AKP, 3 dönemlik iktidarında milletin ve devletin varlığına zarar veren ve yine devletin ve milletin varlığını zafiyete düşürecek birçok icraata imza attı.
Maddi alanda, 80 yıllık cumhuriyet döneminde, bin bir imkânsızlıklara rağmen kurulan devlet kurumlarını, bankaları, fabrikaları, yolları, barajları, demir yollarını, sanayi ve haberleşme tesislerini “özelleştirme” adı altında sattı. Devletin “Demir ağlarını” örümcek ağına çevirdi.
Manevi alanda, dinler arası diyalogun önündeki bütün engelleri kaldırdığı gibi bu Anlayışa hizmet eden kanunları da peş peşe sıraladı. Azınlıkların rüyalarında göremeyecekleri sözde hakları, hak olarak elden teslim etti. Türkiye “çan” sesine boğuldu.
Dış politika iflas etti. “Sıfır sorun” mantığı ile dini ve milli ortaklıklarımızın olduğu dostlarımızı sıfırladık. Yahudi ve Hıristiyanlarla bir olup, Müslümanlara cephe aldık. BOP’nin en çılgın hizmetkârı olduk.
İç politikada ise terör resmiyet kazandı. Mücadele, müzakereye dönüştü. Masadan kârlı kalkan terör örgütü ve temsilcileri oldu. İdam mahkûmu yeniden dirildi. Artık dağdakilerin değil şehirdekilerin de lideri oldu ve bu liderliği bizzat resmi irade verdi. Ana dilde eğitim, savunma hakkı vs. derken bir baktık “özerklik” dillere dolandı. Sonra “yeni anayasa” ile federasyon ve Başbakanın ısrarla istediği “başkanlık” sistemi kapımızda duruyor.
Haliyle bu gidişat hayra değildi. Yaklaşan yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi, Erdoğan’ın üçten çok seçilememe kanunu (AKP tüzüğüne göre) AKP’yi tedirgin ediyordu.
Haliyle bir an önce tekrar vatandaşın güvenini kazanmak ve eski imajlarını tazelemek için söz ve icraatlara gidildi. Neden? Bir an önce hem AKP anlayışını ve hem de Erdoğan’ı “başkan” yapmak, bazı odaklara verilen sözleri yerine getirmek, hem de geleceklerini kurtarmak için…
Bu noktada sözde AKP karşıtı, ulusalcı, solcu, cumhuriyetçi vs. geçinen kesimler AKP’nin bu orta oyununa “kötü adam” karakteri ile ortak oldu. Haliyle halk nazarında hep kazanan, desteklenen “iyi adam” rolünü oynayanlar oldu. Kimse bunun bir oyun olduğunu bile anlamadı. Ta ki kapılarını “demokrasi” çalıncaya kadar…
Mesela; AKP bir kürtaj oyunu başlattı. Neden ve niçinlerini anlamadan, AKP’nin geçmişini ve icraatlarını dillendirmeden, yukarıda saydığım kesimler hemen AKP’yi “şeriatçılıkla” suçladı. Hâlbuki “şeriatçı” olmak suç değil şereftir millet nazarında.
Eğitim sistemi değiştirildi. Aynı zihniyet “şeriat kapımıza dayandı” diye çığlık atmaya başlayınca halk, Erdoğan’a sahip çıktı.
Askeri okullara İmam-Hatiplerde gidebilecek, denildi. Aynı zihniyet yine bastı feryadı.
Seçilme yaşı +18 olsun vs. denildi. Aynı zihniyet iş başında…
Şimdilerde ise artık kilise onarmak ve açmaktan sıkılan zihniyet, camilere yöneldi. Şuraya cami, buraya cami tartışmaları başlattı. “Lop” aynı zihniyet oltada.
Ve kılık-kıyafet uygulaması. AKP bu icraatını hem özgürlük söylemleri ile hem de bir yerlere dem vurarak “artık sivilleşme” sloganı ile haklı çıkarma gayretinde.
AKP ve icraatlarının karşısında olduğunu iddia eden güruh ise “eyvah! bunun sonu çarşaf” söylemlerinde.
