(dünden devam…)
Prof. Dr. Haydar Baş'ın "Büyük İslam İlmihali-Namaz" eserinden, namazın farz oluşu bahsini aktarmaya devam ediyoruz:
"Şureyk, Enes radiyallahu anh'ın şöyle söylediğini işitmiş: "O (s.a.a.) İsrâ (Mi'râc) gecesi Mescid-i Haram'da uyurken, henüz kendisine vahyolunmazdan önce üç kişi (melek) geldiler. İlki şöyle dedi: '(Yatmakta olan üç kişiden) O (yani Muhammed) hangisidir?' Diğeri şöyle dedi: 'O, ortalarındakidir. En hayırlıları O'dur.' Üçüncüsü şöyle dedi: 'Öyleyse (onların) en hayırlısını (semâya) alın!' İşte o gece bu olay cereyan etti. Diğer gece yine geldiler. Bu defa O'nun kalbi uyumuyor, görüyordu. Peygamberler işte böyledir, gözleri uyusa da kalpleri uyumaz. Gelenler O'nunla konuşmadılar. O'nu alıp Zemzem kuyusuna götürdüler. Cibrîl işe başladı, göğsünü gerdanına kadar yardı ve içini çıkardı. Kendi eliyle zemzem suyu ile kalbini yıkadı ve tertemiz yaptı. Sonra altın leğen getirildi. İçinde altın bardak vardı. Bu leğenin içi iman ve hikmetle doldurulmuştu. Cibrîl bununla göğsünü ve boğaz etlerini yani damarlarını doldurdu. Sonra göğsünü kapattı. Sonra açılan göğüs tekrar kapatıldı. Ardından dünya semasına çıkarıldı."
Benzeri bir rivâyette şöyle geçer: "Dünya semasında iki nehrin aktığını gördü ve Cibrîl'e sordu: 'Bunlar nedir?' 'Bunlar, Nil ile Fırat'ın kaynaklarıdır' dedi. Sonra semada yürüyüp gitti. Bu defa üzerinde inci ve zebercedden yapılmış bir köşk bulunan başka bir nehirle karşılaştılar. Eliyle şöyle bir vurunca akan bir misk oluverdi. Cibrîl'e, 'Bu nedir?' diye sordu; şu cevabı verdi: 'Bu Rabbinin Sana hazırladığı o ünlü Kevser'dir.' Sonra alıp onu ikinci göğe çıkardı."
Ötekinden farklı olarak bu rivâyette ise, İdris'i ikinci kat gökte, Harun'u dördüncü kat gökte, İbrahim'i altınca kat gökte, Mûsâ'yı yedinci kat gökte gösterdi. Birinci kat gökte ise Âdem'i gösterdi.
Yine orada şöyle geçmektedir: "Birinci başvuruşunda Allah on vakit namazı indirdi. Sonra Mûsâ'ya döndü, devamlı olarak Mûsâ O'nu Rabbine gönderip durdu, nihâyet namaz vakit sayısı beşe iniverdi. Bu, beşinci başvurusunda olmuştur. Allah Teâlâ buyurdu: Katımda söz değişmez. Ne buyurdumsa odur. Ana kitapta (Ümmü'l-Kitap'ta) nasıl farz kıldımsa öyledir. Her iyiliğe karşı on sevap verilir. O senin üzerine beş vakit olarak farz olsa da Ana Kitapta sevap yönünden ellidir." Sonu şöyledir: "Allah Resûlü (s.a.a.) Mescid-i Haram'da uyandı." (Buhârî, menâkıb 42/2, IV, 168; tevhîd 37/3, VIII, 203-4; daha uzun bir metinle; Müslim, îmân 262, s. 148; Sül. b. Bilâl an Şerîk b. Abdillah b. e. Nemir asl-ı senedi ile tahrîc ettiler).
Gavsü'l-Azam Abdulkadir Geylani Hazretleri, Gunyetü't-Tâlibîn adlı eserinde şöyle buyuruyor: "Resûlullah (s.a.a.) Efendimizin Mirac'ında, mü'minlere elli vakit namaz farz oldu. Sonradan Yüce Allah'ın hikmeti ile bu eli vakit, beş vakte indi. Allah-ü Teâlâ'nın elli vakit yerine beş vakit namazını kabul buyurması, mü'min kullarına bir kolaylık, bir yük hafifletmesidir. Atılan kısma nazaran, kalan çok azdır. Nitekim düşmanla savaş işinde bir kolaylık gösterilmiş; daha önce bir kimsenin on kişi ile çarpışması, bir kişinin on kişiden kaçmaması emredilmiş iken, 'bir kişinin iki kişiden kaçmaması' şeklinde değiştirilmiştir. Buna benzer daha başka kolaylıklar da vardır. Nitekim Ramazan gecelerinde daha önce, 'Uyuduktan sonra, yemek içmek, kadınla münasebet haramdır' şeklinde bir emir verilmiş iken, sonra şu hafifletici emir gelmiştir: '… Siyah iplik, beyaz iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin ve için…' (Bakara: 187). Daha önce haram olan şey, mü'min kullara kolaylık olması için bu şekilde bir değişikliğe uğramıştır." (Gavsü'l-Azam Abdulkadir Geylani, Gunyetü't-Tâlibîn).
Belirli olan bu beş vakit; öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah vakitleridir. Peygamber (s.a.s.) Efendimiz, bunlardan ilk olarak öğle namazını kılmıştır. Bunların farzlığını inkar eden İslam'dan çıkar. Bunun kesinliği hususunda herhangi bir ihtilaf yoktur. Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'deki şu âyet-i kerimeyle bunların mânâ ve ehemmiyetini özlü bir şekilde izah etmiştir: "Namaz mü'minler üzerine vakitleri belli bir farzdır." (Nisa: 103). Bu namazlar, belirli vakitlerde müslümanlara farz kılınmıştır ki, Yüce Allah da bunu açıklaması için Resûlullah (s.a.a.)'e emir vermiştir. Ayrıca mü'minlerin namaz kılmakla yükümlü oldukları, Kur'an-ı Kerim'in birçok âyetinde belirtilmiştir. Bazıları, "Allah'ın Kitabı'na göre namaz, sadece farz olarak bildirilmiştir. Ama beş vakit olması ve özel bir keyfiyetle kılınması hususunda Kur'an'da bir delil mevcut değildir" diyebilmektedirler.
(devam edecek…)
Gökhan Demir / diğer yazıları
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-I / 01.12.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-XI / 30.11.2020
- Millî Mücadele’de din adamları-X / 29.11.2020