Hep merak eder ve sorardım; Beyazıt Meydanı neden boş? Çünkü özellikle 90’lardan sonra ABD’ye, AB’ye, İsrail’e karşı bütün örgütlü söylemler bu meydanda dile getirilir, bayraklar, kuklalar yakılır, dualara lanetler eklenirdi.
Ne hikmetse 2000’li yıllarda bu meydandaki gösteriler ve insanlar azalmaya başladı. 2005’ten sonra ise meydan güvercinlere kaldı derken Suriye olayları patlak verdi. Muhteremin evlatları yine meydanı doldurdular.
Suriye olaylarının 11. Ayında (geçen Şubat) Cuma namazı çıkışı Beyazıt Meydanı bildik görüntü ve protestolara sahne oldu. Ama hedef ne ABD, ne İsrail ve ne de AB idi. Hedef Erdoğan’ın “kardeşim” dediği Esad’dı.
Esad’a lanetler yağdı. Neden? Çünkü bu organizasyonları yapanlar vatandaşa, Esad’ın zalim olduğu aşısını yapmıştı. Esad halkını katlediyordu.
Tabi gıyabi cenaze namazları da kılındı. İlginç olan ise o günlerde bu gösterileri organize eden dernek ve yapılanmalar, ABD ve AB’yi lanetlemeyi ihmal etmiyorlar hatta Suriye deki katliama sessiz kalan bölge yönetimleri kınıyorlardı.
Hizb-ut Tahrir Resmi Sözcüsü Yılmaz Çelik yaptığı basın açıklamasında; Suriye’deki İslami direnişe karşı ABD ve batının sinsi planlarını açıklıyor ve Türk hükümetinin bu planlara alet olmaması gerektiğini vurguluyordu… Tabi tekbirler, Fatihalar peş peşe geliyordu. Artık vatandaş inanmıştı ki, Suriye’de bir İslami direniş var ve bu direnişi Esad kanla bastırıyor. ABD ve AB’de bu direnişe karşı.
Aynı günlerde Ankara Hacı Bayram Camii’nde gıyabi cenaze namazları kılınıyor ve aynı odaklar tarafından basın açıklamaları yapılıyordu.
Temmuz ayında da (geçtiğimiz) Beyazıt Meydanı yine Esad’ın karşısındaydı. ÖZGÜR-DER’e bağlı bir grup, Suriye’de yaşanan olaylar için basın açıklaması yaptı. Bu basın açıklamasında kadın ve erkekler ayrı ayrı yerlerde duruyordu. (Nedense artık)
Basın açıklamasını Esra Aydın okudu; “Tunus’ta başlayan, Mısır’da ve Libya’da devam eden süreç, yeryüzünün diğer müstekbirlerinin (büyüklenenlerin) tahtlarını sallamaya başladı. Suriye’de yaşanan olaylar karşısında uluslararası aktörlerin aldıkları tutum emperyalist güçlerin egemenliklerini yitirme korkusuna kapıldığını gösteriyor. Tahakkümlerini sürdürme telaşıyla güya düşman bloklar gizli bir anlaşma imzalamış gibiler... İslam ümmetinin yiğit evlatları, katil Beşşar Esad diktatörlüğüne karşı izzet ve sebatla direniyor” denildi.
Evet, ABD’nin, Büyük Ortadoğu Projesi ile Tunus, Mısır, Libya gibi İslam ülkelerinde yaşanan haçlı işgalini ve katledilen Müslümanları, bu anlayış sahipleri İslam’ın direnişi olarak tarif ediyorlar ve bu direnişin Suriye’de de yaşandığını ve de bu direnişten emperyalistlerin korktuklarını iddia ediyorlar. Valla! Cehalet sözcüğü bu anlayış karşısında yetersiz kalır…
Aylardır kendi halk ve ülkelerine karşı ayaklanan bu teröristleri ve uygulanmak istenen senaryoları yazdık, yazacağız da… Şimdi meydanlarda İslam coğrafyasındaki ihanetleri İslam hareketi olarak bu millete yutturmaya kalkan siyasi ve dini vakıf, örgüt ve derneklere sormak lazım; Suriye’deki direnişin (teröristlerin) başı kim? Hıristiyan George Sabra. Gazanız mübarek olsun (!)
