İnsan haddini bilmeli. Ne oldum değil, ne olacağım, demeli. Nerede olduğuna, hangi makamı işgal ettiğine değil nereye gideceğine, ne götüreceğine bakmalı.
Eskiden bir TV programıydı “Bak Sen Şu Konuşa”. Bu programa daha ilkokula başlamamış çocuklar katılırdı. Çocuklar kendilerine sorulan sorulara tertemiz cevaplar verirlerdi. Şunu yapacağım, böyle olacak vs. gibi. Haliyle boylarında büyük laflar ederlerdi. Bir anlamda da haddi aşarlardı. Ama bu halleri bizi gülümsetirdi. Çünkü onlar sorumlu değillerdi artı niyetleri temizdi artı menfaatperestlik yapmıyorlardı.
Onlar çocuktu ve onlara her şey serbesti ama yaşını başını almış, mevki, makam işgal edenlerin, kameralar önünde, geçmişini unutarak (!) ahkâm kesmelerine karşı bende; Bak sen şu konuşana! Tepkisini vermek durumunda kaldım.
Sosyal ve siyasi hayatımız tam bir garabete dönüştü. Siyasetten gidelim; Yaptıkları referandumu bile 12 Eylül’e mal eden. Gözyaşları içinde intikam yeminleri edenler, 12 Eylül’den 18 yıl sonra kendi iktidarlarından 4 yıl önce yapılan darbeyi, yaklaşık 10 yıldır es geçtiler. Şimdi başlayan veya başlatılan gözaltı ve tutuklamalara binaen hükümet başı ve yetkilileri gözyaşlarını silerek, tatlı bir gülümseme ile sakın, sakın ha! Kimse bu gözaltıları, tutuklamaları bir intikam, bir hesaplaşma olarak değerlendirmesin.
Ya nasıl değerlendirsin? Deniz Feneri sanıkları gibi mi? Sonra bırakında özgürce değerlendirelim dimi? Nasıl olsa sonuç sizi istediğiniz gibi olacak…
Bu açıklamanın mahiyeti, gerekliliği veya gereksizliği tartışılmadan, hükümet bir yerlere mesaj mı gönderdi, soruları cevap bulmadan, artı bizzat Erbakan’ın, AKP 28 Şubat’ın ürünüdür, iddiası tartışılmadan, sonuçlara gidilemeden, hükümet sözcüleri, Avrupa bakanları hedef şaşırtmaya gittiler. Sayın Demirel’i hedef aldılar. Haliyle bir kez daha “bak sen şu konuşana” demek durumunda kaldık. Neden mi?
Bu “mağdurumda mağdurum” şarkısı iyi tutmuş olacak ki, hükümet vatandaşa hep aynı şarkıyı çalıyor. 28 Şubat’ta mağdur edilmişler. Yok ya! Malınıza mı el konuldu? İşkencemi gördünüz? Siyasi hayatınız mı bitti? Ne oldu, onu söyleyin ya da ben söyleyeyim; 28 Şubat’la yola çıktıklarınızı yolda bulduklarınıza sattınız. Malınıza mal kattınız. Şöhretiniz okyanusları aştı. Hayalini kuramayacağınız dünyalık makamlara getirildiniz. Ergenekon’a, Balyoz’a, 12 Eylül’e gösterdiğiniz hassasiyeti (!) 10 yıldır neden 28 Şubat’a göstermediniz? Hele AKP içinde zaman ve şartlara göre iktidarın boyası ile boyanan bazı vekiller var. Bir zamanlar Demirel’in ağzının içine bakıp, şimdi aleyhine konuşmanın Anadolu kitabında ki tanımını biliyorsunuz!
Dedim ya! Sayın Demirel’i hedefe aldılar. Neymiş efendim; Bunlar zoru görünce şapkasını alıp, gidenlerden değilmiş! Neymiş efendim; Bunlar darbecilerin, darbelerin karşısındaymış, darbecilerden, zorbalardan yana olamazlarmış. Araya da milletin maneviyatından bir ki cümle sıkıştırdın mı, al sana nur topu gibi bir mücahit siyasetçi.
Ama yemezler. Artık geçti. Bir kere Sayın Süleyman Demirel’e laf atacak kişi en az onun kadar onurlu ve gururlu olur. Yıllarca millete “Demirel masondur, Demirel masondur” diyenler, Erdoğan’ın, Yahudi Hizmet madalyasına layık görülmesini ve almasını ayakta alkışladılar, gurur duydular. Şu basit örnek bile adeta Demirel nerede, siz neredesiniz, diye haykırıyor.
Ey kardeşim! Ekranlarda demokrasi kahramanlığı yapan ama senin bilinçaltına mücahit diye kazınanlara iyi bak. Sorgula. Bazı sorular sor İslam adına. Mesela bu arkadaşlar hep cihat kavramını sıcak tutuyorlar. Cihat nedir? Hangi cihat eftaldir? Bu soruyu bir sor. Aynı soruyu Peygamber Efendimize de (sav) sordular. Ne cevap verdi biliyor musun? “Zalim sultana karşı hakkı söylemektir” dedi. Sonra “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisi şerifini de biliyorsun zaten.
Eğer bunlar iddialarında, davalarında samimi idiyseler neden 29 Şubat’ta zalime karşı “kıyam” etmediler. (Ha, 1 Mart’ta da yapabilirlerdi bu kıyamı) Ne oldu? Neden yapmadılar? Haksızlık karşısında niye sustular? Yola çıktıklarını yolda tanıştırıldıklarına neden sattılar? Allah aşkına! Bir Müslüman, Allah yolunda ayıya dayı diyebilir mi?
