Bağdat'ın ve tüm İslam dünyasının kültür merkezi durumuna gelen Beyt'ül-Hikme'de yapılan çevirilerde önceliğin felsefi ve bilimsel kaynaklara verildiği anlaşılmaktadır. Aristo ve Eflatun'un mantık, felsefe, ilahiyat, siyaset, fizik, matematik dalarındaki, Öklid ve Arşimed'in matematik, geometri, Batlamyus'un astronomi, coğrafya, Hipokrat ve Calinos'un tıp hakkındaki kitapları Yunanca'dan Arapça'ya, ya da önce Süryanice'ye sonra Arapça'ya çevrilmiştir. Bunun dışında İran tarih ve edebiyatı Farsça'dan, Hint bilimi Hintçe'den, Yahudi ahlak ve inançları ile ilgili kaynaklar İbranice'den yapılan tercümelerle Beyt'ül Hikme'ye kazandırılmıştır.
Halife Me'mun'un Bağdat'ta oluşturduğu cazibe merkezinde Bizans İmparatorlarının Atina'daki okullarını kapatarak doğuya sürdükleri Nasturiler(Ord. Prof. H. Ziya Ülken - Uyanış Devirlerinde Tercümanın Rolü - ( s. 191 ) de yer alıyordu. Fars imparatorluğunun toprakları içine kadar yayılıp Orta Asya'da kilise açan bu topluluk, gittiği her yere bilim ve felsefeyle ilgili Yunanca metinlerin okunması ve yorumlanması geleneğiyle birlikte Helenistik felsefeyi ve Hıristiyanlığın kendi malı kıldığı teolojiyi de götürüyordu. Nasturilere ilaveten onlarla beraber aforoz edilen Yakubiler, sürekli baskı altında yaşamış olan Sabiiler, değişik devletlerin içinde parçalanmış vaziyette yaşayan Yahudi ve Süryaniler, Hintliler, İranlılar, Hıristiyan papazlar Beyt'ül- Hikme'de bir araya gelmişlerdir.(M. Demirci - Age. - ( s. 139 ) Fakat bilinmelidir ki tercüme faaliyetlerinin ana unsuru Süryaniler olmuşlardır.
Süryanilerin bu tercüme faaliyetlerinde daha çok etkili olmaları onların asırlardır değişik devletlerin içinde azınlık olarak bulunmalarıyla yakından alakalı olduğu söylenebilir. Miladi 4. yüzyıldan 10. yüzyılın sonlarına kadar Sasani, Bizans ve İslam imparatorluklarının arasında kalan Süryaniler yakın tarihlerdeki Yahudilerin durumuna benzer bir şekilde milletler arasında kültür taşıyıcı olarak mühim bir rol oynadılar.(Age. - ( s. 85 )
Abbasiler döneminde yapılan tercüme faaliyetlerinde iki nokta hayli dikkat çekicidir. İlki Grek felsefesine büyük alaka gösterilirken Grek sanatına, şiirine, mitolojisine iltifat edilmemiştir. İkincisi ise Yunan filozoflarının eserleri bir nevi müslümanlaştırılarak aktarılmıştır. Örneğin;
Grek Anlatımı:
1. Şayet bu prensiplere riayet edersen ölümlü ve ölümsüz tanrıların esasını, bütün şeylerin farklarını ve bunları birbirine bağlayan bağları anlayacaksın
2. Şu halde iyiliğe yönelmen için tanrılardan yardım diledikten sonra işe giriş.
Arapça Anlatımı:
1. Eğer sen bu esaslara bağlı kalırsan Allah'ın ve evliyanın tedbiri ile teker teker kimisi yok olan kimisi sabit olan biz insan toplulukları hakkında cereyan eden işin özüne vakıf olursun.
2. Ne zaman herhangi bir işe tevessül edersen onda başarılı olman için Rabbine yalvarmaya başla.(Ali Bulaç - Age. - ( s. 112 - 113 )
Temellerinin Halife Mansur ve Harun Reşid tarafından atılıp, sistematik yapısının Me'mun'la oluşturduğu Beyt'ül-Hikme kendinden önce varolan okulların kültürel mirasını devralmıştır. Yunan felsefesiyle Mezopotamya ilminin buluştuğu İskenderiye Mektebi daha sonra Harran'da faaliyet göstermiş, Bağdat'taki Beyt'ül-Hikme'nin faaliyete geçmesiyle ömrünü tamamlamıştır. Fars kültürü, Hint ve Yunan düşüncesinin karşılaştığı İran'daki Cundişapur okulu da kadrosunu ileriki zamanlarda Bağdat'a vermek zorunda kalmıştır.
