Millet her şeyi görmeyebilir, her şeyi bilmeyebilir, meşguliyetinden ve geçim derdinden ötürü dönen dolapları farketmeyebilir.
Ama kendi içinden seçip gönderdiği ve kendisi fakru zaruret içinde zorla geçindiği halde dolu dolu maaşlarını ödediği 550 vekilin bizzat işi budur, görevi budur. Vekaletini aldıkları milletin huzurunu sağlamaktır, can, mal, dil, din, namus ve nesil emniyetini sağlamaktır. Milletin aleyhinde atılan adımları, çekilen kalemleri, yapılan planları anında görmektir ve oyunları bozmaktır.
Ankara'nın görmedi, bilemedi, gafil avlandı gibi mazaretleri olamaz. Vatanın ve milletin aleyhindeki gelişmeleri, dış planları ve içerideki işbirlikçileri bilemedi ise, göremedi ise asli görevini yapmadı demektir. Vekillerimiz aldıkları maaşın karşılığını ödemedi, ödeyemedi demektir.
3 Kasım 2002'de bu millet 550 vekil seçerek Ankara'ya gönderdi ki, vekaletini bu insanlara verdi ki, rahat uyuyabilsin, günlük hayatını huzur içinde sürdürsün, geleceğe yönelik planlarını yapsın, adımlarını atsın. Fakat Ankara böyle bir hakkı olmadığı halde, görmüyor ve bilmiyor. Milletin dertleri, ızdırapları, endişeleri, feryatları karşısında kör ve sağır rolünü sürdürüyor. Ankara'nın özelikle de AKP'nin böyle bir lüksü olamaz.
Beyler! Vekaletini aldığınız millet muztariptir görmüyorsunuz, feryat ediyor duymuyorsunuz, maddi ve manevi acılardan, sancılardan ötürü kıvranıyor bilmiyorsunuz.
Bir hemşerimiz anlatıyor...
Çocuğun bisikletini çaldılar sustuk, bodrumdan çok önemli eşyalarımızı çaldılar sustuk. Şunu aldılar, bunu aldılar sonunda çaresiz kaldık, pusuya yattık gözetledik ve hırsızı suçüstü yakaladık ve götürdük en yakın karakola, memur bey üzülerek ve derdimizi lisanen ve hal olarak paylaşarak yaklaşık olarak şunları söyledi.
"Avrupa Birliği uyum yasaları ile bütün yetkilerimiz elimizden alındı. Üzgünüm ama yapabileceğimiz bir şey yok. Dosya açarız, sen sürekli gider gelirsin, bu adam ise biraz sonra bir başkasının canını yakmak için mesaiye başlar."
Vekiller! Milleti duyuyor musunuz?
Genç üniversite öğrencisi Feyzullah anlatıyor:
Sınıf arkadaşım üç sene önce internet aracılığı ile öylesine gırgır olsun diye bir İncil dağıtan şebekeye telefonunu verir. Üç senedir belli aralıklarla sürekli arıyorlar. Binbir çeşit vaadler sıralıyorlar. Her defasında da, Diyarbakır kilisesinden geldiklerini, şu an Erzurum'un şu noktasında, şu renkli, şu plakalı arabada beklediklerini söylüyorlar. En son bir hafta önce aradıklarında benim ısrarımla verdikleri adrese gittik. Uzaktan seyrediyoruz, verdikleri plaka doğru, tanımladıkları araba aynı ve etrafında 4-5 tane keçi sakallı, iki metreden fazla boyları ile arz-ı endam ediyor, korktuk geri döndük.
Vekillerimiz, başkentimiz! Duyuyor musunuz? Avrupa Birliği'nden, müzakere tarihi alma sevdası uğruna bu millete bu kadar kötülüğü, bu kadar yıkımı nasıl reva görüyorsunuz?
İçinizde duyma, görme, hissetme melekelerini kaybetmemiş birileri kalmadı mı?
Sizler Ankara'ya Avrupalıların oylarıyla mı, yoksa bu milletin oylarıyla mı gittiniz?
Sahi siz kimin vekilisiniz?
