Tüm Türk halkının yüreğini ağzına getiren, yüreğini yakan ve canını acıtan malum yangınlar üzerine başlayan tartışmalar bir kez daha gösterdi ki basın-yayın alanındaki, özellikle sosyal medyadaki iktidar trolleri hummalı bir çalışma başlatarak; "aşağıda durup suyu bulandıranları" tespite koyuldular.
İşlerini iyi yapan gazeteci ve televizyoncu kılığındaki troller fellik fellik, köşe-bucak "suyu bulandıranları" arıyorlar ama, her defasında her işaret ettikleri, suyun alt tarafında çıkıyor ve kuru iddiaları, kuyruklu yalanları ile baş başa kalıyorlar.
Alt tarafta olanların suyu bulandırma ihtimalleri asla olamayacağını fark eden, idrak eden yediden yetmişe hemen herkes bir 'lahavle' çekip, 'bu kadar da olmaz ki' deyip geçiyor.
Alt tarafta oldukları halde suyu bulandırmakla suçlanan kesimler, çoğu zaman dertlerini ifadeden ve kendilerini savunmaktan aciz durumda oldukları için genellikle başlarına gelecekleri beklemekten başka çare de bulamıyorlar.
Hukukun gücü kaybolduğu ve gücün, güçlünün hukuku hakim olmaya başladığı için, buna bağlı olarak da 'adalet sizlere ömür' durumuna düşürüldüğü için, suyu bulandırmakla suçlanan alt taraftakilerin haklı feryatları bir türlü yukarılara ulaşmıyor, ulaşamıyor.
Yağmur yağıyor, sel oluyor, dereler taşıyor, yerleşim yerleri, konutlar, köyler sular altında kalıyor, çarşı-pazar tanınmaz hale geliyor, nice can kayıpları yaşanıyor, ardından olay yerine gelen iktidar sözcüleri uzaydan yeni gelmişçesine "bu derelerin yatağına bu binaları kimler yapıyor, niye izin veriliyor?" diyerek gerçek mağdurları fırçalayıp gidiyorlar.
Orman yangınları çıkıyor, ormanların bakımı, onarımı ile, geliştirmesi ile ve gerektiğinde korunması ile bizzat görevli olan ilgili bakanlık hazırlıksız yakalanıyor, yukarıdan müdahale için uçaklar zamanında kaldırılmadığı için yangınlar bütün bir bölgeye yayılıyor, köyleri, kasabaları yutuyor, şehir merkezlerine gelip dayanıyor, ilgili bakan ve iktidar sözcüleri, yerel yöneticileri suçluyorlar.
Dağında, yaylasında hayvan besleyen, arıcılık yapan, deresinden hem kendisinin hem de hayvanlarının içme suyunu temin eden köylüye sormadan, fikrini almadan, rızasını almadan madenciye ruhsat veriliyor, taş ocağı işletmecisine ruhsat veriliyor, köylü, yegane geçim kaynağı olan dağını-bağını, bahçesini, merasını korumak için nöbete başlayınca "vay efendim, siz güvenlik güçlerine nasıl karşı gelirsiniz?" denilerek itilip-kakılıyorlar.
Alt tarafta duranların suyu bulandırma imkan ve ihtimalleri olmadığı halde her defasında yukardakiler ve onların basın-yayın dünyasındaki yandaşları, bin dereden su getirerek, alt taraftakileri suyu bulandırmakla suçlayıp duruyorlar.
Çilekeş millet, uzun zamandan beridir, bir de böyle bir terör çeşidi ile karşı karşıya ne yazık ki.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024