Başbakan Erdoğan birkaç gün önce Almanya'da Almanya Başbakanı Gerard Schröder ile biraraya gelmişti. Bu görüşme sonrasında bizim basında öyle bir hava estirildi ki, sanki Türkiye 2004'te AB'ye tam üye oluyordu. Basın Erdoğan'ın Almanya ziyaretine ve buradaki temaslarına Türkiye'nin AB'ye üyelik çalışmaları kapsamında tam not vermişti. Nihayetinde Almanya, Fransa gibi AB'nin "son kararı verici" iki lokomotifinden biriydi. Böyle olunca da Alman şansölyesiyle yapılan bu görüşme AB'ci Türk basını açısından oldukça mühimdi. Peki yıllardır yüzümüze gülüp, arkadan bizi vuran Almanya bu kez gerçekten samimi miydi? Çünkü her seferinde yüzümüze, "sizi AB'de görmek istiyoruz ve üyeliğinizi destekliyoruz" deyip arkadan üyeliğin önüne en büyük taşı koyan Almanya idi. Hatta AB üyeleri içinde Türkiye'nin AB'ye üyeliğini en candan ve samimi olarak arzu etmeyen Almanya'dır dersek abartmış olmayız. Hal böyle iken, Almanya gerçekten de Türkiye'ye bakışı noktasında değişti mi? Yoksa hani o çok meşhur kavramımız olan "takiyye"yi bu kez de Almanya mı yapıyor? Veya ortada fol yok yumurta yok biz mi gelin güvey oluyoruz. Bu son ihtimal oldukça kuvvetli. Çünkü aynı görüşmeyi bizim basının aksine Alman basını oldukça farklı değerlendirdi. Alman basınına göre Erdoğan'ın Almanya ziyareti ve Schröder teması oldukça başarısızdı.
Alman basınına katılmamak mümkün değil. Çünkü Erdoğan'ın Schröder'le yaptığı görüşmede ortaya attığı öyle formüller vardı ki, tam da Alman basınının haklılığını ortaya koyar nitelikte. Erdoğan Almanya şansölyesine, "Türkiye'yi AB'ye yeter ki alın. Türklerin Avrupa'da yayılmalarından korkuyorsanız, serbest dolaşımdan feragat edebiliriz" önerisinde bulunarak Türkiye'nin AB'ye verdiği tavizler silsilesine yeni bir taviz halkası ekliyordu. Zaten Gümrük Birliği kazığından sonra AB ile görüşmelere 1- 0 yenik başlanılmış. Bir de "serbest dolaşımdan feragat" tavizi eklenince fark 2'ye çıkıyor. Gel de bu maçı çevir veya berabere bitir. Çok zor! Hem o tavizi verince AB'nin cazip hiçbir tarafı kalmıyor ki.
Zaten Almanya ve Fransa Türkiye'yi tam kaybetmemek için özel formül arayışındalar. Yani Türkiye'yi "özel statülü üye" tarzında bir formülle kenarlarında tutmak niyetindeler. Erdoğan bu taviziyle beraber Almanya ve Fransa'nın ekmeğine yağ sürüyor, onların söylemeye cesaret edemediği formülü onlardan önce dile getiriyor. Bu da onların bize karşı düşündükleri çıtanın boyunu her geçen gün biraz daha yere yaklaştırıyor.
Bu arada Başbakan Erdoğan'ın katıldığı İtalya'nın Combo gölü kıyısındaki Villa d'este'de düzenlenen forumda, Avrupa konvansiyonunun hazırladığı ve içinde dine atıf bulunmayan AB Anayasası Taslağı'na İtalya, İspanya ve Polonya gibi "dost bellediğimiz!" ülkelerin "Hıristiyan köken" ifadesini koymakta ısrar etmeleri de oldukça anlamlı. Sözde bu ülkeler Türkiye'nin AB'ye üyeliğine "gönülden!" destek veren ülkelerdi.