Tercüme edilecek kitapların temininde ve çevirisinde hem bu okullardan yararlanılmış, hem de Bizans devletinden istifade edilmiştir. Me'mun Bizans'a yaptığı seferler esnasında Anadolu'nun Konstantin, Kıbrıs, Efes ve Bergama gibi önemli şehirlerinden felsefe ile ilgili kitapları getirtmiş hatta savaş tazminatı olarak Kıbrıs Emirinden de elindeki eserleri istemiştir. Bunun üzerinde Emir dostları ve ileri görüşlü kimseleri toplayarak durumu görüşmüştür. Toplantıda bulunanların hiçbirisi gönderilmesini uygun bulmamış, ancak içlerinden kahin olan kişi bu kitapların tez elden gönderilmesini savunmuştur. Ve "Bu kitaplar dinle yönetilen bir devlete girince onları ifsad eder, alimlerin arasında fesad çıkar" demiştir. Bunu üzerine bahsedilen kaynaklar Me'mun'a gönderilmemiştir. (M. Demirci - Age. - ( s. 56 )
Abbasi halifesi Me'mun; iktidarı döneminde Bağdat'ta Şemmasiye, Şam'da Kasiyun Rasathanelerini inşa ettirmiştir. Bu rasathanelerde -başta Harezmi olmak üzere- bulunan astronomlar güneş ve ay gözlemlerinin yanı sıra bazı yıldız ve gezegenlerin hareketlerini de incelemişlerdir. Yapılan çalışmalar bütün bir yıl boyunca her gün sürmüştür. Böyle bir gözlem türü Batı'da ancak 16. yüzyılda başlayabilmiştir. Ayrıca burada hazırlanmış bir yıldız kataloğundan da söz edilmektedir. (Prof. Dr. Mehmet Bayraktar - İslam' da Bilim ve Teknoloji Tarihi - T. D. V. - ( s. 99 )
Yine Me'mun zamanında bir heyetin Sincar sahrasındaki ölçümleri sonunda dünyanın çapı, iki meridyen arasındaki derece farkı ve dünyanın güneşten uzaklığı gibi ileri astronomi hesapları yapılmıştır. (M. Demirci - Age. - ( s. 191 )
Cebir ilminin kurucusu olan ve bir heyetle beraber vücuda getirdiği Suret'ul Arz adlı eserinde dünya haritasını çizen Harezmi, İslam coğrafyasında zuhur eden ilk filozof olan Kindi, güneş lekeleri hakkında kitap yazan Sabit bin Kurra, dünyanın güneşten sürekli uzaklaştığını keşfeden ve trigonometriyi matematiğe sokan Battani, otomatik ibrikler, fitilleri yandıkça kendiliğinden uzayan lambalar, rüzgarda sönmeyen kandiller, sıvıların özgül ağırlığını hesaplayan kaplar icad eden Şakiroğulları gibi birçok filozof ve bilim adamı Beyt'ül Hikme'de yetişme imkanı bulmuştur.
Mehmet MARUF e-mail: mmaruf@mynet.com.tr
Halife Me'mun'un Bağdat'ta oluşturduğu cazibe merkezinde Bizans İmparatorlarının Atina'daki okullarını kapatarak doğuya sürdükleri Nasturiler(Ord. Prof. H. Ziya Ülken - Uyanış Devirlerinde Tercümanın Rolü - ( s. 191 ) de yer alıyordu. Fars imparatorluğunun toprakları içine kadar yayılıp Orta Asya'da kilise açan bu topluluk, gittiği her yere bilim ve felsefeyle ilgili Yunanca metinlerin okunması ve yorumlanması geleneğiyle birlikte Helenistik felsefeyi ve Hıristiyanlığın kendi malı kıldığı teolojiyi de götürüyordu. Nasturilere ilaveten onlarla beraber aforoz edilen Yakubiler, sürekli baskı altında yaşamış olan Sabiiler, değişik devletlerin içinde parçalanmış vaziyette yaşayan Yahudi ve Süryaniler, Hintliler, İranlılar, Hıristiyan papazlar Beyt'ül- Hikme'de bir araya gelmişlerdir.(M. Demirci - Age. - ( s. 139 ) Fakat bilinmelidir ki tercüme faaliyetlerinin ana unsuru Süryaniler olmuşlardır.
Süryanilerin bu tercüme faaliyetlerinde daha çok etkili olmaları onların asırlardır değişik devletlerin içinde azınlık olarak bulunmalarıyla yakından alakalı olduğu söylenebilir. Miladi 4. yüzyıldan 10. yüzyılın sonlarına kadar Sasani, Bizans ve İslam imparatorluklarının arasında kalan Süryaniler yakın tarihlerdeki Yahudilerin durumuna benzer bir şekilde milletler arasında kültür taşıyıcı olarak mühim bir rol oynadılar.(Age. - ( s. 85 )
Abbasiler döneminde yapılan tercüme faaliyetlerinde iki nokta hayli dikkat çekicidir. İlki Grek felsefesine büyük alaka gösterilirken Grek sanatına, şiirine, mitolojisine iltifat edilmemiştir. İkincisi ise Yunan filozoflarının eserleri bir nevi müslümanlaştırılarak aktarılmıştır. Örneğin;
Grek Anlatımı:
1. Şayet bu prensiplere riayet edersen ölümlü ve ölümsüz tanrıların esasını, bütün şeylerin farklarını ve bunları birbirine bağlayan bağları anlayacaksın
2. Şu halde iyiliğe yönelmen için tanrılardan yardım diledikten sonra işe giriş.
