31 Mart 2019 mahalli seçimleri sürecindeyiz. Bazılarına göre bu, ülkenin beka meselesidir. İlimizin, kasabamızın belediye başkanını, meclis üyelerini seçmek ülkenin bekası ile ne kadar ilgili olabilir, bilinmez… Ama cumhur ittifakı, yeni başkanlık sisteminin ilk halk oylaması olarak, bunu çok önemsiyor.
Diğer taraftan, bu seçimlerde AKP'nin oy kaybına uğramasını, özellikle Ankara ve İstanbul'u kaybetmesini isteyen, muhalefet cephesi ise beka meselesine şiddetle karşı çıkıyor ve seçimlere odaklı çalışmalar yürütüyor.
Yerel seçimler modundan genel seçim havasına sokulmak istenen bu yarış, Sayın Erdoğan'ın sürekli CHP zihniyetini, geçmişteki siyasetini gündeme taşıyarak eleştirmesi, HDP ile olası beraberlikler üzerinden terörle ilişkilendirmesi, yine sağ-sol, laik-antilaik, dinli-dinsiz gibi bir siyasi mücadeleyi önümüze çıkarıyor.
17 yıldır iktidarda olan ve yerel belediye başkanlıklarını elinde bulunduran iktidarın, şehirlerimize beton yığınından başka kazandırdığına bir bakalım… Muhalefet belediyeleri de şehirlerine ne kattılar ki?
Öncelikle belediye başkanlıkları daha çok kazanma, zenginleşme makamları olarak görülüyor. Başkan adayları bir koyup 100 almanın derdinde… Harcamalarını daha çok başkanlık imkânları ile kendisini ve yakınlarını zenginleştirme üzerine yapıyor. Halbuki bir belediye başkanı, başkan olunca mal varlığını açıklamalı ve bitirince başkanlığı döneminde mal varlığında kuruş artış olmamalı… Halka, belediyeye, şehre hizmet böyle olur.
Gazi Mustafa kemal Atatürk, kendisine "milletvekili maaşları kaç lira olsun" diye soranlara, "Öğretmen maaşını geçmesin" demiştir. Rahmetli Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu da "Milletvekilleri, devlet memuru kadar maaş alsınlar" diyerek, devlet işini ve halka hizmeti rant aracı olarak kullanmak isteyenlerden korumuştur.
Şehrinin en güvenilir, en saygın insanı olması gereken belediye başkanı, belediyecilik konusunda donanımlı olmalı…
Her şeyden önce, gerek iktidarın gerekse muhalefetin, sınırlı kaynakları önlerine koyan kapital-liberal anlayışla, halka etkin yaygın hizmet götürmesi mümkün değildir. Kemal Derviş'in "sürdürülebilir borçlanma" mantığı ile ekonomi yöneten AKP'nin ve Derviş'i alkışlayan CHP'nin sürekli belediyeleri borçlandırma sarmalından çıkılamaz. Bu nedenle en borçlu kurumlar belediyelerimiz olmuştur.
Yeni bir anlayış ve bakış açısına ihtiyaç olduğu kesin… Bu da borçlanmadan, ülkenin, bölgenin, şehrin kendi kaynaklarına dönerek milli bir kaynak oluşturma düşüncesidir.
Bu açıdan Milli Ekonomi Modeli yaklaşımı bu seçimin en doğru adresi olacaktır, diye düşünüyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Dr. Abdullah Terzi / diğer yazıları
- “Tüketim en büyük kaynaktır” / 11.12.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019
- Mesaj TV’ye kavuştuk / 06.12.2019
- NATO neye yarar ki? / 04.12.2019
- Haydar Baş Çin’de değil, Türkiye’de / 28.11.2019
- Erdoğan–Trump görüşmesi ve Sayın Baş / 16.11.2019
- ‘ABD bitmiştir’ / 01.11.2019
- Bu Meclis off! / 28.10.2019
- ‘Bağımsızlık güneşi doğuyor’ / 25.10.2019
- Kolay değil 18 yıl geçti… / 26.09.2019
- ‘Materyalizm ne saçma şey!’ / 19.08.2019