Malum olduğu üzere kalaylanmayan bakır kaplarla yemek pişirildiğinde belli bir süre sonra ucu zehirlenmeye kadar giden olumsuzluklar görülebiliyor. Onun için 6 ayda bir, bilemediniz yılda bir ateş gören bakır mutfak gereçlerinin kalaylanması tavsiye edilmektedir. Maalesef kalaycılık kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olup ayrıca çok zor bir iştir.
Kalaycı kazanı kalaylamadan önce bir tokmakla çukurlarını örs üzerinde döverek düzeltir. Sonra kazanı sodaya yatırarak kaba kirlerinin sökülmesini sağladıktan sonra tuz ruhu ile kazanı bir bezle siler. Kalaycı sonraki aşamada çakmak taşlarını bir havan marifetiyle kum haline getirdikten sonra kazanın içini ve tabanını bir paçavra ile iyice ovar. Daha sonra meşe odunundan dumanı iyice alınmış odun kömürlerini yakarak kor ateşte kazanı ısıtır. Ama kazanın tavlanmaması yani kızarmaması gerekir. Bu çok ince bir ayrıntıdır. Acemi kalaycıların yaptığı en büyük hata budur.
Kalaycı, kalayın eriyeceği ısıya ve kıvama gelen kazana kalayı çaldıktan sonra bir tür amonyak olan nişadır tozunu serperek büyükçe bir pamukla iyice siler. Kalaycıya kapkara bir şeklide her tarafı ezik büzük gelen kazan artık ayna gibi pırıl pırıl parlamaktadır.
Eski haliyle içinde pişirilen yemeği zehirleyen kazan, kalaycının elinde öyle bir değişti ki, ilk halinin tam aksine içine atılan ete, sebzeye veya çorbaya lezzet katan afiyet ve şifa vesilesi bambaşka bir kazana evrilmiş oldu.
(Bir insana hatalarından dönmesi için yapılan sert uyarıya neden "kalaylama" dendiğini şimdi daha iyi anladık.)
Tabi burada belirtmemiz gereken çok önemli bir husus var. Her kalaycıyım diyene inanarak o güzelim kaplarınızı teslim etmeyiniz. Özellikle seyyar bir şekilde çalışan ve kalaycı adı altında kalaya göre çok daha ucuz olan kurşun ile kalaylama yapan madrabazlara dikkat edin. Kurşunla kaplanan kaplar ilk bir kaç gün ayna gibi parlar ama üçüncü defa yemek pişirmek için ocağa konduğunda kapkara olur ki, kurşun zehirlenmesi de cabası.
Prof. Dr. Haydar Baş, bir televizyon programında günahlarla, hatalarla insan kalbinin karardığını ifade ederek kalaylanmaya muhtaç bir kazanda pişirilen yemeğin zehirli olması nasıl ki mutlak bir sonuçsa, kalbi kararan insanın söz ve fillerinin de kırıcı ve zehirli olmasının o derece mümkün olduğunu ifade etmişti.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın insanın iç âleminin eğitim aşamalarını bir kazanın kalaylanma aşamalarına benzettiği konuşmasında insanın; kıskançlık, gösteriş, kendini beğenme, üstünlük taslama, baş olma sevdası, kardeşini küçük görme, zenginliği ile hava atıp kendini çok akıllı fakirleri aptal gibi görme gibi kusur ve hastalıklardan ancak bir manevi iç disiplin, otokontrol, ibadet, tövbe, istiğfar, salat ve selam ve Allah'ı çokça anarak kurtulabileceğini kanıtlarıyla anlattı.
Prof. Dr. Haydar Baş, çok iyi bir eğitimci olarak hitabeti ve benzetmeleri ile eşsizdi.
İnsanın derunundaki karmaşık sorunları ve çözüm yollarını çok anlaşılır bir tarzda somutlaştırarak bir kalaycı örneğiyle bir ilim adamı ile ümmi bir insanın aynı şeyleri anlayabileceği bir tarzda aktarması olağanüstü bir yetenektir.
(Trabzon eski dönemlerde K.Maraş, Diyarbakır, Çorum, Tokat, G.Antep, Ş.Urfa ve Siirt gibi bakırcıların bol olduğu bir şehirdi. Prof. Dr. Baş'ın kalaycılık ve bakırcılık ile ilgili detaylı bilgisi herhalde buradan kaynaklanıyor.)
Hakk'a vuslatının 3. yılında O'nu saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024