Merhum Prof. Dr. Haydar Baş Hocamız, Atatürk için, "Bu insanın hayatını araştırın, okuyun. Yaptıklarını, başardıklarını sıradan insanlar yapamaz, başaramaz. Bu adamda farklı bir şeyler var. Bir seçilmişlik var" mahiyetinde nice açıklamalar yaptı.
Ortaya koyduğu eser ile de Atatürk'ün cesaretinin, zekasının ana unsurunu ve de seçilmişliğini tarihi tanık ve belgelerle ortaya koydu.
Diğer taraftan 22 yıllık tek parti iktidarı söz ile ikrar etmese de, hal ile Atatürk'ün ne kadar büyük bir insan, lider olduğunu ikrar etti.
Baksanıza! Her şeyiyle hazır bir devleti yönetemediler ve ne hale getirdiler? Oysa Atatürk her şeyini kaybetmiş bir devletten ve çoğu yaşlı ve çocuklardan oluşan Türk Milletiyle, emperyalistlere karşı tam bağımsızlık mücadelesi vererek kazandı ve bürokrasisiyle, ekonomisiyle, eğitimi ile sanayisi ile tarım ve hayvancılığı ile sıfırdan bir devlet kurdu.
Üstüne Osmanlı'nın bugünkü kur üzerinden 500 milyar dolar seviyesindeki borcunu ödedi.
Böyle bir şeyi sıradan siyasetçiler, askerler yapabilir mi? Asla. Ama Atatürk yaptı. Çünkü O sıradan biri değildi. Atatürk, Resulullah'ın (s.a.a), "Vatan sevgisi imandandır" sözünü hayatının tamamında doya doya yaşayan bir büyük insandı. Atatürk'ün vatan sevgisi ve bağlılığını bu derece yükselten, O'nun kalbinde taşıdığı iman ve Allah (c.c) ve Peygamber sevgisiydi.
Ondaki bu iman ve bu imandan kaynaklanan bağımsızlık aşkı ve de Türk Milleti'ne olan düşkünlüğü daha hayattayken Atatürk'ü hedef haline getirmişti.
Ki! Bu iman edenlerin kaderiydi. Hz. Adem'den (a.s) Hz. Muhammed'e (s.a.a), İmam Ali'den kıyamete kadar iman ehli, her ortamda hakikati haykıranlar ve zerre taviz vermeyenler, hem yanındakiler hem de karşısındakiler tarafından hep hedef olmuşlardır.
Atatürk'te aynı kaderi yaşadı. Senelerdir, kendilerini 'Atatürkçü' ilan edip ardından, Atatürk'ü dinle ve dindarlıkla bağdaştırmak istemeyenler ile Atatürk'ün, Müslüman olmadığını ispata çalışanların mücadelesini izliyoruz.
Emin olun ki, bu iki anlayış aynı odaklardan beslenen, bin yıldır bizi bu topraklardan çıkarmak isteyen Haçlı emperyalistlerin uşakları ve de kendi sapkın ideolojilerini, Atatürk maskesi ile güçlendirmek isteyen anlayışlardır.
Özellikle hem dindar geçinen kesimden, hem de kör bir laiklik tanımının içinde sözde çağdaşlık söylemlerinin peşinden gidenler, İslam ve Atatürk'ü üzerinden bu milleti, birbirine düşman etmek istemektedirler.
Atatürk aramızdan ayrılalı 86 yıl oldu. Atatürk'ün bizzat kaleme aldığı Nutuk ortada. Onun yanında yer alanların hatıratları ortada. Devlet arşivleri ortada. Ama ne hikmetse milletimiz, Atatürk cahili.
Atatürk'ün kurduğu parti, Atatürk'ten habersiz.
Tarihçiler, bürokratlar, askerler, akademisyenler, araştırmacılar vs. Atatürk hakkında binlerce kitap kaleme aldılar, alıyorlar.
Kimisi, Atatürk'ün askeri kimliğini, kimisi devlet adamlığını, kimisi tarihe olan merakını, kimisi ekonomi anlayışlarını, kimisi devrimlerini kısaca hayatının her yönünü anlatıyorlar.
Israrla kaçındıkları şey ise Atatürk'ün manevi kimliğidir. O'nun hakkında kitap yazanların çoğu onun manevi kimliğinden rahatsız ve gizleme gayretindeler. Ama neden?
Diğer taraftan hem din adına öne çıkanların hem de Atatürk adına piyasada gezenlerin Atatürk'ün manevi kimliğini gizlemeleri, O'nun ne denli bir iman sahibi, vatan, millet sevdalısı olduğunun bir başka ifadesidir.
Manevi kimliği olmayanın milli kimliği olmaz
Tarihe ve bugüne bakın! Bütün öne çıkan şahsiyetlerin manevi bir kimlikleri vardır ve tarih onları bu kimlikler üzerinden kaydetmiştir.
Zaten tarihe mal olmuş şahsiyetlerin söz, fikir ve icraatlarına baktığımızda bu manevi kimliği görürsünüz.
Örneğin Sezar'ın, Konstantin'in, Atilla'nın, Timur'un, Bumin Kağan'ın, Oğuz Kağan'ın, Cengiz Han'ın, Napolyon'un, Putin'in, Turmp'ın, Netanyahu'nun kimlikleri inanç ve kültür kaynaklıdır.
Bu mealde bire daha soralım: Neden bu ülkede, kendini Atatürkçü ilan edenlerle, Atatürk'le mücadele edenler bu kimlikten rahatsız?
Bu iki zıt kutbu, kim ve hangi amaçla ortak paydada buluşturdu? Cevap açıktır; Bu coğrafyada emeli olan emperyalistlerdir. Çünkü Atatürk yüzünden hedeflerini gerçekleştirememişler ve bu hedeflerini gerçekleştirmek için Atatürk ile milletin arasını açmak için dini kullanmışlardır.
Oysa Atatürk'ün manevi kimliği hakkında bizzat Osmanlı arşivlerinden belgeli, görselli, resmi kayıtlar ortada.
Ama yukarıda bahsettiğim malum anlayışlar bunları milletimize anlatmadıkları için sözde din adına siyasette ve sosyal hayatta öne çıkanlar attıkları iftiralar ile kendileri iman dairesi dışına çıktıkları gibi insanımızın imanı ile de oynamıştırlar, oynamaya da devam etmektedirler.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.a.v) ne demişti? "Kim, bir adamı ey kâfir diye çağırır veya ona ey Allah'ın düşmanı derse, o adam da böyle değilse, bu söz, söyleyenin kendisine döner." (Buhari, Edeb 44; Müslim, İman 112) Devam edecek
- Erdoğan ile Esad empatisi yapalım mı? / 05.12.2024
- Ahmaklığın bu kadarı da fazla ama / 04.12.2024
- Abdullah Öcalan, Bahçeli’den de, Erdoğan’dan da basiretliymiş / 02.12.2024
- Sosyal devlet ancak BTP ile mümkün / 01.12.2024
- Sosyal devletten demokratik krallığa / 30.11.2024
- Kıbrıs’a NATO kılıfı / 29.11.2024
- Jennifer Lopez, Sudeysi, Kabe ve Erdoğan / 28.11.2024
- AKP ve MHP, Türkiye’nin gerçek düşmanını perdeliyor / 27.11.2024
- Tam bağımsız Türkiye için vakit tamam, söz konusu vatandır / 25.11.2024