Eskiden bir TV programıydı “Bak Sen Şu Konuşa”. Bu programa daha ilkokula başlamamış çocuklar katılırdı. Çocuklar kendilerine sorulan sorulara tertemiz cevaplar verirlerdi. Şunu yapacağım, böyle olacak vs. gibi. Haliyle boylarında büyük laflar ederlerdi. Bir anlamda da haddi aşarlardı. Ama bu halleri bizi gülümsetirdi. Çünkü onlar sorumlu değillerdi artı niyetleri temizdi artı menfaatperestlik yapmıyorlardı.
Onlar çocuktu ve onlara her şey serbesti ama yaşını başını almış, mevki, makam işgal edenlerin, kameralar önünde, geçmişini unutarak (!) ahkâm kesmelerine karşı bende; Bak sen şu konuşana! Tepkisini vermek durumunda kaldım.
Sosyal ve siyasi hayatımız tam bir garabete dönüştü. Siyasetten gidelim; Yaptıkları referandumu bile 12 Eylül’e mal eden. Gözyaşları içinde intikam yeminleri edenler, 12 Eylül’den 18 yıl sonra kendi iktidarlarından 4 yıl önce yapılan darbeyi, yaklaşık 10 yıldır es geçtiler. Şimdi başlayan veya başlatılan gözaltı ve tutuklamalara binaen hükümet başı ve yetkilileri gözyaşlarını silerek, tatlı bir gülümseme ile sakın, sakın ha! Kimse bu gözaltıları, tutuklamaları bir intikam, bir hesaplaşma olarak değerlendirmesin.
Ya nasıl değerlendirsin? Deniz Feneri sanıkları gibi mi? Sonra bırakında özgürce değerlendirelim dimi? Nasıl olsa sonuç sizi istediğiniz gibi olacak…
Bu açıklamanın mahiyeti, gerekliliği veya gereksizliği tartışılmadan, hükümet bir yerlere mesaj mı gönderdi, soruları cevap bulmadan, artı bizzat Erbakan’ın, AKP 28 Şubat’ın ürünüdür, iddiası tartışılmadan, sonuçlara gidilemeden, hükümet sözcüleri, Avrupa bakanları hedef şaşırtmaya gittiler. Sayın Demirel’i hedef aldılar. Haliyle bir kez daha “bak sen şu konuşana” demek durumunda kaldık. Neden mi?
Bu “mağdurumda mağdurum” şarkısı iyi tutmuş olacak ki, hükümet vatandaşa hep aynı şarkıyı çalıyor. 28 Şubat’ta mağdur edilmişler. Yok ya! Malınıza mı el konuldu? İşkencemi gördünüz? Siyasi hayatınız mı bitti? Ne oldu, onu söyleyin ya da ben söyleyeyim; 28 Şubat’la yola çıktıklarınızı yolda bulduklarınıza sattınız. Malınıza mal kattınız. Şöhretiniz okyanusları aştı. Hayalini kuramayacağınız dünyalık makamlara getirildiniz. Ergenekon’a, Balyoz’a, 12 Eylül’e gösterdiğiniz hassasiyeti (!) 10 yıldır neden 28 Şubat’a göstermediniz? Hele AKP içinde zaman ve şartlara göre iktidarın boyası ile boyanan bazı vekiller var. Bir zamanlar Demirel’in ağzının içine bakıp, şimdi aleyhine konuşmanın Anadolu kitabında ki tanımını biliyorsunuz!
Dedim ya! Sayın Demirel’i hedefe aldılar. Neymiş efendim; Bunlar zoru görünce şapkasını alıp, gidenlerden değilmiş! Neymiş efendim; Bunlar darbecilerin, darbelerin karşısındaymış, darbecilerden, zorbalardan yana olamazlarmış. Araya da milletin maneviyatından bir ki cümle sıkıştırdın mı, al sana nur topu gibi bir mücahit siyasetçi.
Ama yemezler. Artık geçti. Bir kere Sayın Süleyman Demirel’e laf atacak kişi en az onun kadar onurlu ve gururlu olur. Yıllarca millete “Demirel masondur, Demirel masondur” diyenler, Erdoğan’ın, Yahudi Hizmet madalyasına layık görülmesini ve almasını ayakta alkışladılar, gurur duydular. Şu basit örnek bile adeta Demirel nerede, siz neredesiniz, diye haykırıyor.
Ey kardeşim! Ekranlarda demokrasi kahramanlığı yapan ama senin bilinçaltına mücahit diye kazınanlara iyi bak. Sorgula. Bazı sorular sor İslam adına. Mesela bu arkadaşlar hep cihat kavramını sıcak tutuyorlar. Cihat nedir? Hangi cihat eftaldir? Bu soruyu bir sor. Aynı soruyu Peygamber Efendimize de (sav) sordular. Ne cevap verdi biliyor musun? “Zalim sultana karşı hakkı söylemektir” dedi. Sonra “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” hadisi şerifini de biliyorsun zaten.
Eğer bunlar iddialarında, davalarında samimi idiyseler neden 29 Şubat’ta zalime karşı “kıyam” etmediler. (Ha, 1 Mart’ta da yapabilirlerdi bu kıyamı) Ne oldu? Neden yapmadılar? Haksızlık karşısında niye sustular? Yola çıktıklarını yolda tanıştırıldıklarına neden sattılar? Allah aşkına! Bir Müslüman, Allah yolunda ayıya dayı diyebilir mi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Beytülmal kavramı yine dillerde / 30.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Anayasa değişikliği neden isteniyor / 29.05.2025
- Verin yetkiyi ve fazla abartmayın / 28.05.2025
- PKK’da, ‘Lozan hezimettir’ dedi / 26.05.2025
- Yorumsuz Gazze yüzleştirmesi / 25.05.2025
- Diaspora Kürtleri ve Devlet Bahçeli / 24.05.2025
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025