Kahraman asil ve necip milletimizin, Müslüman Türk şühedası anısına, şükran ve minnet borcu edasına... Vesile olan muhterem halkımızın da büyük bir coşku ve heyecanla rağbet gösterdiği 'birlik ve beraberliğimizi' simgeleyen, Kuvay-ı Milliye ruhunu gönlümüzde yaşatan, bu seri toplantıların oluşmasına ve tertiplenmesine vesile olan BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş hocamıza (Hoca Atatürk) teşekkürlerimi ve hürmetlerimi bu vesile ile ve de özellikle arz ediyorum.
Kadim ceddimiz Oğuz Kaan ve Bilge Kaan'ın devlet yöneticiliğine eşsiz örnek olan ve milletin istiklal ve güvenini en güçlü bir şekilde sağlayan kanun niteliğindeki bize özgü has deyimleri ile başlamak istiyorum: "Ülkemizde fukaralık ve yoksulluk suç olsun. Hiç bir Türk ilinde fakir insan olmasın."
Bu kanunlaşmış nitelik taşıyan söz, bugüne dek hiçbir devlette oluşamayan, yalnızca bizim devlet örfümüz ve geleneğimize yakışan 'Baba Devlet' fikridir.
Devam edersek, "Gök kubbe çadırım, güneş bayrağımdır" nitelemesi ile de yurt ve bayrağın kudsiyetini simgelemiş, bu asil milletin önüne geniş ufuklar açmıştır. Böylece milletin devletine güveni, devletin de milletine bağlılığı ve hizmeti simgelenmiş, bu şekilde karşılıklı anlayış neticesinde rahmetli ecdadımız 6 bin yıllık şanlı, şerefli, özgün ve güvenli yaşamla tarihen sabit 16 Büyük Türk Devleti kurulup yaşatılmasına ve devletlerin de bu asil güce saygı duymalarına vesile olmuştur.
Malumunuz vechiyle büyük devlet adamı, İslam mücahidi rahmetli Alpaslan dedemiz 1071 yılında, güçlü olduğu kabul Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i Malazgirt'te yapılan dehşetengiz savaşta bu güçlü orduyu mağlup ve perişan ederek Anadolu topraklarını İlahi Kelimetullah uğruna Yüce Türk birliğine katmış, vatan toprağı yapmıştır. Bu kutsal savaşta şehit düşen Türk şühedasına Yüce Allah'tan rahmet diler, şefaatlerine bizleri mazhar eylemesini Rabbimden niyaz ederim...
Son Türk imparatorluğu olarak da Osmanlı'yı görüyoruz... Bu asil ve yüce millet, ecdattan gelen şecaat, cesaret, kadim örf ve "baba devlet" anlayışı ile üç kıtayı, birçok irili ve ufaklı kavmi, azınlıkları Türk ulusuna asla yakışmayan asimilasyona girişmeden sağladığı imkânlarla tebanın muhabbetini de kazanarak idare etmiştir. Azınlıklar da bu yönetim tarzına hayran kalarak, kendi istek ve arzuları ile önce "ben de Müslümanım", bilahare de "Türküm" demişlerdir.
Sonuçta, devlet yönetimini uhdesinde tutmuş olanların gaflet, delalet ve ihanetleri ile 600 sene üç kıtada payidar olan Osmanlı yönetimi, Avrupa sevdasına ve hayranlığına kapılmış, kendine has örf, adet ve gelenekleri unutarak, dost zannettiği Batının telkinleriyle zevk-u sefa neticesinde borç batağına düşmüştür. "Gafleti bol olanın devleti de yok olur" ölçüsünü kaybederek, o ulu çınar yani Osmanlı Devleti de bu nedenle yıkılmıştır. Bin bir güçlük ve sefalet içinde şühedanın kanıyla ve de canıyla yoğrulan bu vatan toprakları önce sözlü, bilahare fiili işgallerle istilaya uğramış, millet perişan olmuştur. Dağılan bu asil ve necip milleti, Müslüman Türk örfüne ve adetlerine gönülden bağlı olan, milletine yakışan bir hizmet aşkıyla yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk yeniden ayağa kaldırmıştır. Bu asil millet, birlik ve beraberlik içinde Birinci Kuvayı Milliye harekâtı sonucu büyük zahmet ve rahmetle vatan uğruna binlerce şehit vererek vatanı ve milleti esaretten kurtarmıştır.
Büyük komutan ve devlet adamı, vatanı kurtaran halkın iradesiyle devletin başına geçmiş, 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM'yi oluşturmuştur. Atatürk, "Ben bağımsız bir cumhuriyet kuracağım, Osmanlı'nın borçlarını da ödeyeceğim zira borç alınan yerden buyruk da alınır demiştir. 29 Ekim 1923'te kurulan bu bağımsız ulus devletin bağımsızlık ateşi, gelişmekte olan birçok devlete de örnek olmuştur. Cumhuriyeti Atamız, Türk milletine armağan etmiştir. Cumhuriyet koruma görevini de Türk gençliğine tevdi etmiştir. Rahmetli Atatürk hiçbir söylemin de Avrupa demedi. İdealini, muasır medeniyet seviyesi olarak tanımladı.
Devam edeceğiz...
