Tam da başarısız darbe girişimi millet olarak birlik beraberliğimize vesile oldu derken, sanki bizi ayrıştırmaya çalışanların sayısı azmış gibi, 3. köprüyü, 'Yavuz Sultan Selim' ismiyle açtık.
Birliği istismar ederek, kendi görüşlerini sokuşturmaya çalışırken, buna itiraz edenlere de sanki birliğe kast ediyormuş gibi davrananların, birliği en zedeleyici bu harekette ısrar etmeleri gerçekten çok acı.
Yavuz Sultan Selim kimdir, diye sormadan önce şunu söyleyelim: Osmanlı bir 'İslam Devleti', 'İslam'ın ölçüsü' falan değildir.
Osmanlı Devleti, çoğu yerde İslam'a taban tabana zıt hareketleri şahsi menfaat ve çıkar için savunmuştur.
Bakın bu 'Osmanlı tabusu' çok garip.
Atatürk içince onu içki dinsiz yapıyor da, savaşla alınan halifelik unvanına sahip padişahlar içince bu adamlar 'halife' oluyor, sorgulanamaz oluyor.
Osmanlı bir devlettir, hiçbir şeyin 'ölçüsü' değildir.
Yani, dünyanın en sığ görüşü, 'Osmanlı ne yaptıysa aklamaya çalışmaktır.'
Osmanlı'yı tarihimizdeki bir devletimiz olarak görüyorsak zaten burada bir sıkıntı yok, sıkıntı ne yapıyorsa bunu koşulsuz desteklemekte.
'Bir Osmanlı tabusu var' dedim ya? Bundan birkaç yıl önce Muharrem Bayraktar, Yavuz Sultan Selim'i yazınca, daha yazıyı dahi okumadan başlığına bakarak havlayanlar, saldıranlar olmuştu.
Yavuz Sultan Selim, iktidarı darbeyle ele geçirmiştir.
(Darbe ardından 'Darbenin her türlüsüne karşıyız' nutukları atanların Darbeci Yavuz'a bu denli sarılmaları enteresan).
Babasını zorla iktidardan el çektirdikten sonra, öz babasını zehirletmiştir.
Abilerini, yeğenlerini, babasını, çocuklarını öldüren Yavuz Sultan Selim'dir.
'Devletin Bekası' kılıfıyla şahsi menfaatler için insan katletmenin hükmü de cinayettir.
Beşikteki bebeklerin, buluğ çağına varmamış çocukların devletin bekalarına nasıl zararları bulunabilir?
Buradaki amaç 'devletin bekasını korumak' ise, devletten el çekmiş öz babasını yolculuğu esnasında niçin öldürdü?
Öldürttüğü kardeşlerinden Korkut, 'Benim devletten bir talebim yoktur, ömrümün sonuna kadar devletimize dua etmek muradımdır' demesine karşın niçin öldürüldü?
İş bununla da bitmedi.
50 bin Alevi kardeşimizi de katleden Yavuz Sultan Selim'dir.
Belki de, Alevilerin en ücra köşelere gidip kapalı bir biçimde yaşamasına sebebiyet veren en trajik olay budur.
Türkiye Sünni'nin olduğu kadar, Alevi'nin de vatanıdır.
Alevi, en az Sünni kadar Müslüman'dır.
Öyleyse, satılmış 'din' adamları kullanarak verilen 'Aleviler dinsizdir. Onlara sempati gösteren dahi dinsizdir. Bunları öldürmek bütün Müslümanların görevidir' fetvasını nereye koyacağız?
Hangi akla hizmet savunacağız?
Yavuz'un halifelik unvanına da aslen 'halifelik' demek doğru değildir.
Allah aşkına, kılıç zoruyla "Allah'ın vekilliği" mi alınır?
Bizans Devleti bir halifeyi öldürseydi ve ardından Bizans Kralı "Ben artık Müslümanların halifesiyim" deseydi, bu onu halife yapar mıydı?
Yavuz'un hilafeti dünyevi bir makamdır ve kişiyi sorgulanmaz yapmaz.
'Kızım Fâtıma hırsızlık yapsa, vallahi onun da elini keserim' adaletine sahip bir dini savunduğumuzu iddia edip de, bir padişahın işlediği cinayetler söz konusu olunca kafamıza göre bir 'tolerans' göstermek kimsenin haddine değildir.
Köprüye ismini verdiğimiz Yavuz Sultan Selim bu.
Gelgelelim böylesine 'birlik unsurlarına' sarılmamız gereken bugünlerde Yavuz Sultan Selim'in ismini bir köprüye vermekte bu kadar ısrar ederek, adeta 3. köprüyü 'Ayrıştırma Köprüsüne' çevirmek, demokrasi nöbetlerinde Alevilere ?haşa- 'dinsiz' diyen Cübbeli'yi görmek, acaba gerçekten birliği istiyor muyuz sorusunu akıllara getiriyor.
Birliği istismar ederek, kendi görüşlerini sokuşturmaya çalışırken, buna itiraz edenlere de sanki birliğe kast ediyormuş gibi davrananların, birliği en zedeleyici bu harekette ısrar etmeleri gerçekten çok acı.