Arapça Anlatımı:
1. Eğer sen bu esaslara bağlı kalırsan Allah'ın ve evliyanın tedbiri ile teker teker kimisi yok olan kimisi sabit olan biz insan toplulukları hakkında cereyan eden işin özüne vakıf olursun.
2. Ne zaman herhangi bir işe tevessül edersen onda başarılı olman için Rabbine yalvarmaya başla.(Ali Bulaç - Age. - ( s. 112 - 113 )
Temellerinin Halife Mansur ve Harun Reşid tarafından atılıp, sistematik yapısının Me'mun'la oluşturduğu Beyt'ül-Hikme kendinden önce varolan okulların kültürel mirasını devralmıştır. Yunan felsefesiyle Mezopotamya ilminin buluştuğu İskenderiye Mektebi daha sonra Harran'da faaliyet göstermiş, Bağdat'taki Beyt'ül-Hikme'nin faaliyete geçmesiyle ömrünü tamamlamıştır. Fars kültürü, Hint ve Yunan düşüncesinin karşılaştığı İran'daki Cundişapur okulu da kadrosunu ileriki zamanlarda Bağdat'a vermek zorunda kalmıştır.
Tercüme edilecek kitapların temininde ve çevirisinde hem bu okullardan yararlanılmış, hem de Bizans devletinden istifade edilmiştir. Me'mun Bizans'a yaptığı seferler esnasında Anadolu'nun Konstantin, Kıbrıs, Efes ve Bergama gibi önemli şehirlerinden felsefe ile ilgili kitapları getirtmiş hatta savaş tazminatı olarak Kıbrıs Emirinden de elindeki eserleri istemiştir. Bunun üzerinde Emir dostları ve ileri görüşlü kimseleri toplayarak durumu görüşmüştür. Toplantıda bulunanların hiçbirisi gönderilmesini uygun bulmamış, ancak içlerinden kahin olan kişi bu kitapların tez elden gönderilmesini savunmuştur. Ve "Bu kitaplar dinle yönetilen bir devlete girince onları ifsad eder, alimlerin arasında fesad çıkar" demiştir. Bunu üzerine bahsedilen kaynaklar Me'mun'a gönderilmemiştir. (M. Demirci - Age. - ( s. 56 )
Abbasi halifesi Me'mun; iktidarı döneminde Bağdat'ta Şemmasiye, Şam'da Kasiyun Rasathanelerini inşa ettirmiştir. Bu rasathanelerde -başta Harezmi olmak üzere- bulunan astronomlar güneş ve ay gözlemlerinin yanı sıra bazı yıldız ve gezegenlerin hareketlerini de incelemişlerdir. Yapılan çalışmalar bütün bir yıl boyunca her gün sürmüştür. Böyle bir gözlem türü Batı'da ancak 16. yüzyılda başlayabilmiştir. Ayrıca burada hazırlanmış bir yıldız kataloğundan da söz edilmektedir. (Prof. Dr. Mehmet Bayraktar - İslam' da Bilim ve Teknoloji Tarihi - T. D. V. - ( s. 99 )
Yine Me'mun zamanında bir heyetin Sincar sahrasındaki ölçümleri sonunda dünyanın çapı, iki meridyen arasındaki derece farkı ve dünyanın güneşten uzaklığı gibi ileri astronomi hesapları yapılmıştır. (M. Demirci - Age. - ( s. 191 )
Cebir ilminin kurucusu olan ve bir heyetle beraber vücuda getirdiği Suret'ul Arz adlı eserinde dünya haritasını çizen Harezmi, İslam coğrafyasında zuhur eden ilk filozof olan Kindi, güneş lekeleri hakkında kitap yazan Sabit bin Kurra, dünyanın güneşten sürekli uzaklaştığını keşfeden ve trigonometriyi matematiğe sokan Battani, otomatik ibrikler, fitilleri yandıkça kendiliğinden uzayan lambalar, rüzgarda sönmeyen kandiller, sıvıların özgül ağırlığını hesaplayan kaplar icad eden Şakiroğulları gibi birçok filozof ve bilim adamı Beyt'ül Hikme'de yetişme imkanı bulmuştur.
Mehmet MARUF e-mail: mmaruf@mynet.com.tr