Nedir Atatürk ile derdiniz? Nedir bu düşmanlığınız? Atatürk'ün anlamanız için vahşet, tecavüz mü gerek?
Eğer biraz imanınız varsa, biraz aklınız varsa şöyle bir etrafımıza bakın ve ders alın.
Atatürk'ün anlamanız, sevmeniz için aynen Irak'ta olduğu gibi babaların, dedelerin, kocaların gözü önünde eşlerine, çocuklarına, torunlarına tecavüz edilmesi mi gerek?
Atatürk'ün anlamanız, sevmeniz için aynen Ebu Garip hapishanesinde olduğu gibi erkeklere tecavüz edilmesi mi gerek?
Atatürk'ün anlamanız, sevmeniz için Iraklı Nur Bacının, 'Amerikan conileri bize sistematik tecavüz ediyor. ABD piçlerini karnımızda taşıyoruz. Gelin, bizi öldürün, bizi bu utançtan kurtarın' seslerini, Anadolu'dan da mı duymanız gerek?
Atatürk'ün anlamanız, sevmeniz için gayri resmi CIA olan IŞID'ın bugün Suriye'de yaptığı gibi bir gece ansızın evini basıp, eşlerinizi, kızlarınızı alıp, 'artık bunlar bizim cariyemiz' demeleri mi gerek?
Filistin'i görmüyor musunuz? İlla Filistin olmamız mı gerek?
Biz bu vahşeti yaşamıştık
Evet, bu millet bu vahim kaderi yüz yıl önce yaşadı. Doğu'da Ermenilerin vahşeti, Irak'taki conilerin vahşeti ile aynıydı.
Sayın Erdoğan'ın devlet hazinesinden ayağı kaldırdığı Akdamar Adasındaki kilisenin duvarları bu vahşetin tanığıdır.
O günlerin canlı tanıkları şöyle ise anlatıyor: "Akşam oldu mu bizim içimize Ermeniler gelirdi. 150 tane kadar kadın içinden 10-11 tanesini seçip götürürlerdi. Sabaha kadar bu kadınlara tecavüz ederlerdi. Bu kadınlar öyle olurdu ki kan revan içinde kalır, bırakıldıklarında bacaklarını gere gere yatar, oturamayacak durumda kalırlardı…".
"Vapur, gölün tam ortasına gelince Ermeniler, Türk erkeklerini vahşice katledip, cesetlerini suya atmıştı. Kadınlar ise Akdamar'a götürülmüş, ömürlerinin sonuna kadar Ermenilerin tecavüzüne uğramıştı…
Van Gölü'nün ortalarında, vapurda pusuya yatan Ermeni Çeteleri, insafsızca Türk çocuklarının tamamını keserler ve göle atarlar. Van Gölü'nün suları, Türk'ün kanı ile kırmızıya boyanırdı.
Bin 723 masum Müslüman-Türk kadınına tecavüz edildikten sonra katledilerek, onlar da Van Gölü'nün sularına bırakılır ve tecavüz ettikleri kadın-kızlardan 106'sı intihar eder. Ayrıca; genç olanlardan 274'ü de "sürekli tecavüz" maksadıyla bu hain kilisede tutulur." (Arzu Özok 'Tecavüz Adası' yazısından Erciyes Dergisi, Şubat 2012)
Ege'de, Yunanlılar da aynı vahşeti sergiliyordu. 640 bin Müslüman Türk katledildi, tecavüze uğradı, canlı canlı yakıldı. Yurdun her tarafı alev, alev yanıyordu.
Atatürk'ün anlamanız, sevmeniz için bu vahşeti, bu zulmü bir daha mı yaşamak lazım?
Peki, bu vahşet yaşanırken 'cennet mekan, İslam halifesi, kutlu soy' dediğiniz, Padişah ve etrafındaki oligarkları ne yapıyordu?
Ben söyleyeyim; 'Yeter ki saltanatımıza, mallarımıza dokunmayın, gerisi sizin olsun' mantığı ile Mondros'a, Sevr'e imza atıyorlardı.
Atatürk ise bu milletin canını, malını, namusunu, vatanını, bayrağını, şanını, şerefini kurtarmak için yedi düvele karşı savaşıyordu.