Sizin mücahit dedikleriniz Müslümanları bina tepelerinden attı mı? Attı. Kadın, çocuk demeden katletti mi? Katletti. Şehirlerin en işlek noktalarında tonlarca bomba patlattı mı? Patlattı. Katlettikleri Müslümanları iş makineleri ile açtıkları çukurlara yine iş makineleri ile gömdüler mi? Gömdüler. Daha geçen Cuma, on Müslümanı o kadar yalvarmalarına rağmen kamera önünde katlettiler mi? Evet…
Binlerce insan para ile devşirilip komşu ülkelere gönderildi. Hiç akıbetlerini merak ettiler mi? Son haberlerini yazayım…
İtalyan gazetesi “Corriere della Sera” yaptığı habere göre özellikle Ürdün sınırındaki kamplarda Suriyeli kadınların, kızların pazarlandığını iddia etti. İddialarına kaynak olarak insan hakları kuruluşu “Bridge to Freedom Foundation”ın kurucusu ABD’li Cassandra Clifford’u gösterdi.
Habere göre, kamplarda kalan reşit olmayan kızlar 1000-2000 Euro, dul kadınlar ise 4,500 Euro’ya kadar alıcı buluyor.
Clifford, “Bu şartlarda alan da memnun satan da. Maalesef önüne geçilemiyor…” diyor.
Ürdün’ün Zaatari kampındaki insani yardım kuruluşu “Kitab el Sunna” nın temsilcisi Ziyad Hamad’ın görüşlerini de aktardı.
“Bu asla bir sömürü değil bir cömertlik. Bu para, ekmek bulamayanlar için bir şans. Gidip başka bir zengin ülkede paşalar gibi yaşayacaklar. Bazen kendileri bize başvurarak ‘Bizi Araplara satın’ isteğinde bulunuyorlar. Hayatlarının değişmesi için büyük bir fırsatı kaçırmak istemiyorlar”
Şimdi! Sen kalk BOP kapsamında İslam coğrafyasındaki işgali İslami diriliş olarak anlat, Hıristiyan bir liderin (!) ardından cihat naraları at, Müslümanların vahşice katledilmesini özgürlük say, Müslüman kadınların para ile satılmasına rıza göster sonra da “ümmetin kurtuluşu Ehl-i Beyt’e sarılmaktır” “Esad şu anda Hz. Hüseyin konumundadır” diyen Prof. Dr. Haydar Baş’a saldır. Allah senin belanı zaten vermiş, ben ne diyeyim…
Ne hikmetse 2000’li yıllarda bu meydandaki gösteriler ve insanlar azalmaya başladı. 2005’ten sonra ise meydan güvercinlere kaldı derken Suriye olayları patlak verdi. Muhteremin evlatları yine meydanı doldurdular.
Suriye olaylarının 11. Ayında (geçen Şubat) Cuma namazı çıkışı Beyazıt Meydanı bildik görüntü ve protestolara sahne oldu. Ama hedef ne ABD, ne İsrail ve ne de AB idi. Hedef Erdoğan’ın “kardeşim” dediği Esad’dı.
Esad’a lanetler yağdı. Neden? Çünkü bu organizasyonları yapanlar vatandaşa, Esad’ın zalim olduğu aşısını yapmıştı. Esad halkını katlediyordu.
Tabi gıyabi cenaze namazları da kılındı. İlginç olan ise o günlerde bu gösterileri organize eden dernek ve yapılanmalar, ABD ve AB’yi lanetlemeyi ihmal etmiyorlar hatta Suriye deki katliama sessiz kalan bölge yönetimleri kınıyorlardı.
Hizb-ut Tahrir Resmi Sözcüsü Yılmaz Çelik yaptığı basın açıklamasında; Suriye’deki İslami direnişe karşı ABD ve batının sinsi planlarını açıklıyor ve Türk hükümetinin bu planlara alet olmaması gerektiğini vurguluyordu… Tabi tekbirler, Fatihalar peş peşe geliyordu. Artık vatandaş inanmıştı ki, Suriye’de bir İslami direniş var ve bu direnişi Esad kanla bastırıyor. ABD ve AB’de bu direnişe karşı.
Aynı günlerde Ankara Hacı Bayram Camii’nde gıyabi cenaze namazları kılınıyor ve aynı odaklar tarafından basın açıklamaları yapılıyordu.
Temmuz ayında da (geçtiğimiz) Beyazıt Meydanı yine Esad’ın karşısındaydı. ÖZGÜR-DER’e bağlı bir grup, Suriye’de yaşanan olaylar için basın açıklaması yaptı. Bu basın açıklamasında kadın ve erkekler ayrı ayrı yerlerde duruyordu. (Nedense artık)
Basın açıklamasını Esra Aydın okudu; “Tunus’ta başlayan, Mısır’da ve Libya’da devam eden süreç, yeryüzünün diğer müstekbirlerinin (büyüklenenlerin) tahtlarını sallamaya başladı. Suriye’de yaşanan olaylar karşısında uluslararası aktörlerin aldıkları tutum emperyalist güçlerin egemenliklerini yitirme korkusuna kapıldığını gösteriyor. Tahakkümlerini sürdürme telaşıyla güya düşman bloklar gizli bir anlaşma imzalamış gibiler... İslam ümmetinin yiğit evlatları, katil Beşşar Esad diktatörlüğüne karşı izzet ve sebatla direniyor” denildi.
