“Tarih 6 Ocak 1969. Vietnam kasabı olarak bilinen Robert William Komer Ankara’ya büyükelçi olarak atanmış. Kasım 1968’de Türkiye’ye geldiğinde de yoğun protestolarla karşılandı. ODTÜ’lü öğrenciler de çeşitli yayın organları aracılığıyla Komer’in Türkiye’ye gelmesine karşı şiddetle karşı çıkmaktaydılar.
Komer’in Ankara’ya gelişi 1000 kadar öğrencinin katılımıyla Ankara Esenboğa havalimanında protesto edilince Komer Esenboğa’ya inemedi.
Bir süre sonra Komer, ODTÜ’ye gelmek istediğini belirtti. Rektör Kemal Kurdaş bir süre oyalamasına rağmen, Komer’i 3. kez reddedemedi ve ODTÜ’ye davet etti.
Komer, 6 Ocak 1969 günü saat 12.30’da ODTÜ’ye geldi. Haberi alan öğrenciler rektörlük önünde toplandılar. Öğrenciler Komer’in arabasını ters çevirip ateşe verdiler.
İçişleri Bakanı telefonda rektöre, üniversiteye polisle gireceğini söyler, rektör ise elinden geldiğince öğrencilerinin yanında olmaya çalışmaktadır, polisi okula sokmaz.
3 gün sonra aynı yerde yapılan basın duyurusunda, ODTÜ’deki öğrenci derneklerinin çoğu ve başka üniversitelerden de dernekler, yapılan eyleme, temsil ettikleri binlerce öğrenci adına hep beraber sahip çıkarlar. Aynı gün, rektörlük, güvenlik sebebiyle eğitime ara verir. Öğrenciler bu karara karşı çıkarlar. Karar Danıştay’da bozulur, eğitim yeniden başlar. Bu sefer, tüm yurt genelindeki, on binleri, belki yüz binleri temsil eden öğrenci birlikleri, eylemi hep beraber gerçekleştirdiklerini, emperyalizme karşı direnişin başladığını bildirirler.
Yaklaşık 2 hafta sonra, aranan 7 öğrenci, rektörlük önünde, törenle ortaya çıkarlar. 4000 kişilik bir kortej eşliğinde ODTÜ nizamiyesine teslim olurlar. 3000 kişi daha savcılığa dilekçe vererek yakma eylemine karıştıklarını belirtirler…”
Tarih 2012. Tayyip Erdoğan, üç, beş bin polisle ODTÜ’ye geliyor. Olaylar çıkıyor. Ya hu! Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, ABD’nin elçisi veya bakanı değil ki, diyebilirsiniz?
Erdoğan, ABD’yi “kadim dost” edinmiş bir başbakan. Dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Erdoğan, ABD’yi ziyaret rekoru kırmış bir başbakan. Erdoğan, ABD’nin bu coğrafyadaki hiçbir isteğini geri çevirmemiş, bu uğurda milli ve manevi bütün değerlerimizi çiğnemiş bir başbakan vs. Hülasa ha Erdoğan ha Obama! Ne fark eder!
Erdoğan gittiği her yerde alkışa alıştığı için bu olayları ve olayların arka planında yatan “emperyalizme karşı, başkaldırıyı” çıkışı kabullenemedi. Ekranlarda hem öğrencilere hem rektörlüğü veryansın ediyor.
“Ben şuna üzülüyorum. Siz nasıl bir üniversite yönetimisiniz ki, kalkıyorsunuz orada o gün, Türkiye Göktürk-2’yi fırlatacak, gururlanmamız lazım. Siz ne biçim öğretim üyesisiniz, sizin yetiştirdiğiniz öğrenciler bunlarsa bizim ülkemiz batmış, bitmiş…
… Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan kalkıp söyledikleri şey; “polisin, güvenliğin olmadığı bir üniversite istiyoruz” Neymiş? Derslere girmiyormuş. Girmezsen girme, bu tür öğretim üyeleri olsa ne olur olmasa ne olur. Bunların elinde ancak bunlar olur.”
Tabi bu kahvehane ağzı vatandaşın hoşuna gidiyor. Hacısı, hocası, kaba sakalı, ılımlısı İslamcısı vs. “Bak! Tayyip! Yine komünistlere koydu postasını” havasıyla iman tazeliyorlar!
Ya işin gerçeği?
Kendisini tokatlayan, azarlayan PKK sözcüleri karşısında sus pus olan, Bakan çocukları karşısına personelini dizen Emniyet, bu olaylarda öğrencileri militan olarak algılayıp, ona göre duruş gösterdi. Tabi olaylar sonrasında topu hemen taca atmayı da ihmal etmediler. Neymiş efendim; “Kampus güvenliğinden rektör sorumlu. Tedbir almamızı rektör istedi”
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar ise “Cumhurbaşkanı ve Başbakan gibi dışarıdan üst düzey konuk geldiğinde güvenliği sağlayacak olanağımız yok. Onların güvenlik ekiplerine izin veriyoruz. Bu nedenle Emniyet’e izin verdik. Kampusa izinsiz girişleri önlemesi için de saat 11.00’den itibaren kapılarda görev yapan polise bunu sürekli hatırlattık” diyor ve polise de ders veriyor; “Suç işleyen tutuklanır, polis ceza uygulama mercii değildir”
Hepsinden öte ülkemizde asker ile milleti, polis ile öğrenciyi, işçiyi, memuru, kardeş ile kardeşi kim karşı karşıya getirdi?
Komer’in Ankara’ya gelişi 1000 kadar öğrencinin katılımıyla Ankara Esenboğa havalimanında protesto edilince Komer Esenboğa’ya inemedi.
