Bilgi üretim merkezleri, ürettikleri bilginin aynen kopyalanmasını ve aynen aktarılmasını da şart koşuyorlar.
Bu işlere kafa yoran, hal ve istikbale dair zihni faaliyette bulunan insaf sahibi herkes kabul ediyor ki bizim üniversitelerimiz, Batı'dakilerin, özellikle de Amerika'daki üniversitelerin birer şubesi olarak çalışmaktadırlar.
Her biri birer nakliyeci durumundadırlar.
Tarlaya, bahçeye yanaşan TIR, orada mevcut olan sebze ve meyveyi yükleyip istenilen vilayete nakletmek zorunda olduğu gibi, bilgi üretim merkezleri olan üniversitelerin şubeleri konumundaki bizdeki kurumlar da o bilgileri aynen nakletmek durumundadırlar.
Nakliyeci konumundaki üniversitelerimiz, naklettikleri bilginin doğruluğu ve yanlışlığı ile, faydalı ya da zararlı olması ile asla ilgilenmez, ilgilense de ekleme ve çıkartma yapamazlar.
Uzun yıllardan beridir bu gerçeğin çok canlı bir örneğini hep beraber yaşıyoruz.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey, Milli Ekonomi Modeli adı ile bir tez yazdı ve ondan fazla uluslararası bilimsel kongre ile tüm dünyaya ilan etti.
Söz konusu kongreler vasıtası ile bu hayati tezden haberdar olan ülkeler ve o ülkelerin bilim mahfilleri ve yönetici kadroları masaya yatırdılar ve uygulamaya başladılar.
Tezin sahibi bu ülkenin insanı olduğu halde bu ülkenin üniversitelerinden, ilgili bölümlerinden hala bir ses yok.
Üniversitelerden ve özellikle iktisat fakültelerinden bir ses çıkmaması haliyle basına da yansıyor ve kitleler bu tezden ısrarla uzak tutuluyor.
Bilgi despotizmi ısrarla ve inatla sürüyor.
Burada bir gerçeğin altını çizmek zorundayız; Sayın Haydar Baş'ın otuz yılını vererek yazdığı tez, direkt insanın midesi ile ilgili, kesesi ve kasası ile ilgili, ekonomik olarak rahatlaması ile ilgili olduğu halde geniş kitleler "görmedim, duymadım, bilmiyorum" umursamazlıklarını sürdürüyorlar.
Açlıktan kaburgaları sayılan bir insanın kendisine uzatılan ekmeği, kendisine ikram edilen sofrayı reddetmesinden farksız olan bu durumu ancak "bilgi despotizmi" ifadesi ile izah edebiliriz.
Meseleye buradan bakarak, ülkemizde, üniversitelerimizde hakim olan bilgi despotizminin ne boyutta olduğunu anlayabiliriz.
Üniversitelerde, iktisat fakültelerinde gençlere ezberletilen "kaynaklar sınırlı ve ihtiyaçlar sınırsızdır" yalanını düzeltmek ve "kaynaklar sınırsızdır ihtiyaçlar ise sınırlıdır" hakikatini öğretmek için sayın müellifin dilinde tüy bitti ama sözde bilim insanlarına bir adım attıramadı.
Bir düzine deve alıp eğitseydi, herhalde bu süre içinde develere hendek atlatmayı başarabilirdi ama bizim nakliyeci üniversitelerin gündemine dahi sokamadı.
İşin bu yönünden haberdar olmayan bazı saf vatandaşlar ise hala; "dediğiniz gibi bu tez bu kadar önemli olsaydı üniversiteler tartışırdı" yanılgısının peşinden sürüklenip duruyorlar.
Bilgi despotizmi bütün şiddetiyle devam ediyor ve bilgi üretim merkezleri kendi çanlarına ot tıkayacak olan tezlerin gün yüzüne çıkmasına asla izin vermiyorlar.
Bilginin de bağımsız olacağı günleri bekliyoruz.
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024