Evet, ABD’nin, Büyük Ortadoğu Projesi ile Tunus, Mısır, Libya gibi İslam ülkelerinde yaşanan haçlı işgalini ve katledilen Müslümanları, bu anlayış sahipleri İslam’ın direnişi olarak tarif ediyorlar ve bu direnişin Suriye’de de yaşandığını ve de bu direnişten emperyalistlerin korktuklarını iddia ediyorlar. Valla! Cehalet sözcüğü bu anlayış karşısında yetersiz kalır…
Aylardır kendi halk ve ülkelerine karşı ayaklanan bu teröristleri ve uygulanmak istenen senaryoları yazdık, yazacağız da… Şimdi meydanlarda İslam coğrafyasındaki ihanetleri İslam hareketi olarak bu millete yutturmaya kalkan siyasi ve dini vakıf, örgüt ve derneklere sormak lazım; Suriye’deki direnişin (teröristlerin) başı kim? Hıristiyan George Sabra. Gazanız mübarek olsun (!)
Sizin mücahit dedikleriniz Müslümanları bina tepelerinden attı mı? Attı. Kadın, çocuk demeden katletti mi? Katletti. Şehirlerin en işlek noktalarında tonlarca bomba patlattı mı? Patlattı. Katlettikleri Müslümanları iş makineleri ile açtıkları çukurlara yine iş makineleri ile gömdüler mi? Gömdüler. Daha geçen Cuma, on Müslümanı o kadar yalvarmalarına rağmen kamera önünde katlettiler mi? Evet…
Binlerce insan para ile devşirilip komşu ülkelere gönderildi. Hiç akıbetlerini merak ettiler mi? Son haberlerini yazayım…
İtalyan gazetesi “Corriere della Sera” yaptığı habere göre özellikle Ürdün sınırındaki kamplarda Suriyeli kadınların, kızların pazarlandığını iddia etti. İddialarına kaynak olarak insan hakları kuruluşu “Bridge to Freedom Foundation”ın kurucusu ABD’li Cassandra Clifford’u gösterdi.
Habere göre, kamplarda kalan reşit olmayan kızlar 1000-2000 Euro, dul kadınlar ise 4,500 Euro’ya kadar alıcı buluyor.
Clifford, “Bu şartlarda alan da memnun satan da. Maalesef önüne geçilemiyor…” diyor.
Ürdün’ün Zaatari kampındaki insani yardım kuruluşu “Kitab el Sunna” nın temsilcisi Ziyad Hamad’ın görüşlerini de aktardı.
“Bu asla bir sömürü değil bir cömertlik. Bu para, ekmek bulamayanlar için bir şans. Gidip başka bir zengin ülkede paşalar gibi yaşayacaklar. Bazen kendileri bize başvurarak ‘Bizi Araplara satın’ isteğinde bulunuyorlar. Hayatlarının değişmesi için büyük bir fırsatı kaçırmak istemiyorlar”
Şimdi! Sen kalk BOP kapsamında İslam coğrafyasındaki işgali İslami diriliş olarak anlat, Hıristiyan bir liderin (!) ardından cihat naraları at, Müslümanların vahşice katledilmesini özgürlük say, Müslüman kadınların para ile satılmasına rıza göster sonra da “ümmetin kurtuluşu Ehl-i Beyt’e sarılmaktır” “Esad şu anda Hz. Hüseyin konumundadır” diyen Prof. Dr. Haydar Baş’a saldır. Allah senin belanı zaten vermiş, ben ne diyeyim…
Akın Aydın / diğer yazıları
- Hayber’deki 'Demir Kubbe'yi yıkan adam / 19.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -2- / 18.04.2024
- Dünkü Hayber bugünkü İsrail’den daha güçlüydü -1- / 17.04.2024
- İsrail, İslam dünyasının acziyetini ispatladı / 15.04.2024
- ‘Artık demir almak günü gelmişse zamandan’ / 14.04.2024
- İktidarın İsrail laubaliliği / 13.04.2024
- Abanın altındaki 5 kişi / 12.04.2024
- Nasıl bir ayı geride bıraktık? / 11.04.2024
- İlahi emri yerine getirdiğimiz için bayram yapıyoruz / 10.04.2024
- Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- / 08.04.2024