Bir milletin ayakta kalabilmesi ve sağlıklı bir şekilde büyümesi, o millete ait aile, devlet, ordu, vatan, inanç ve kültür gibi değer ve kurumların sağlam ve güçlü olmasına bağlıdır.
15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası, Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey, "Bu hain olayın arkasında olanların bu kurumları hedef aldıklarını, ekonomik kriz oluşturabilecekleri gibi, etnik ve mezhepsel çatışmaları provoke edebilecekleri ve de başta aileye yönelik olmak üzere ahlaki ve sosyal çöküntülerin artacağı" uyarısında bulunmuştu.
Bugün, TV ekranlarına, gazete manşetlerine sadece bir kısmının yansıdığı, cinayet, gasp, hırsızlık, tecavüz, cinsel sapıklık, fuhuş, zina, boşanmalar ve aile cinayetleri, kapkaç, soygun vb. olaylar, TBMM araştırma raporlarına, emniyet verilerine göre yüzde yüzün çok üstünde artmıştır. Bu tam tamına sosyal bir çöküntüyü ve ahlaki yozlaşmayı gösteriyor.
Bu bozuk sosyal doku üzerinde çok tehlikeli ve öldürücü mikrop hızlıca yayılıyor: "Uyuşturucu kullanımı."
15 sene önce ülkemiz, uyuşturucu trafiği üzerinde transfer ülke yani geçiş ülke konumunda idi. Bugün ise uyuşturucu kullanılan bir ülke haline geldi. Bilindiği gibi, milletlere yönelik düşmanca terörist faaliyetler kadar hedef ülkelerin gençlerinin uyuşturucu bağımlısı haline getirilerek, beyinleri ve bedenleri zehirlenmiş ruhu teslim alınmış, kendine, ailesine ve milletine faydası olmayan, hatta zararlı unsurlar olarak gelişmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
Birleşmiş Milletler'in 2016 Dünya Uyuşturucu Raporuna göre, uyuşturucu bağımlılarının sayısı 29 milyona ulaştı ve her gün daha da artmaktadır. Esrar, kokain, anfetaminler en yaygın kullanılan uyuşturuculardır. Ekstazi kullanımı da artmaktadır. Ayrıca internet üzerinden uyuşturucu ticareti korkutucu boyutlara ulaşmıştır.
Türkiye'de ise, kullanıcı sayısı ve oranı hızla artmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarında İstanbul, Adana, Antalya ve Ankara iller ön sırada yer almaktadır. Uyuşturucuya bağlı doğrudan ölümlerin yaş sınırı 13'e kadar düşmüştür. Gençler ekonomik ve sosyal koşulların ağırlaşması ve manevi boşluk nedeniyle uyuşturucu bataklığına sürükleniyor. Madde bağımlısı olanların da ancak altıda biri tedavi oluyor.
İşsizlik, yoksulluk, fakirlik yanında parçalanmış ailelerin çocukları, kimsesiz-sahipsiz çocuklar tehlike altındadırlar. Mahalle arası park yerleri ve okul çevreleri tehlikeli alanlar oldu.
Manevi boşluk, sapkın inançlar, bâtıl anlayışlar da önemli bir etkendir. Şimdilerde İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde muhafazakâr bilinen ilçe ve semtlerde uyuşturucu pazarı hızlanmış, tedavi merkezlerine başvuran kız ve erkeklerin ailelerinin çoğu muhafazakâr kesimdendir.
20 yıldır FETÖ ile başlayan ve hemen hemen tüm dindar kesimleri etkisi altına alan dinlerarası diyalog faaliyetleri, acı meyvelerini vermeye başlamış ve Kelime-i Tevhid'den, Allah'ın muradı olan ilah anlayışından kopup teslis ve batıl yollara savrulan, âlemlere olduğu kadar insanlara ve gönüllere rahmet olan Hz. Muhammed (s.a.v)'i devre dışı bırakan bir din anlayışı benimsetilmiş, İslam'dan başkaca kurtuluş yolları ihdas edilmiş, Müslümanların kardeşliği unutulup düşmanlık tohumları ekilmiştir.
Bugün muhafazakârlık ve dindarlık, salt uyuşturucu kullanımının bu kesimlerde de yaygınlaşması nedeniyle yeniden sorgulanmalıdır. Hak'tan batıla gençleri yönlendiren dinlerarası diyalog fitnesinin nasıl bir nesil oluşturduğunu da görmek gerekiyor. Allah'ından ve Peygamberinden kopmuş, ilahi inayet, rahmet ve desteği yitirmiş kendini Müslüman zanneden genç nesiller türemiştir.
Bu o kadar abartılacak bir konu değil diyenler olabilir. O zaman ülkemizin geneline değil, yaşadıkları ile, hatta ilçe veya semte baksınlar, mahalle parklarına, okulların çevrelerine baksınlar? Daha da ilerisi komşularının, hatta akrabalarının, en dindar da gözükse yakınlarının çocuklarına baksınlar? Mutlaka uyuşturucu bağımlısı gençlere şahit olacaklardır.
Aman dikkat! Gençlerimizi, hatta kendi çocuklarımızı bu tehlikeden koruyalım?