Atatürk'ün anlamanız, sevmeniz için illa canınıza kastedilip, namusunuza leke sürülmesi mi lazım?
Atatürk'ü sevmeyenler ve sevdirmeyenler
Bu sorunun genel anlamda iki cevabı vardır. Birincisi kendilerini 'İslam'ın sahibi' görenlerdir. Bunlar İslam'a, tarihe ve Atatürk'e hatta annesine bile iftira atarlar. Bunlar münafıkların (ki, münafık en aşağılık insan modelidir) ta kendileridir.
Bunlar saltanatı din, cumhuriyeti dinsizlik olarak tanımlarlar. Oysa İslam'sa böyle bir şey yoktur.
Bunlar, Peygamberimizin halifesi Ali'dir' dediğimiz de, Ebu Hureyre'den, 'Hilâfet benden sonra otuz yıldır, daha sonra ısırıcı saltanat yönetimi olacaktır' hadisini (yalan hadis) delil gösterirler ama bin 300 yıl sonra Atatürk'ü halifeliği kaldırmakla, İslam birliğini bozmakla suçlarla.
Özellikle gerileme ve çöküş döneminde Osmanlı sultanları ve zenginlerini tam bir batı hayranı olduğunu, batılılar gibi giyindiklerini, yaşadıklarını, o şatafatlı, içkili, çalgılı gece hayatlarını gizlerler.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ilk yerleşik genelevin 1812 yılında II. Mahmut döneminde, resmi olarak ise 1884 yılında dönemin padişahı II. Abdülhamit'in kerhane yönetmeliği izniyle Galata ve Pera'ya açıldığı bildikleri halde Atatürk'ü genelev açmakla suçlarlar.
Birçok Osmanlı padişahı içkiden öldüğü hatta son Halife'nin Abdülmecid'in, 'Osmanlı'yı dedelerimin içkisi yıktı' itirafını yok sayarak Atatürk'e, sarhoş derler.
Atatürk'ün çıkardığı kılık-kıyafet kanununda kadınlar hakkında tek bir madde olmamasına rağmen Atatürk'ü başörtüsü düşmanı olarak gösterirler.
Örnek çok. Bunlar Atatürk'ü sevmeyenlerdir ve dediğim gibi münafıkların ta kendileridir.
Atatürk'ü sevdirmeyenler
Birde bunlar var ve bunlarda en az Atatürk'ü sevmeyenler kadar alçaktır, cahildir.
Bunların bütün gayreti insanımızı, dini ve milli değerlerinden uzaklaştırıp, kendi ideoloji, anlayış ve yaşam tarzlarını genele kabul ettirmek için Atatürk'ün maske, kalkan olarak kullananlardır.
Siyasette, medyada, sosyal medyada, sivil toplum örgütlerinde, devlet kademelerinde bu anlayışın sözcüleri, tetikçileri senelerce Atatürk profili üzerinde İslam'a, başörtüsüne, çarşafa, sakala, din eğitimine, camiye ve Türk tarihine düşmanlık yaptı, yapıyor.
Emin olun bunlar ayrı yumurta ikizleridir. Bir kesimi cübbe, şalvar, sakal ve dini değerlerin üzerinden Atatürk'e saldırırken diğerleri de çağdaşlık, özgürlük, laiklik, batılılaşma söylemleriyle onlara destek oluyorlar.
Milletimize düşen ise bu iki kesime de tokat vurarak dinimize, Atatürk'ümüze, devletimize sahip çıkmaktır.
- İsrail için söz tükenmiş yazı bitmiştir / 02.10.2024
- Geleceğimizi de çaldılar / 01.10.2024
- Erdoğan dışarıdan da içeriye oynuyor / 30.09.2024
- Doğu sınırlarımız namustur ya batı sınırlarımız! / 29.09.2024
- ‘Türkiye’nin sorunu artık siyasi parti sorununu aşmıştır’ / 28.09.2024
- Suriyelilerin gitmesini bir de Bilal Erdoğan istemiyor / 27.09.2024
- BTP neden gizlendi, gizleniyor? / 26.09.2024
- Bağımsız Türkiye Partisi neden kuruldu? / 25.09.2024
- İyi bir ekonomist olmadan önce iyi bir insan olmak / 23.09.2024