Yukarıdaki tarif biliyorsunuz Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Asparuk'a ait olup 22 Mart'ta Ankara Cebeci Şehitliğini gezerken ifade edilmiştir.
Bu son derece önemli bir tespittir ve biz de bu tariften hareketle rüzgâr gibi geçen 2002 yılı Mart ayının bazı fotoğraflarını alt alta sıralayıp yorumu okuyucuya bırakacağız.
1 Mart 2002 günü Genelkurmay Basın Sözcüsü Albay Kalkanlı ne demişti; "Biz Türkiye'nin onurlu, başı dik ve eşit şartlarda Avrupa Birliği'ne girmesini yürekten destekleriz."
Bahçeli de bu lâfa hemen katılmış ve "AB'ye onurlu bir şekilde girmeliyiz" diyerek partisinin bir anlamda temel görüşünü açıklamıştı.
İkisine birden cevap diğer Başbakan Yardımcısı ve ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'dan, Mart'ın 21'inde hem de "Brüksel'de" geldi; "En büyük onur AB'ye verdiğimiz sözleri yerine getirmektir" dedi Yılmaz.
Askeri çevrelerin, Türkiye'nin Kopenhag Kriterleri'ne uyması durumunda bölünme tehlikesi doğacağını düşündüklerini belirten Yılmaz devam etti; "Oysa kriterlerle Türkiye'nin ulusal bütünlüğü sağlanacaktır."
Bu fikrin üzerinde bir parça durmak gerekir. Çünkü "AB elemanlarının" en kuvvetli argümanı Yılmaz'ın da ifade etmek istediği gibi "AB'ye girdi diye hangi Avrupa ülkesi bölündü ki biz bölünelim?"dir.
"Bütünleşen"in, aynı ırk, aynı din, aynı kültür çevresinden olduğu halde zaten bölünmüş olan "Avrupa" olduğunu unutuyorlar. Avrupa(lı) elbette bölünmeyecek, kendi içinde bütünleşecektir. Fakat kendi bütünleşirken "yabancı" kültürleri bölecektir.
Burada bize biçilen rol, Avrupa bütünleşirken bölünerek ona yardımcı olmamızdır. Parçalı bir Türkiye; Avrupa'ya yabancı bir Türkiye, bin yıldan daha fazla bir zamandır Avrupa'nın karşısındaki en büyük tehlike olan Türkiye bütün ve kuvvetli değil, parçalı ve zayıf olmalıdır ki Avrupa rahat "bütünleşebilsin".
Türkiye'de tam bu tartışmalar yaşanırken (Mart 2002) İngiltere'de bir kitap çıktı; "Statecraft"; yazarı da İngiltere'nin eski Başbakanı, bir zamanların "Demir Leydi"si Thatcher.
Kolay kolay yenilip yutulması mümkün olmayan şu satırlar adı geçen bu kitaptan alınmıştır: "AB'nin kurulması modern çağın en büyük aptallığıdır. İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden çekilmeye başlaması gerekmektedir... Avrupa dünyadaki birçok sorunun kaynağıdır. 20'nci Yüzyılın Faşizm ve Komünizm gibi sorunları da Avrupa'dan kaynaklanmış, bu sorunların çözümü ise Avrupa dışından gelmiştir."
Thatcher kitabında, İngiltere'nin Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA)'ya üye olması gerektiğini de kaydederken, İngiltere'nin kritik önemdeki AB anlaşmalarından başlayarak, AB'den çıkmasını istemekte ve "AB'nin Reform yapabilecek durumda olmadığını" vurgulamaktadır.
Bilindiği gibi İngiltere'nin özellikle AB'nin Savunma, Dış Politika, Egemenlik Konuları, Tarım ve Balıkçılık alanındaki politikalarıyla önemli sorunları bulunmakta ve Thatcher de, ABD ile bağları ve zengin balık stoğu nedeniyle, İngiltere'nin AB'ye değil, AB'nin İngiltere'ye ihtiyacı bulunduğuna dikkat çekmektedir.
Öte yandan yine hemen hemen aynı günlerde Pentagon Danışmanı Richard Perle, Avrupa Birliği'nin bir Hıristiyan Birliği olduğunu, yakın gelecekte Türkiye'yi üye olarak Birliğe almayacaklarını, bu durumun da, "Avrupa'nın payına düşen bir utanç" olduğunu belirtti...
Perle mevcut durumu tabiatıyla kendine yontarak "Türkiye'nin AB yerine ABD ile bir Serbest Ticaret Anlaşması yapması gerektiğine" dikkat çekti.
Hıristiyan Avrupa'nın, Hıristiyan bir üyesi ulusal çıkarları söz konusu olduğu zaman "AB'nin kurulması modern çağın en büyük aptallığıdır" diyebiliyor, "Avrupa'nın, dünyadaki bütün sorunların kaynağı olduğunu" söyleyebiliyor ve "AB'nin esaslı reform yapamayacağını" belirtiyor ama bizdeki "Avrupalıdan fazla Avrupalı" lâvuklar Avrupa kapısında kul köle oluyor, AB'ye girebilmek için kırk takla atıyorlar.
Asker söylüyor anlamıyorlar, Thatcher söylüyor anlamıyorlar sonra kalkıp o kıt akıllarıyla Yahudilerin Avrupa'da Almanlardan gördüğü soykırımın rövanşını neden Avrupa'da Hıristiyanlardan değil de Ortadoğu'da Müslümanlardan aldığını doğal olarak anlayamıyorlar. 3 Nisan 2002