Hani Türkiye'nin AB üyeliğini gönülden arzu eden İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar var ya, işte o Aznar Avrupa'nın Hıristiyan bir mirasa sahip olduğunu ısrarla vurgulayıp, yeni Anayasa taslağında bu unsurun bulunmayışını 'Anlamıyorum. Birinin izah etmesi lazım' diyerek isyanını dile getiriyor. Adam açık açık i syan ediyor: "Kardeşim biz Hıristiyanız, neden anayasamızda buna yer vermiyorsunuz."
Aynı forumda Paris Başpsikoposu Kardinal Jean Marie Lustiger de, "Osmanlı da tarihte düşmanlıklarla hatırlanır" diyerek perdeyi kapatan golü atıyor.
İşte Avrupalı dost ve müttefiklerimizin hali pür melali!
İnsanın böyle dostları olsun sırtı yerden kalkmaz evelallah!
Alman basınına katılmamak mümkün değil. Çünkü Erdoğan'ın Schröder'le yaptığı görüşmede ortaya attığı öyle formüller vardı ki, tam da Alman basınının haklılığını ortaya koyar nitelikte. Erdoğan Almanya şansölyesine, "Türkiye'yi AB'ye yeter ki alın. Türklerin Avrupa'da yayılmalarından korkuyorsanız, serbest dolaşımdan feragat edebiliriz" önerisinde bulunarak Türkiye'nin AB'ye verdiği tavizler silsilesine yeni bir taviz halkası ekliyordu. Zaten Gümrük Birliği kazığından sonra AB ile görüşmelere 1- 0 yenik başlanılmış. Bir de "serbest dolaşımdan feragat" tavizi eklenince fark 2'ye çıkıyor. Gel de bu maçı çevir veya berabere bitir. Çok zor! Hem o tavizi verince AB'nin cazip hiçbir tarafı kalmıyor ki.
Zaten Almanya ve Fransa Türkiye'yi tam kaybetmemek için özel formül arayışındalar. Yani Türkiye'yi "özel statülü üye" tarzında bir formülle kenarlarında tutmak niyetindeler. Erdoğan bu taviziyle beraber Almanya ve Fransa'nın ekmeğine yağ sürüyor, onların söylemeye cesaret edemediği formülü onlardan önce dile getiriyor. Bu da onların bize karşı düşündükleri çıtanın boyunu her geçen gün biraz daha yere yaklaştırıyor.
Bu arada Başbakan Erdoğan'ın katıldığı İtalya'nın Combo gölü kıyısındaki Villa d'este'de düzenlenen forumda, Avrupa konvansiyonunun hazırladığı ve içinde dine atıf bulunmayan AB Anayasası Taslağı'na İtalya, İspanya ve Polonya gibi "dost bellediğimiz!" ülkelerin "Hıristiyan köken" ifadesini koymakta ısrar etmeleri de oldukça anlamlı. Sözde bu ülkeler Türkiye'nin AB'ye üyeliğine "gönülden!" destek veren ülkelerdi.
Hani Türkiye'nin AB üyeliğini gönülden arzu eden İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar var ya, işte o Aznar Avrupa'nın Hıristiyan bir mirasa sahip olduğunu ısrarla vurgulayıp, yeni Anayasa taslağında bu unsurun bulunmayışını 'Anlamıyorum. Birinin izah etmesi lazım' diyerek isyanını dile getiriyor. Adam açık açık i syan ediyor: "Kardeşim biz Hıristiyanız, neden anayasamızda buna yer vermiyorsunuz."
Aynı forumda Paris Başpsikoposu Kardinal Jean Marie Lustiger de, "Osmanlı da tarihte düşmanlıklarla hatırlanır" diyerek perdeyi kapatan golü atıyor.
İşte Avrupalı dost ve müttefiklerimizin hali pür melali!
İnsanın böyle dostları olsun sırtı yerden kalkmaz evelallah!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012