Bir dava!
Prof. Dr. Haydar Baş bey'in uydurma gerekçelerle yargılandığı bir dava!
Ama aslında, büyük bir davanın önüne geçmeye vesile yapılmak istenen bir dava!
Haklıyla haksızı, hakla bâtılı karşı karşıya getiren bir dava!
Öyle bir dava ki, bütün davaların çok daha ötesinde bir dava!
Binlerce dava görmüş on binlerce kez duruşmalara girmiş biri olarak meslek hayatımda bu kadar hukuki dayanaktan yoksun, bu kadar iftirayla ve bu kadar kin ve nefretle dolu bir başka davayı ne gördüm ne de duydum.
Davanın anlatıldığı, dosyayı inceleyen yüzlerce hukukçunun istisnasız tamamının hayretle karşıladığı "Böyle saçma bir dava nasıl olur da açılabilir?" dediği bir dava açıldı ve 4 yıla yakın süre devam etti.
Ne kadar baskı altında bırakıldılarsa da hukuk vicdanları her şeye rağmen iddianamede iddia edildiği şekilde ceza vermelerine müsaade etmedi ve Prof. Dr. Haydar Baş bey'e uydurma bir gerekçeyle 2,5 yıl ceza verdiler.
Yüzde bin haklı olan ve hakkını almaya çalışan bir insana "Sen nasıl olur da hakkını aramak için hukuk çerçevesinde mücadele edersin?" diyerek mahkûm etmeye kalktılar.
Bu dava, büyük bir dava adamının ve O'nun nezdinde topyekûn bir milletin önünü kesmeye çalışmaktan başka bir mana ifade etmiyordu.
Bu dava tam manasıyla bir turnusol vazifesi de gördü.
Gerçek anlamda yani sözde değil özde vatandan, milletten, askerden, Atatürk'ten ve bizi biz yapan değerlerden yana olanlar Haydar Baş'ın yanında saf tutarken bu değerlere alenen veya gizli olarak düşman olanlar ise O'nun karşısında yer aldı.
Ceza aldığı zaman haber yapma kuyruğuna giren basın, beraat ettiği zaman üç maymunu oynadı ve bir satır dahi bahsetme lütfunda bulunmadı.
Bu sözde basın zannetmesin ki yaptıkları unutulacak ve görmezden gelinecek. Tarih her şeyi yazıyor ve bu millet zamanı gelince herkese yaptığının hesabını soracağı gibi herkesi lâyık olduğu yere de getirecektir.
Bu dava sürecinde yaşananlar bir nevi Atatürk'ün yaşadıklarının yansıması ve tarihin tekerrürüydü sanki.
Hatırlayın Atatürk'ün önünü kesemeyeceklerini anlayanlar O'nu idam cezasına mahkûm etmişlerdi ve o zamanın basın organları da Atatürk aleyhinde yayın yapma yarışına girmişlerdi.
Ama o zaman asker Atatürk'ün önünü kesemeyenler bugün de hoca Atatürk'ün önünü kesemeyeceklerdi ve kesemediler.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 9. Ceza Dairesi dosyayı görür görmez "Böyle saçma sapan bir dava ve karar olamaz" diyerek ânında kararını verdi ve başta Prof. Dr. Haydar Baş bey olmak üzere tüm sanıkları beraat ettirdi.
Ve böylece adalet tecelli etmiş oldu.
Ve böylece güneşi balçıkla sıvamak isteyenler o balçığa gömüldüler.
Ve böylece hakkın karşısına çıkan bâtıl, bir kez daha kaybetti.
Çünkü gerçek manada güçlü olan haktır ve Hak da haktan ve haklıdan yanadır.
Şunu unutmayın!
Bu dünyada da ebedi âlemde de kurtuluşa ermek istiyorsanız her zaman Hak'tan ve haklıdan yana olun.
Son sözü Prof. Dr. Haydar Baş beye bırakıyorum:
"Hakk'a koşun, Hakk'la olun, haklı ile olun, haklı olun, hepiniz Hakk'a emanet olun."
- Cem Yılmaz ve Cilalı Güldürü Devri / 29.08.2022
- Bırakın beni milleti uyandırın / 24.08.2022
- Aramıza katılmanızı bekliyoruz / 16.08.2022
- Suriye’nin kuzeyi mi, Büyük İsrail’in kilidi mi? / 01.08.2022
- 15 Temmuz ve alınmayan dersler / 19.07.2022
- Adalet yoksa zulüm vardır / 21.06.2022
- Polemikten beslenen siyaset / 09.05.2022
- Haydar Baş ve Aşk / 14.04.2022
- AK-YÜZBİM / 12.04.2022