Bir süre sonra Komer, ODTÜ’ye gelmek istediğini belirtti. Rektör Kemal Kurdaş bir süre oyalamasına rağmen, Komer’i 3. kez reddedemedi ve ODTÜ’ye davet etti.
Komer, 6 Ocak 1969 günü saat 12.30’da ODTÜ’ye geldi. Haberi alan öğrenciler rektörlük önünde toplandılar. Öğrenciler Komer’in arabasını ters çevirip ateşe verdiler.
İçişleri Bakanı telefonda rektöre, üniversiteye polisle gireceğini söyler, rektör ise elinden geldiğince öğrencilerinin yanında olmaya çalışmaktadır, polisi okula sokmaz.
3 gün sonra aynı yerde yapılan basın duyurusunda, ODTÜ’deki öğrenci derneklerinin çoğu ve başka üniversitelerden de dernekler, yapılan eyleme, temsil ettikleri binlerce öğrenci adına hep beraber sahip çıkarlar. Aynı gün, rektörlük, güvenlik sebebiyle eğitime ara verir. Öğrenciler bu karara karşı çıkarlar. Karar Danıştay’da bozulur, eğitim yeniden başlar. Bu sefer, tüm yurt genelindeki, on binleri, belki yüz binleri temsil eden öğrenci birlikleri, eylemi hep beraber gerçekleştirdiklerini, emperyalizme karşı direnişin başladığını bildirirler.
Yaklaşık 2 hafta sonra, aranan 7 öğrenci, rektörlük önünde, törenle ortaya çıkarlar. 4000 kişilik bir kortej eşliğinde ODTÜ nizamiyesine teslim olurlar. 3000 kişi daha savcılığa dilekçe vererek yakma eylemine karıştıklarını belirtirler…”
Tarih 2012. Tayyip Erdoğan, üç, beş bin polisle ODTÜ’ye geliyor. Olaylar çıkıyor. Ya hu! Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, ABD’nin elçisi veya bakanı değil ki, diyebilirsiniz?
Erdoğan, ABD’yi “kadim dost” edinmiş bir başbakan. Dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim. Erdoğan, ABD’yi ziyaret rekoru kırmış bir başbakan. Erdoğan, ABD’nin bu coğrafyadaki hiçbir isteğini geri çevirmemiş, bu uğurda milli ve manevi bütün değerlerimizi çiğnemiş bir başbakan vs. Hülasa ha Erdoğan ha Obama! Ne fark eder!
Erdoğan gittiği her yerde alkışa alıştığı için bu olayları ve olayların arka planında yatan “emperyalizme karşı, başkaldırıyı” çıkışı kabullenemedi. Ekranlarda hem öğrencilere hem rektörlüğü veryansın ediyor.
“Ben şuna üzülüyorum. Siz nasıl bir üniversite yönetimisiniz ki, kalkıyorsunuz orada o gün, Türkiye Göktürk-2’yi fırlatacak, gururlanmamız lazım. Siz ne biçim öğretim üyesisiniz, sizin yetiştirdiğiniz öğrenciler bunlarsa bizim ülkemiz batmış, bitmiş…
… Ondan sonra utanmadan, sıkılmadan kalkıp söyledikleri şey; “polisin, güvenliğin olmadığı bir üniversite istiyoruz” Neymiş? Derslere girmiyormuş. Girmezsen girme, bu tür öğretim üyeleri olsa ne olur olmasa ne olur. Bunların elinde ancak bunlar olur.”
Tabi bu kahvehane ağzı vatandaşın hoşuna gidiyor. Hacısı, hocası, kaba sakalı, ılımlısı İslamcısı vs. “Bak! Tayyip! Yine komünistlere koydu postasını” havasıyla iman tazeliyorlar!
Ya işin gerçeği?
Kendisini tokatlayan, azarlayan PKK sözcüleri karşısında sus pus olan, Bakan çocukları karşısına personelini dizen Emniyet, bu olaylarda öğrencileri militan olarak algılayıp, ona göre duruş gösterdi. Tabi olaylar sonrasında topu hemen taca atmayı da ihmal etmediler. Neymiş efendim; “Kampus güvenliğinden rektör sorumlu. Tedbir almamızı rektör istedi”
ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Acar ise “Cumhurbaşkanı ve Başbakan gibi dışarıdan üst düzey konuk geldiğinde güvenliği sağlayacak olanağımız yok. Onların güvenlik ekiplerine izin veriyoruz. Bu nedenle Emniyet’e izin verdik. Kampusa izinsiz girişleri önlemesi için de saat 11.00’den itibaren kapılarda görev yapan polise bunu sürekli hatırlattık” diyor ve polise de ders veriyor; “Suç işleyen tutuklanır, polis ceza uygulama mercii değildir”
Hepsinden öte ülkemizde asker ile milleti, polis ile öğrenciyi, işçiyi, memuru, kardeş ile kardeşi kim karşı karşıya getirdi?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Bugün sevgiden, aşktan bahsedelim mi? / 23.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025
- Erdoğan dünyanın derdi ile meşgul / 22.05.2025
- ‘Türkiye yüz yılı’ dediler, yüz yılın kumpasına ortak oldular / 21.05.2025
- Sevr’i bitirdiğimiz 19 Mayıs ruhu ile BOP’u da bitirebiliriz / 19.05.2025
- Ahtapot / 18.05.2025
- Anadolu’da hayvan yetişmiyor mu? / 17.05.2025
- Birileri unutsa bile tarih unutmaz / 16.05.2025
- Hüseyin Baş’a 8 yıl istemişler / 15.05.2025
- Barışa değil bölünmeye gidiyoruz / 13.05.2025
- Suikasttan itibar çıkarmak / 12.05.2025