Tezkerenin reddi, pek çok olayın perde arkasını ortaya çıkardı. Sümenaltları boşaldı.
Stratejik ortağımız ABD'nin, bölgemize ve özellikle Kuzey Irak'a ilişkin niyetini, göremeyenler veya görmezlikten gelenler de görmüş' oldu. Kuzey Irak'ta, eskinin İngiliz Lawrenceleri yerine rol alan Amerika'nın New Lawrencelerinin maskeleri aralandı. Dış güdümlü ekonomik tablomuz, kendini hissettirdi. İçerideki Amerikancıların 'çok standartlı entrikaları'nın şekillenişini gözlemledik. Kısaca 'yeni stratejiler için ışık' verdi 'hayırlı tezkere'. İnşaallah AKP, bu ışığı karartmaz.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Grosmann, Kuzey Irak'ta tam da Türk bayraklarının yakıldığı saatlerde baklayı ağzından çıkardı; artık Türkiye Kuzey Irak'a tek başına girmeyi aklından geçirmemeli, dedi. Barzani'nin, Kuzey Irak Türk askerine mezar olur, beyanatının 'gerçekte kime ait olduğu'nun altını çizdi Grosmann.
Türkiye'nin şayet Kuzey Irak'a girmesi gerekiyorsa, asla ABD ile değil, kendi planlaması ve bağımsız stratejisiyle girmesinin gerektiği birkez daha ortaya çıktı böylece.
Barzani ve yandaşlarının bu kabil küstahça beyanlarını konjonktür icabı 'hep hayra yoranlar' herhalde kendilerine bir çekidüzen verirler. Böylece belki köklü ve ABD'den bağımsız 'Milli bir Kuzey Irak politikası' da geliştirilir.
Tezkerenin reddiyle birlikte ekonomik tablonun ağırlaşacağını bilmek için kahin olmaya gerek yoktu. Zira ekonomisinin tüm ipleri IMF şeflerine teslim edilmiş bir ülkenin ekonomik dengeleri, elbette 'dıştan güdümlü talimatlar'ın uygulanıp uygulanmamasıyla birebir ilişkilidir. Parayı alan, emir de alır, gerçeği realpolıtik bir olgudur. Bu olgu, kendini göstermiştir.
Bu talimatlar, global şartlara göre bazen politik, bazen askeri, bazen ekonomik olabilir. Türkiye 'tezkereye red' münasebetiyle işte bu 'realpolitik'i daha net yaşamaktadır. Yoksa hükümetin açtığı yeni paket, denildiği gibi, salt 'barışın bedeli', sadece 'tezkereye hayırın cezası' değildir.
Ağır paket olsa olsa, kendi kaynakları ve üretim esası üzerine oturtulmuş 'milli bir ekonomi modelinden yoksun olma'nın bedelidir. Türk ekonomisi böylesi milli bir modele kavuşturulmadığı müddetçe, her dönemeçte yeni bir ağır paket açılır, her milli meselede yeni bir ağır fatura ödenir.
Bu ekonomik fatura, bugün Irak düzleminde ödenmektedir, yarın Kıbrıs bağlamında ödenecektir, öbür gün Ege sularında karşımıza çıkacaktır. Ancak BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, yıllardan beri altını çizdiği bu gerçeği ve bu bağlamda ülke kaynaklarıyla oluşturduğu 'Milli Ekonomik Modeli'ni, haftasonu yapılan İstanbul Genişletilmiş İl Divan Toplantısı'nda bir kez daha hatırlattı. Yani, Türkiye, IMF'ye mahkum değildir ve alternatif milli modelleri vardır.
Dolayısıyla tezkere konusunda üç-beş vekilinin ıskalamasıyla da olsa 'milli bir duruş' sergileyen AKP'nin, asıl bundan sonra yapması gereken iş, ekonomik alanda 'milli bir üretim ve kalkınma model'ine kavuşmak için çabalamaktır... Yoksa yeni bir Amerikan tezkeresini, allem-kallem edip '14 Mart sonrasında nasıl Meclis'ten geçiririm'in hesaplarını yapmak değil.