Bu kadar olur ancak. Türkiye’den, Türkiye’yi yöneten anlayıştan ve on yıldır yaptıkları icraatlardan bu sonucu çıkaranlar ancak ve ancak katıksız yobazlardır. Bu anlayış sahipleri, AKP’nin halk üzerindeki en büyük gücüdür. Artık anlayana, görebilene duyurulur…
Maddi alanda, 80 yıllık cumhuriyet döneminde, bin bir imkânsızlıklara rağmen kurulan devlet kurumlarını, bankaları, fabrikaları, yolları, barajları, demir yollarını, sanayi ve haberleşme tesislerini “özelleştirme” adı altında sattı. Devletin “Demir ağlarını” örümcek ağına çevirdi.
Manevi alanda, dinler arası diyalogun önündeki bütün engelleri kaldırdığı gibi bu Anlayışa hizmet eden kanunları da peş peşe sıraladı. Azınlıkların rüyalarında göremeyecekleri sözde hakları, hak olarak elden teslim etti. Türkiye “çan” sesine boğuldu.
Dış politika iflas etti. “Sıfır sorun” mantığı ile dini ve milli ortaklıklarımızın olduğu dostlarımızı sıfırladık. Yahudi ve Hıristiyanlarla bir olup, Müslümanlara cephe aldık. BOP’nin en çılgın hizmetkârı olduk.
İç politikada ise terör resmiyet kazandı. Mücadele, müzakereye dönüştü. Masadan kârlı kalkan terör örgütü ve temsilcileri oldu. İdam mahkûmu yeniden dirildi. Artık dağdakilerin değil şehirdekilerin de lideri oldu ve bu liderliği bizzat resmi irade verdi. Ana dilde eğitim, savunma hakkı vs. derken bir baktık “özerklik” dillere dolandı. Sonra “yeni anayasa” ile federasyon ve Başbakanın ısrarla istediği “başkanlık” sistemi kapımızda duruyor.
Haliyle bu gidişat hayra değildi. Yaklaşan yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimi, Erdoğan’ın üçten çok seçilememe kanunu (AKP tüzüğüne göre) AKP’yi tedirgin ediyordu.
Haliyle bir an önce tekrar vatandaşın güvenini kazanmak ve eski imajlarını tazelemek için söz ve icraatlara gidildi. Neden? Bir an önce hem AKP anlayışını ve hem de Erdoğan’ı “başkan” yapmak, bazı odaklara verilen sözleri yerine getirmek, hem de geleceklerini kurtarmak için…
Bu noktada sözde AKP karşıtı, ulusalcı, solcu, cumhuriyetçi vs. geçinen kesimler AKP’nin bu orta oyununa “kötü adam” karakteri ile ortak oldu. Haliyle halk nazarında hep kazanan, desteklenen “iyi adam” rolünü oynayanlar oldu. Kimse bunun bir oyun olduğunu bile anlamadı. Ta ki kapılarını “demokrasi” çalıncaya kadar…
Mesela; AKP bir kürtaj oyunu başlattı. Neden ve niçinlerini anlamadan, AKP’nin geçmişini ve icraatlarını dillendirmeden, yukarıda saydığım kesimler hemen AKP’yi “şeriatçılıkla” suçladı. Hâlbuki “şeriatçı” olmak suç değil şereftir millet nazarında.
Eğitim sistemi değiştirildi. Aynı zihniyet “şeriat kapımıza dayandı” diye çığlık atmaya başlayınca halk, Erdoğan’a sahip çıktı.
Askeri okullara İmam-Hatiplerde gidebilecek, denildi. Aynı zihniyet yine bastı feryadı.
Seçilme yaşı +18 olsun vs. denildi. Aynı zihniyet iş başında…
Şimdilerde ise artık kilise onarmak ve açmaktan sıkılan zihniyet, camilere yöneldi. Şuraya cami, buraya cami tartışmaları başlattı. “Lop” aynı zihniyet oltada.
Ve kılık-kıyafet uygulaması. AKP bu icraatını hem özgürlük söylemleri ile hem de bir yerlere dem vurarak “artık sivilleşme” sloganı ile haklı çıkarma gayretinde.
AKP ve icraatlarının karşısında olduğunu iddia eden güruh ise “eyvah! bunun sonu çarşaf” söylemlerinde.
Bu kadar olur ancak. Türkiye’den, Türkiye’yi yöneten anlayıştan ve on yıldır yaptıkları icraatlardan bu sonucu çıkaranlar ancak ve ancak katıksız yobazlardır. Bu anlayış sahipleri, AKP’nin halk üzerindeki en büyük gücüdür. Artık anlayana, görebilene duyurulur…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinler arası diyalog gömleği -1 / 07.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinler arası diyalog gömleği -1 / 07.04.2024