15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası, Prof. Dr. Haydar BAŞ Bey, "Bu hain olayın arkasında olanların bu kurumları hedef aldıklarını, ekonomik kriz oluşturabilecekleri gibi, etnik ve mezhepsel çatışmaları provoke edebilecekleri ve de başta aileye yönelik olmak üzere ahlaki ve sosyal çöküntülerin artacağı" uyarısında bulunmuştu.
Bugün, TV ekranlarına, gazete manşetlerine sadece bir kısmının yansıdığı, cinayet, gasp, hırsızlık, tecavüz, cinsel sapıklık, fuhuş, zina, boşanmalar ve aile cinayetleri, kapkaç, soygun vb. olaylar, TBMM araştırma raporlarına, emniyet verilerine göre yüzde yüzün çok üstünde artmıştır. Bu tam tamına sosyal bir çöküntüyü ve ahlaki yozlaşmayı gösteriyor.
Bu bozuk sosyal doku üzerinde çok tehlikeli ve öldürücü mikrop hızlıca yayılıyor: "Uyuşturucu kullanımı."
15 sene önce ülkemiz, uyuşturucu trafiği üzerinde transfer ülke yani geçiş ülke konumunda idi. Bugün ise uyuşturucu kullanılan bir ülke haline geldi. Bilindiği gibi, milletlere yönelik düşmanca terörist faaliyetler kadar hedef ülkelerin gençlerinin uyuşturucu bağımlısı haline getirilerek, beyinleri ve bedenleri zehirlenmiş ruhu teslim alınmış, kendine, ailesine ve milletine faydası olmayan, hatta zararlı unsurlar olarak gelişmesini sağlamak amaçlanmaktadır.
Birleşmiş Milletler'in 2016 Dünya Uyuşturucu Raporuna göre, uyuşturucu bağımlılarının sayısı 29 milyona ulaştı ve her gün daha da artmaktadır. Esrar, kokain, anfetaminler en yaygın kullanılan uyuşturuculardır. Ekstazi kullanımı da artmaktadır. Ayrıca internet üzerinden uyuşturucu ticareti korkutucu boyutlara ulaşmıştır.
Türkiye'de ise, kullanıcı sayısı ve oranı hızla artmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarında İstanbul, Adana, Antalya ve Ankara iller ön sırada yer almaktadır. Uyuşturucuya bağlı doğrudan ölümlerin yaş sınırı 13'e kadar düşmüştür. Gençler ekonomik ve sosyal koşulların ağırlaşması ve manevi boşluk nedeniyle uyuşturucu bataklığına sürükleniyor. Madde bağımlısı olanların da ancak altıda biri tedavi oluyor.
İşsizlik, yoksulluk, fakirlik yanında parçalanmış ailelerin çocukları, kimsesiz-sahipsiz çocuklar tehlike altındadırlar. Mahalle arası park yerleri ve okul çevreleri tehlikeli alanlar oldu.
Manevi boşluk, sapkın inançlar, bâtıl anlayışlar da önemli bir etkendir. Şimdilerde İstanbul ve Ankara gibi şehirlerde muhafazakâr bilinen ilçe ve semtlerde uyuşturucu pazarı hızlanmış, tedavi merkezlerine başvuran kız ve erkeklerin ailelerinin çoğu muhafazakâr kesimdendir.
20 yıldır FETÖ ile başlayan ve hemen hemen tüm dindar kesimleri etkisi altına alan dinlerarası diyalog faaliyetleri, acı meyvelerini vermeye başlamış ve Kelime-i Tevhid'den, Allah'ın muradı olan ilah anlayışından kopup teslis ve batıl yollara savrulan, âlemlere olduğu kadar insanlara ve gönüllere rahmet olan Hz. Muhammed (s.a.v)'i devre dışı bırakan bir din anlayışı benimsetilmiş, İslam'dan başkaca kurtuluş yolları ihdas edilmiş, Müslümanların kardeşliği unutulup düşmanlık tohumları ekilmiştir.
Bugün muhafazakârlık ve dindarlık, salt uyuşturucu kullanımının bu kesimlerde de yaygınlaşması nedeniyle yeniden sorgulanmalıdır. Hak'tan batıla gençleri yönlendiren dinlerarası diyalog fitnesinin nasıl bir nesil oluşturduğunu da görmek gerekiyor. Allah'ından ve Peygamberinden kopmuş, ilahi inayet, rahmet ve desteği yitirmiş kendini Müslüman zanneden genç nesiller türemiştir.
Bu o kadar abartılacak bir konu değil diyenler olabilir. O zaman ülkemizin geneline değil, yaşadıkları ile, hatta ilçe veya semte baksınlar, mahalle parklarına, okulların çevrelerine baksınlar? Daha da ilerisi komşularının, hatta akrabalarının, en dindar da gözükse yakınlarının çocuklarına baksınlar? Mutlaka uyuşturucu bağımlısı gençlere şahit olacaklardır.
Aman dikkat! Gençlerimizi, hatta kendi çocuklarımızı bu tehlikeden koruyalım?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Dr. Abdullah Terzi / diğer yazıları
- “Tüketim en büyük kaynaktır” / 11.12.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019