuriyet'in ilan edilmediği 23 Nisan 1923'te başlamış oldu.
Bugün Türk milleti, böyle bir imana, iktisadî, siyasî ve askerî kararlılık ve programa muhtaçtır. Bu onurlu siyaset akıl işi, iman işi, kadro işi, hesap-kitap, model ve program işidir. Prof. Dr. Baş ve BTP'den başka da hiç kimsede yoktur.
Meclisteki iktidar ve muhalefette bu siyaset olmayınca koca Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendi ellerimizle beslediğimiz Barzanî'ye madara ediliyor, İsrail'e el-pençe divan duruyor. One minuts (!) havaları çekilerek de milletin gazı alınıyor.
Üç kuruşa muhtaç Ankara siyaseti, Barzanî'nin, Irak Merkezî hükümetten kaçırdığı paylaşım dışı petrollerini taşıyıp satarak, Barzanî'yi semirtmedi mi?
Ankara beslemesi Barzanî, o paralarla ve küresel şefi Amerika'nın ve İsrail'in da özel katkılarıyla şimdi Diyarbakır'ımıza kadar uzanan coğrafyada Eylül'de yapacağı Kürdistan referandumu adı altında Büyük İsrail oluşumunu inşa etmiyor mu?
Bu büyük oyunu Lozan'da bozan Atatürk mü dinsiz ve basiretsiz, yoksa Amerikan aklıyla ve üç kuruşa muhtaçlık zaafiyetiyle bu büyük oyuna gelen siyaset mi?!
Benzer garabet ve siyasi vahamet, İsrail'in Mescid-i Aksa'daki devlet terörüne karşı duruşumuzda yaşanıyor.
10 can verilen Marmara Gemisi katliamının İsrailli sanıkları olan İsrail Genelkurmay başkanı ve katil askerleri, hukuk önünde hesaba çekilirken; İsrail ile anlaşma yapan Ankara siyaseti, 9 Aralık 2016'da talimatla tüm davaları düşürtmedi mi?
Aynı siyaset, dün, kıymetli yazarımız Muharrem Bayraktar'ın başyazısında dikkat çektiği üzere, İsrail ile doğalgaz boru hattı anlaşması tesis ederek Mescid-i Aksa zalimi İsrail'e gaz bayramı yaşatmıyor mu? N. Erbakan'ın üç günlük iktidarında İsrail ile yaptığı anlaşmalar ise cabası?
AKP siyaseti İsrail ile kolkola gaz ve boru bayramları yaşarken; tabandaki iktidar çömezleri, güya İsrail mallarını protesto numaralarıyla halkın gazı almaya çalışmıyor mu?
Türk milleti, iktidar ve muhalefetteki bu üç kuruşa muhtaç ve Amerikan icazetli siyasetten acilen kurtularak; Atatürk'ün onurlu ve bağımsızlık karakterli siyasetine dönmelidir. Yani bu siyasetin günümüzdeki adı ve adresi olan Prof. Dr. Baş'a koşmalı, BTP'de buluşmalıdır? Gerisi, oyun içinde er veya geç yok olmaktır.
Yabancılardan icazetli veya batı dünyasının ulufe kredileriyle devran süren bir siyaset, milli politika güdemez, onurlu bir politika yürütemez.
Böylesi köklü zaafiyet içinde olan iktidar partisinin tabela adı AKP, CHP, MHP olmuş fark etmez.
Bu bakımdan Bağımsız Türkiye Partisi ve Genel Başkan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli ve Sosyal Devlet projeleri, Türk istiklal ve istikbali için hayatidir.
İsrail'in devlet terörü karşısındaki omurgasız duruşumuz da, güneydoğu topraklarımıza ve insanımıza Kürdistan iştahı kabartan ve küresel ağabeylerinin kışkışlarıyla Kürdistan tabelası altında Büyük İsrail oluşumunun referandumunu Eylül ayında gerçekleştirecek olan Barzani karşısındaki vahim ahvalimiz de, devletteki ekonomi zaafiyetinden ve icazetli siyaset illetinden kaynaklanıyor.
Devletin tam bağımsızlık karakteri, ancak milletin iradesi ve Milli Ekonomi ile tecelli edebilir.
Lozan görüşmeleri ve antlaşması, bunun en canlı ve en çarpıcı örneğidir.