Evet, sadece Irak meselesi, Kuzey Irak meselesi yok önümüzde... Kıbrıs var, Ege var, Ermeni hayalleri var, Ekümenik hayaller var. Bunların arkasında da Kuzey Irak'ta görüldüğü üzere bazen ABD, bazen AB var. Dolayısıyla her alanda kendi yağımızla, kendi kaynaklarımızla ve kendi stratejilerimizle yoğrulmuş milli modellerimize dönülmedikçe Meclisimiz, tezkere üreten emme-basma tulumbasına döner. Buna da hiçbir vekilimizin gönlünün razı olacağını düşünmüyorum.
Bundan sonraki tezkerelerin devlet gemisini sarsmasına engel olmak için, 'Amerikan tezkeresi'nin ıskalanma sonrasını iyi değerlendirerek, her alanda milli bir irade ortaya koymak, milli bir rota belirlemek şarttır.
Bu onurlu iş adına, Türk Milleti'nin tamamı son lokmasını dahi paylaşır.
Ama dışa bağımlılığın getirdiği 'onur kırıcı talimatlar'ın faturalarına artık ortak olacak ne yürek kaldı, ne takat... AKP kurmayları, bu kabil 'dış güdümlü talimatlar'a yapışmayı bir kez daha denemeye kalkmamalı; ne tezkerede, ne Kıbrısta, ne Ege'de...
ABD'nin aba altından sopa göstermesine rağmen hala umudunu kesmediği tezkere, kim bilir belki de AKP'nin ilk bölümü kazanılmış 'son milli duruş imtihanı' olacaktır. AKP, asıl şimdi hiç ıskalamadan 'hayır'da iradesini sürdürmeli. CHP bunu başardı. Toplum, bu irade CHP'den daha çok AKP'ye yakışır, diyor.
Bizden söylemesi; elçiye zeval olmaz.
Stratejik ortağımız ABD'nin, bölgemize ve özellikle Kuzey Irak'a ilişkin niyetini, göremeyenler veya görmezlikten gelenler de görmüş' oldu. Kuzey Irak'ta, eskinin İngiliz Lawrenceleri yerine rol alan Amerika'nın New Lawrencelerinin maskeleri aralandı. Dış güdümlü ekonomik tablomuz, kendini hissettirdi. İçerideki Amerikancıların 'çok standartlı entrikaları'nın şekillenişini gözlemledik. Kısaca 'yeni stratejiler için ışık' verdi 'hayırlı tezkere'. İnşaallah AKP, bu ışığı karartmaz.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Grosmann, Kuzey Irak'ta tam da Türk bayraklarının yakıldığı saatlerde baklayı ağzından çıkardı; artık Türkiye Kuzey Irak'a tek başına girmeyi aklından geçirmemeli, dedi. Barzani'nin, Kuzey Irak Türk askerine mezar olur, beyanatının 'gerçekte kime ait olduğu'nun altını çizdi Grosmann.
Türkiye'nin şayet Kuzey Irak'a girmesi gerekiyorsa, asla ABD ile değil, kendi planlaması ve bağımsız stratejisiyle girmesinin gerektiği birkez daha ortaya çıktı böylece.
Barzani ve yandaşlarının bu kabil küstahça beyanlarını konjonktür icabı 'hep hayra yoranlar' herhalde kendilerine bir çekidüzen verirler. Böylece belki köklü ve ABD'den bağımsız 'Milli bir Kuzey Irak politikası' da geliştirilir.
Tezkerenin reddiyle birlikte ekonomik tablonun ağırlaşacağını bilmek için kahin olmaya gerek yoktu. Zira ekonomisinin tüm ipleri IMF şeflerine teslim edilmiş bir ülkenin ekonomik dengeleri, elbette 'dıştan güdümlü talimatlar'ın uygulanıp uygulanmamasıyla birebir ilişkilidir. Parayı alan, emir de alır, gerçeği realpolıtik bir olgudur. Bu olgu, kendini göstermiştir.