Ama kendi içinden seçip gönderdiği ve kendisi fakru zaruret içinde zorla geçindiği halde dolu dolu maaşlarını ödediği 550 vekilin bizzat işi budur, görevi budur. Vekaletini aldıkları milletin huzurunu sağlamaktır, can, mal, dil, din, namus ve nesil emniyetini sağlamaktır. Milletin aleyhinde atılan adımları, çekilen kalemleri, yapılan planları anında görmektir ve oyunları bozmaktır.
Ankara'nın görmedi, bilemedi, gafil avlandı gibi mazaretleri olamaz. Vatanın ve milletin aleyhindeki gelişmeleri, dış planları ve içerideki işbirlikçileri bilemedi ise, göremedi ise asli görevini yapmadı demektir. Vekillerimiz aldıkları maaşın karşılığını ödemedi, ödeyemedi demektir.
3 Kasım 2002'de bu millet 550 vekil seçerek Ankara'ya gönderdi ki, vekaletini bu insanlara verdi ki, rahat uyuyabilsin, günlük hayatını huzur içinde sürdürsün, geleceğe yönelik planlarını yapsın, adımlarını atsın. Fakat Ankara böyle bir hakkı olmadığı halde, görmüyor ve bilmiyor. Milletin dertleri, ızdırapları, endişeleri, feryatları karşısında kör ve sağır rolünü sürdürüyor. Ankara'nın özelikle de AKP'nin böyle bir lüksü olamaz.
Beyler! Vekaletini aldığınız millet muztariptir görmüyorsunuz, feryat ediyor duymuyorsunuz, maddi ve manevi acılardan, sancılardan ötürü kıvranıyor bilmiyorsunuz.
Bir hemşerimiz anlatıyor...
Çocuğun bisikletini çaldılar sustuk, bodrumdan çok önemli eşyalarımızı çaldılar sustuk. Şunu aldılar, bunu aldılar sonunda çaresiz kaldık, pusuya yattık gözetledik ve hırsızı suçüstü yakaladık ve götürdük en yakın karakola, memur bey üzülerek ve derdimizi lisanen ve hal olarak paylaşarak yaklaşık olarak şunları söyledi.
"Avrupa Birliği uyum yasaları ile bütün yetkilerimiz elimizden alındı. Üzgünüm ama yapabileceğimiz bir şey yok. Dosya açarız, sen sürekli gider gelirsin, bu adam ise biraz sonra bir başkasının canını yakmak için mesaiye başlar."
Vekiller! Milleti duyuyor musunuz?
Genç üniversite öğrencisi Feyzullah anlatıyor:
Sınıf arkadaşım üç sene önce internet aracılığı ile öylesine gırgır olsun diye bir İncil dağıtan şebekeye telefonunu verir. Üç senedir belli aralıklarla sürekli arıyorlar. Binbir çeşit vaadler sıralıyorlar. Her defasında da, Diyarbakır kilisesinden geldiklerini, şu an Erzurum'un şu noktasında, şu renkli, şu plakalı arabada beklediklerini söylüyorlar. En son bir hafta önce aradıklarında benim ısrarımla verdikleri adrese gittik. Uzaktan seyrediyoruz, verdikleri plaka doğru, tanımladıkları araba aynı ve etrafında 4-5 tane keçi sakallı, iki metreden fazla boyları ile arz-ı endam ediyor, korktuk geri döndük.
Vekillerimiz, başkentimiz! Duyuyor musunuz? Avrupa Birliği'nden, müzakere tarihi alma sevdası uğruna bu millete bu kadar kötülüğü, bu kadar yıkımı nasıl reva görüyorsunuz?
İçinizde duyma, görme, hissetme melekelerini kaybetmemiş birileri kalmadı mı?
Sizler Ankara'ya Avrupalıların oylarıyla mı, yoksa bu milletin oylarıyla mı gittiniz?
Sahi siz kimin vekilisiniz?
Aziz Karaca / diğer yazıları
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024
- Doymayan gözden ve ürpermeyen kalpten… / 19.04.2024
- Dilde adalet / 18.04.2024
- İlk çeyrek heba oldu gitti / 16.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 14.04.2024
- Dosdoğru dostluklara yelken açmak… / 10.04.2024
- Bayram gelmiş! / 09.04.2024
- Ağır misafiri yolcu ederken… / 08.04.2024
- Doğru tartan bir kantara çıkmalı / 06.04.2024
- ‘Demir olsa erir odunsa yanar Bakın yüreğine taş mı bağlamış?’ / 05.04.2024