Gazi M. Kemal Atatürk, Ege adaları, Karaağaç ve Trakya sınırı meselesi, Boğazlar, borçlar, madenler, kapitülasyonlar gibi 26 konuda fırsattan istifade ederek Sevr'i andıran tavizler kopartma iştahını sergileyen Haçlı dünyasına restini çekmiş, 4 Şubat 1923'de İsmet Paşa'ya görüşmeleri keserek derhal Türkiye'ye dönmesi telgrafını çekmiş. Nitekim 6 Şubat'ta İsmet Paşa ve heyet ülkeye dönmüştür (Atatürk, Nutuk, 23. bölüm).
Gazi Paşa, tam bağımsızlığımız için gerekirse tekrar bir İstiklal mücahedesi daha yaparız, diyerek askeri kıyafetlerini giymiş, çizmelerini çekmiş, tüm askeri birlikleri teyakkuza geçirerek bizzat denetime başlamış. 17 Şubat 1923'te de üç hafta devam eden İzmir Milli İktisat kongresini toplamıştır.
Gazi Paşa, iktisadî, siyasi ve askeri olarak topyekun Haçlı dünyasına yeniden istiklal-i tam mücahedesiyle meydan okuyunca, antlaşma ile sonuçlanan ikinci Lozan görüşmeleri henüz Cumhuriyet'in ilan edilmediği 23 Nisan 1923'te başlamış oldu.
Bugün Türk milleti, böyle bir imana, iktisadî, siyasî ve askerî kararlılık ve programa muhtaçtır. Bu onurlu siyaset akıl işi, iman işi, kadro işi, hesap-kitap, model ve program işidir. Prof. Dr. Baş ve BTP'den başka da hiç kimsede yoktur.
Meclisteki iktidar ve muhalefette bu siyaset olmayınca koca Türkiye Cumhuriyeti devleti, kendi ellerimizle beslediğimiz Barzanî'ye madara ediliyor, İsrail'e el-pençe divan duruyor. One minuts (!) havaları çekilerek de milletin gazı alınıyor.
Üç kuruşa muhtaç Ankara siyaseti, Barzanî'nin, Irak Merkezî hükümetten kaçırdığı paylaşım dışı petrollerini taşıyıp satarak, Barzanî'yi semirtmedi mi?
Ankara beslemesi Barzanî, o paralarla ve küresel şefi Amerika'nın ve İsrail'in da özel katkılarıyla şimdi Diyarbakır'ımıza kadar uzanan coğrafyada Eylül'de yapacağı Kürdistan referandumu adı altında Büyük İsrail oluşumunu inşa etmiyor mu?
Bu büyük oyunu Lozan'da bozan Atatürk mü dinsiz ve basiretsiz, yoksa Amerikan aklıyla ve üç kuruşa muhtaçlık zaafiyetiyle bu büyük oyuna gelen siyaset mi?!
Benzer garabet ve siyasi vahamet, İsrail'in Mescid-i Aksa'daki devlet terörüne karşı duruşumuzda yaşanıyor.
10 can verilen Marmara Gemisi katliamının İsrailli sanıkları olan İsrail Genelkurmay başkanı ve katil askerleri, hukuk önünde hesaba çekilirken; İsrail ile anlaşma yapan Ankara siyaseti, 9 Aralık 2016'da talimatla tüm davaları düşürtmedi mi?
Aynı siyaset, dün, kıymetli yazarımız Muharrem Bayraktar'ın başyazısında dikkat çektiği üzere, İsrail ile doğalgaz boru hattı anlaşması tesis ederek Mescid-i Aksa zalimi İsrail'e gaz bayramı yaşatmıyor mu? N. Erbakan'ın üç günlük iktidarında İsrail ile yaptığı anlaşmalar ise cabası?
AKP siyaseti İsrail ile kolkola gaz ve boru bayramları yaşarken; tabandaki iktidar çömezleri, güya İsrail mallarını protesto numaralarıyla halkın gazı almaya çalışmıyor mu?
Türk milleti, iktidar ve muhalefetteki bu üç kuruşa muhtaç ve Amerikan icazetli siyasetten acilen kurtularak; Atatürk'ün onurlu ve bağımsızlık karakterli siyasetine dönmelidir. Yani bu siyasetin günümüzdeki adı ve adresi olan Prof. Dr. Baş'a koşmalı, BTP'de buluşmalıdır? Gerisi, oyun içinde er veya geç yok olmaktır.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019