İnsanlık tarihi boyunca olduğu gibi günümüzde de kitleleri ifsat edenlerin, kitlelerin sırtından saltanatlarını sürdürenlerin tek besin kaynakları var; cehalet.
Ne yazık ki, zalim zulmünü cehalet üzerine bina etmiş, müfsit ifsadını cehalet üzerine bina etmiş, fasık fıskını cehalet üzerine bina etmiş, münafık nifakını cehalet üzerine bina etmiş ve çirkefliklerini sürdürüyorlar.
Toplumların cehaletinden nemalanan zalimler, fasıklar, müfsitler ve münafıklar hiçbir zaman kitlelerin bilinçlenmesinden, bilgi ile buluşmasından, cehaletten sıyrılmasından hoşlanmazlar.
Yirmi birinci yüz yılda kitlelere yanmaz kefen satmak için, uyduruk nalinler pazarlamak için, Kur'an ayetlerini akıl almaz müstehcenliklere alet edebilmek için; "siz anlamazsınız, ne diyorsak onu yapın" demeleri, kitlelerin cehaletinden beslendiklerinin en güncel göstergesidir.
Vahiy devam ederken münafıkların bilgi ve bilginin kaynağı vahiy karşısındaki tavırlarını Kur'an açık ediyor:
"Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri haber verecek bir sûrenin başlarına inmesinden çekinip, endişe etmekteler. De ki: İstediğiniz gibi alay edin bakalım. Nasıl olsa Allah, tasalandığınız asıl şeyi er geç açığa vuracaktır." (Tevbe: 64).
"Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah'ın, kendilerinin kinlerini meydana çıkarmayacağını mı sandılar?
Biz dileseydik, o münafıkları sana gösterirdik, ama onları sen yüz çizgilerinden tanırsın, hiç şüphesiz konuşmalarından da tanıyacaksın. Allah tüm yaptıklarınızı bilmektedir." (Muhammed: 29-30).
Son peygamberin çağdaşı olan münafıklar, içlerindeki çirkinlikleri ve çirkeflikleri açık edecek bir ayetin inmesinden endişe ediyorlardı, onlardan sonra yaşayıp ta onların izlerini sürenler ise, Kur'an'ın ortaya koyduğu aydınlıktan, bu aydınlığın kitleler arasında yayılmasından endişe ediyorlar.
Hangi çağda yaşarlarsa yaşasınlar, biliyorlar ki Kur'an'ın nuru ile aydınlanmış, ilahi mesajlarla donanmış beyinlerden oluşan kitleler arasında çirkinliklerin ve çirkefliklerini sürdüremeyecekler, nifaklarını sergileyecek alan bulamayacaklar.
Zalimler, fasıklar, müfsitler ve münafıklar tek besin kaynakları olan cehaletin toplumlarda yayılması için olağanüstü gayret gösterirler ve müthiş harcama yaparlar.
Her çeşit olumsuzlukların üreme alanı olan cehaletten kurtulmak, ilmin ışığı ile kitleleri aydınlatıp zalimlerin besin kaynağını kurutmak için Kur'an'ı anlayarak okumak, anlayanların sayısını çoğaltmak...
"Allah'a dayan sa'ye sarıl hikmete râm ol
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol."
(Mehmet Akif Ersoy)
Ne yazık ki, zalim zulmünü cehalet üzerine bina etmiş, müfsit ifsadını cehalet üzerine bina etmiş, fasık fıskını cehalet üzerine bina etmiş, münafık nifakını cehalet üzerine bina etmiş ve çirkefliklerini sürdürüyorlar.
Toplumların cehaletinden nemalanan zalimler, fasıklar, müfsitler ve münafıklar hiçbir zaman kitlelerin bilinçlenmesinden, bilgi ile buluşmasından, cehaletten sıyrılmasından hoşlanmazlar.
Yirmi birinci yüz yılda kitlelere yanmaz kefen satmak için, uyduruk nalinler pazarlamak için, Kur'an ayetlerini akıl almaz müstehcenliklere alet edebilmek için; "siz anlamazsınız, ne diyorsak onu yapın" demeleri, kitlelerin cehaletinden beslendiklerinin en güncel göstergesidir.
Vahiy devam ederken münafıkların bilgi ve bilginin kaynağı vahiy karşısındaki tavırlarını Kur'an açık ediyor:
"Münafıklar, kalplerinde olan şeyleri haber verecek bir sûrenin başlarına inmesinden çekinip, endişe etmekteler. De ki: İstediğiniz gibi alay edin bakalım. Nasıl olsa Allah, tasalandığınız asıl şeyi er geç açığa vuracaktır." (Tevbe: 64).
"Yoksa kalplerinde hastalık olanlar Allah'ın, kendilerinin kinlerini meydana çıkarmayacağını mı sandılar?
Biz dileseydik, o münafıkları sana gösterirdik, ama onları sen yüz çizgilerinden tanırsın, hiç şüphesiz konuşmalarından da tanıyacaksın. Allah tüm yaptıklarınızı bilmektedir." (Muhammed: 29-30).
Son peygamberin çağdaşı olan münafıklar, içlerindeki çirkinlikleri ve çirkeflikleri açık edecek bir ayetin inmesinden endişe ediyorlardı, onlardan sonra yaşayıp ta onların izlerini sürenler ise, Kur'an'ın ortaya koyduğu aydınlıktan, bu aydınlığın kitleler arasında yayılmasından endişe ediyorlar.
Hangi çağda yaşarlarsa yaşasınlar, biliyorlar ki Kur'an'ın nuru ile aydınlanmış, ilahi mesajlarla donanmış beyinlerden oluşan kitleler arasında çirkinliklerin ve çirkefliklerini sürdüremeyecekler, nifaklarını sergileyecek alan bulamayacaklar.
Zalimler, fasıklar, müfsitler ve münafıklar tek besin kaynakları olan cehaletin toplumlarda yayılması için olağanüstü gayret gösterirler ve müthiş harcama yaparlar.
Her çeşit olumsuzlukların üreme alanı olan cehaletten kurtulmak, ilmin ışığı ile kitleleri aydınlatıp zalimlerin besin kaynağını kurutmak için Kur'an'ı anlayarak okumak, anlayanların sayısını çoğaltmak...
"Allah'a dayan sa'ye sarıl hikmete râm ol
Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol."
(Mehmet Akif Ersoy)
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Şair çeşmesi / 01.05.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024
- İnanalım mı? / 30.04.2024
- Oduncu baltası ile arıcı ise bal tası ile gelir / 28.04.2024
- Gazze’de katliam sonlandı mı? / 27.04.2024
- Milletin ‘not etmeleri’ daha farklı oluyor / 26.04.2024
- Tüketilen sadece kaynaklar mı? / 25.04.2024
- Önünde ardında ve kolunda servet… / 24.04.2024
- Hangisine daha çok üzüldünüz? / 23.04.2024
- Halleri var bizimkine benzemez / 22.04.2024
- ‘Hazır ol cenge eğer ister isen sulh-u salah’ / 20.04.2024