Bu talimatlar, global şartlara göre bazen politik, bazen askeri, bazen ekonomik olabilir. Türkiye 'tezkereye red' münasebetiyle işte bu 'realpolitik'i daha net yaşamaktadır. Yoksa hükümetin açtığı yeni paket, denildiği gibi, salt 'barışın bedeli', sadece 'tezkereye hayırın cezası' değildir.
Ağır paket olsa olsa, kendi kaynakları ve üretim esası üzerine oturtulmuş 'milli bir ekonomi modelinden yoksun olma'nın bedelidir. Türk ekonomisi böylesi milli bir modele kavuşturulmadığı müddetçe, her dönemeçte yeni bir ağır paket açılır, her milli meselede yeni bir ağır fatura ödenir.
Bu ekonomik fatura, bugün Irak düzleminde ödenmektedir, yarın Kıbrıs bağlamında ödenecektir, öbür gün Ege sularında karşımıza çıkacaktır. Ancak BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş bey, yıllardan beri altını çizdiği bu gerçeği ve bu bağlamda ülke kaynaklarıyla oluşturduğu 'Milli Ekonomik Modeli'ni, haftasonu yapılan İstanbul Genişletilmiş İl Divan Toplantısı'nda bir kez daha hatırlattı. Yani, Türkiye, IMF'ye mahkum değildir ve alternatif milli modelleri vardır.
Dolayısıyla tezkere konusunda üç-beş vekilinin ıskalamasıyla da olsa 'milli bir duruş' sergileyen AKP'nin, asıl bundan sonra yapması gereken iş, ekonomik alanda 'milli bir üretim ve kalkınma model'ine kavuşmak için çabalamaktır... Yoksa yeni bir Amerikan tezkeresini, allem-kallem edip '14 Mart sonrasında nasıl Meclis'ten geçiririm'in hesaplarını yapmak değil.
Evet, sadece Irak meselesi, Kuzey Irak meselesi yok önümüzde... Kıbrıs var, Ege var, Ermeni hayalleri var, Ekümenik hayaller var. Bunların arkasında da Kuzey Irak'ta görüldüğü üzere bazen ABD, bazen AB var. Dolayısıyla her alanda kendi yağımızla, kendi kaynaklarımızla ve kendi stratejilerimizle yoğrulmuş milli modellerimize dönülmedikçe Meclisimiz, tezkere üreten emme-basma tulumbasına döner. Buna da hiçbir vekilimizin gönlünün razı olacağını düşünmüyorum.
Bundan sonraki tezkerelerin devlet gemisini sarsmasına engel olmak için, 'Amerikan tezkeresi'nin ıskalanma sonrasını iyi değerlendirerek, her alanda milli bir irade ortaya koymak, milli bir rota belirlemek şarttır.
Bu onurlu iş adına, Türk Milleti'nin tamamı son lokmasını dahi paylaşır.
Ama dışa bağımlılığın getirdiği 'onur kırıcı talimatlar'ın faturalarına artık ortak olacak ne yürek kaldı, ne takat... AKP kurmayları, bu kabil 'dış güdümlü talimatlar'a yapışmayı bir kez daha denemeye kalkmamalı; ne tezkerede, ne Kıbrısta, ne Ege'de...
ABD'nin aba altından sopa göstermesine rağmen hala umudunu kesmediği tezkere, kim bilir belki de AKP'nin ilk bölümü kazanılmış 'son milli duruş imtihanı' olacaktır. AKP, asıl şimdi hiç ıskalamadan 'hayır'da iradesini sürdürmeli. CHP bunu başardı. Toplum, bu irade CHP'den daha çok AKP'ye yakışır, diyor.
Bizden söylemesi; elçiye zeval olmaz.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019