Yavuz Sultan Selim kimdir, diye sormadan önce şunu söyleyelim: Osmanlı bir 'İslam Devleti', 'İslam'ın ölçüsü' falan değildir.
Osmanlı Devleti, çoğu yerde İslam'a taban tabana zıt hareketleri şahsi menfaat ve çıkar için savunmuştur.
Bakın bu 'Osmanlı tabusu' çok garip.
Atatürk içince onu içki dinsiz yapıyor da, savaşla alınan halifelik unvanına sahip padişahlar içince bu adamlar 'halife' oluyor, sorgulanamaz oluyor.
Osmanlı bir devlettir, hiçbir şeyin 'ölçüsü' değildir.
Yani, dünyanın en sığ görüşü, 'Osmanlı ne yaptıysa aklamaya çalışmaktır.'
Osmanlı'yı tarihimizdeki bir devletimiz olarak görüyorsak zaten burada bir sıkıntı yok, sıkıntı ne yapıyorsa bunu koşulsuz desteklemekte.
'Bir Osmanlı tabusu var' dedim ya? Bundan birkaç yıl önce Muharrem Bayraktar, Yavuz Sultan Selim'i yazınca, daha yazıyı dahi okumadan başlığına bakarak havlayanlar, saldıranlar olmuştu.
Yavuz Sultan Selim, iktidarı darbeyle ele geçirmiştir.
(Darbe ardından 'Darbenin her türlüsüne karşıyız' nutukları atanların Darbeci Yavuz'a bu denli sarılmaları enteresan).
Babasını zorla iktidardan el çektirdikten sonra, öz babasını zehirletmiştir.
Abilerini, yeğenlerini, babasını, çocuklarını öldüren Yavuz Sultan Selim'dir.
'Devletin Bekası' kılıfıyla şahsi menfaatler için insan katletmenin hükmü de cinayettir.
Beşikteki bebeklerin, buluğ çağına varmamış çocukların devletin bekalarına nasıl zararları bulunabilir?
Buradaki amaç 'devletin bekasını korumak' ise, devletten el çekmiş öz babasını yolculuğu esnasında niçin öldürdü?
Öldürttüğü kardeşlerinden Korkut, 'Benim devletten bir talebim yoktur, ömrümün sonuna kadar devletimize dua etmek muradımdır' demesine karşın niçin öldürüldü?
İş bununla da bitmedi.
50 bin Alevi kardeşimizi de katleden Yavuz Sultan Selim'dir.
Belki de, Alevilerin en ücra köşelere gidip kapalı bir biçimde yaşamasına sebebiyet veren en trajik olay budur.
Türkiye Sünni'nin olduğu kadar, Alevi'nin de vatanıdır.
Alevi, en az Sünni kadar Müslüman'dır.
Öyleyse, satılmış 'din' adamları kullanarak verilen 'Aleviler dinsizdir. Onlara sempati gösteren dahi dinsizdir. Bunları öldürmek bütün Müslümanların görevidir' fetvasını nereye koyacağız?
Hangi akla hizmet savunacağız?
Yavuz'un halifelik unvanına da aslen 'halifelik' demek doğru değildir.
Allah aşkına, kılıç zoruyla "Allah'ın vekilliği" mi alınır?
Bizans Devleti bir halifeyi öldürseydi ve ardından Bizans Kralı "Ben artık Müslümanların halifesiyim" deseydi, bu onu halife yapar mıydı?
Yavuz'un hilafeti dünyevi bir makamdır ve kişiyi sorgulanmaz yapmaz.
'Kızım Fâtıma hırsızlık yapsa, vallahi onun da elini keserim' adaletine sahip bir dini savunduğumuzu iddia edip de, bir padişahın işlediği cinayetler söz konusu olunca kafamıza göre bir 'tolerans' göstermek kimsenin haddine değildir.
Köprüye ismini verdiğimiz Yavuz Sultan Selim bu.
Gelgelelim böylesine 'birlik unsurlarına' sarılmamız gereken bugünlerde Yavuz Sultan Selim'in ismini bir köprüye vermekte bu kadar ısrar ederek, adeta 3. köprüyü 'Ayrıştırma Köprüsüne' çevirmek, demokrasi nöbetlerinde Alevilere ?haşa- 'dinsiz' diyen Cübbeli'yi görmek, acaba gerçekten birliği istiyor muyuz sorusunu akıllara getiriyor.
Hüseyin Taşkın / diğer yazıları
- Ölenden borç var doğana borç kalıyor / 08.06.2019
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018
- Eğer başarı aranıyorsa / 10.04.2019
- Enflasyonu da bilmiyorsunuz ki! / 15.03.2019
- Büyük devrim / 14.03.2019
- Çözüm sahibi olmak / 05.03.2019
- Taklit edilmeye çalışılan parti BTP / 26.02.2019
- Hepimiz orada olmak durumundayız / 20.01.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a kim tuzak kurar? / 15.01.2019
- Yarın değil, bugün / 25.12.2018
- Ata’ya vefa borcumuz var / 23.10.2018