Kadim ceddimiz Oğuz Kaan ve Bilge Kaan'ın devlet yöneticiliğine eşsiz örnek olan ve milletin istiklal ve güvenini en güçlü bir şekilde sağlayan kanun niteliğindeki bize özgü has deyimleri ile başlamak istiyorum: "Ülkemizde fukaralık ve yoksulluk suç olsun. Hiç bir Türk ilinde fakir insan olmasın."
Bu kanunlaşmış nitelik taşıyan söz, bugüne dek hiçbir devlette oluşamayan, yalnızca bizim devlet örfümüz ve geleneğimize yakışan 'Baba Devlet' fikridir.
Devam edersek, "Gök kubbe çadırım, güneş bayrağımdır" nitelemesi ile de yurt ve bayrağın kudsiyetini simgelemiş, bu asil milletin önüne geniş ufuklar açmıştır. Böylece milletin devletine güveni, devletin de milletine bağlılığı ve hizmeti simgelenmiş, bu şekilde karşılıklı anlayış neticesinde rahmetli ecdadımız 6 bin yıllık şanlı, şerefli, özgün ve güvenli yaşamla tarihen sabit 16 Büyük Türk Devleti kurulup yaşatılmasına ve devletlerin de bu asil güce saygı duymalarına vesile olmuştur.
Malumunuz vechiyle büyük devlet adamı, İslam mücahidi rahmetli Alpaslan dedemiz 1071 yılında, güçlü olduğu kabul Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i Malazgirt'te yapılan dehşetengiz savaşta bu güçlü orduyu mağlup ve perişan ederek Anadolu topraklarını İlahi Kelimetullah uğruna Yüce Türk birliğine katmış, vatan toprağı yapmıştır. Bu kutsal savaşta şehit düşen Türk şühedasına Yüce Allah'tan rahmet diler, şefaatlerine bizleri mazhar eylemesini Rabbimden niyaz ederim...
Son Türk imparatorluğu olarak da Osmanlı'yı görüyoruz... Bu asil ve yüce millet, ecdattan gelen şecaat, cesaret, kadim örf ve "baba devlet" anlayışı ile üç kıtayı, birçok irili ve ufaklı kavmi, azınlıkları Türk ulusuna asla yakışmayan asimilasyona girişmeden sağladığı imkânlarla tebanın muhabbetini de kazanarak idare etmiştir. Azınlıklar da bu yönetim tarzına hayran kalarak, kendi istek ve arzuları ile önce "ben de Müslümanım", bilahare de "Türküm" demişlerdir.
Sonuçta, devlet yönetimini uhdesinde tutmuş olanların gaflet, delalet ve ihanetleri ile 600 sene üç kıtada payidar olan Osmanlı yönetimi, Avrupa sevdasına ve hayranlığına kapılmış, kendine has örf, adet ve gelenekleri unutarak, dost zannettiği Batının telkinleriyle zevk-u sefa neticesinde borç batağına düşmüştür. "Gafleti bol olanın devleti de yok olur" ölçüsünü kaybederek, o ulu çınar yani Osmanlı Devleti de bu nedenle yıkılmıştır. Bin bir güçlük ve sefalet içinde şühedanın kanıyla ve de canıyla yoğrulan bu vatan toprakları önce sözlü, bilahare fiili işgallerle istilaya uğramış, millet perişan olmuştur. Dağılan bu asil ve necip milleti, Müslüman Türk örfüne ve adetlerine gönülden bağlı olan, milletine yakışan bir hizmet aşkıyla yola çıkan Mustafa Kemal Atatürk yeniden ayağa kaldırmıştır. Bu asil millet, birlik ve beraberlik içinde Birinci Kuvayı Milliye harekâtı sonucu büyük zahmet ve rahmetle vatan uğruna binlerce şehit vererek vatanı ve milleti esaretten kurtarmıştır.
Büyük komutan ve devlet adamı, vatanı kurtaran halkın iradesiyle devletin başına geçmiş, 23 Nisan 1920 tarihinde TBMM'yi oluşturmuştur. Atatürk, "Ben bağımsız bir cumhuriyet kuracağım, Osmanlı'nın borçlarını da ödeyeceğim zira borç alınan yerden buyruk da alınır demiştir. 29 Ekim 1923'te kurulan bu bağımsız ulus devletin bağımsızlık ateşi, gelişmekte olan birçok devlete de örnek olmuştur. Cumhuriyeti Atamız, Türk milletine armağan etmiştir. Cumhuriyet koruma görevini de Türk gençliğine tevdi etmiştir. Rahmetli Atatürk hiçbir söylemin de Avrupa demedi. İdealini, muasır medeniyet seviyesi olarak tanımladı.
Devam edeceğiz...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Selim Mecit BEŞER / diğer yazıları
- Anzaklı Ömer / 07.06.2013
- İyi ki varsın Hocam / 19.03.2013
- Ne mutlu Türk'üm diyene! / 16.03.2013
- Türkiye toprakları NATO’ya teslim / 10.02.2013
- Atatürk'ün söyleminde Avrupa yok / 06.02.2013
- İyi ki varsın Hocam / 19.03.2013
- Ne mutlu Türk'üm diyene! / 16.03.2013
- Türkiye toprakları NATO’ya teslim / 10.02.2013
- Atatürk'ün söyleminde Avrupa yok / 06.02.2013