Alkışlarla Sayın Başbakan?

Sayın başbakan kendisini bile öyle aştı ki, artık Türkiye sınırları ona dar gelmeye başladı. Geziyor, geziyor, geziyor?Gittiği her yerde şaşaalı karşılamalar, törenler yapılıyor, ödüller, iltifatlar yağıyor.Sanki yönettiği ülkenin bütün sorunlarını çözmüş, halkı refah içerisinde, ülkesi dünyaya yön veriyor?Keşke böyle bir tablo olsa da, biz de önlerde Sayın Başbakan'ı alkışlasak. Ama maalesef durum hiçte öyle değil. Peki, ama bu ihtişamın, iltifatların bu alkışların hikmeti ne?Bunun sebebi çok açık aslında. Hatta haber bültenlerini dikkatli bir gözle izlersek, iç ve dış olayları aklımızla etüt edebilsek sebebi kendiliğinden ortaya çıkacaktır.Yabancılar alkışlıyorlar?Çünkü adamlar işi iyi biliyor. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenir mi?Süt veren inek küstürülür mü?Küstürdükleri takdirde verimin azalacağını onlarda çok iyi biliyor?Yerliler alkışlıyor?Evet, hali yahşi, cebi vahşi yerliler?Bizden görünüp, bizden ayrı yaşayan yerliler. Dünyalık olarak hayallerinin bile ulaşmadığı yerlere alkışlarla ulaşan yerliler. Haliyle bütün güçleri ile alkışlıyorlar ihtiraslar ile intikamları ile. Bu filmin bir gün biteceğini bilmeden, düşünmeden?Bir de sahnede olmadan, salona alınmadan alkışlamak zorunda bırakılmış bir halk var ortada. Bu ülkenin gerçek sahibi Türk halkı var. Çaresizliğe itilmiş, umutlarına pranga vurulmuş, düşünme yeteneği birkaç çuval kömüre veya erzak kolisine endeksletilmiş bir millet. Adeta 'denize düşenin yılana sarılır' sözünü teyit eder bir duruma getirilmiş bir millet.Bu millet ki, tarih sahnesinde çok acılar çekmiş, sendelemiş, aç kalmış. Ama yıkılmamış, özünü kaybetmemiş. Sabrıyla, gayretiyle, cesaretiyle, imanıyla ayakta kalmış bir millet. Benim milletim. Şimdi sendelese de özüne döneceği günler yakındır. Çünkü görüyor ki, kendisine gösterilen deniz bir serapmış. Yılan ise türünün en zehirlisi?