Karşılaşmada olay niteliğinde bir şey gerçekleşti.
35'te Galatasaray'ın kazandığı penaltıyı kullanan Kerem Aktürkoğlu sanki çift vuruş kullanıyormuş gibi Icardi'ye pas verdi.
Böylelikle vuruşu Icardi'ye bıraktı. Vuruşu yapan Icardi ise topu auta attı.
Şimdi tabii bu aksiyon her iki futbolcunun özgüvenini göstermek açısından anlamlı bulunabilir ama ben bu tercihi bir ciddiyetsizlik olarak görüyorum.
Belli ki iki oyuncu bu durumu daha önce konuşmuş. Fakat her halde Okan Buruk'un bundan haberi yok gibi görünüyor.
Bu sonuca şuradan varıyorum. Vuruş kaçtıktan sonra Okan Buruk adeta buz kesti ve kızgınlığı yüz ifadesine yansıdı.
Şimdi maç 0-0 gidiyor. Hani maç 5-0 falan olmuş olur hadi işin şov yanı için böyle bir şey denenir.
Taraftarı coşturacak ekstra bir hareket sergilersiniz anlaşılır. O bile rakibe saygısızlık olur.
Bence bu durumda ciddi bir disiplinsizlik var. Tabii bir daha denenmemesi için uyarı almış olmaları kuvvetle muhtemel.
Maçta bir diğer dikkat çeken durum İstanbulspor'un futbol açısından içler acısı hâli.
İlk yarı İstanbulspor resmen sahada yok. Hani benim hiç sevmediğim bir tabir var topu rakibe bırakmak denen. Aynen o durum oluştu.
İkinci yarı biraz kıpırdandılar ama o da rakibi zorladıkları için falan değil. Bir yaratıcı oyunla değil.
Daha ziyade Galatasaray'ın arkasında bıraktığı derin boşlukları değerlendirmeye çalıştılar.
Türkiye Süper Ligi'nin kalitesi kesinlikle bu değil. Maçın genel havası da heyecandan uzak ve futbol severlere zevk vermeyecek düzeyde idi.
Sıkıcı az pozisyonlu ve durağan bir mücadele oldu.
Şöyle söyleyeyim Galatasaray bu maçı her şartta kazanırdı. Çünkü karşısında rakip yoktu. Böyle bir maçta sadece bir gol de yeterli değil işin açıkçası.
Maçı teknik olarak değerlendirirsek şunları yazabiliriz.
Galatasaray ilk 10 dakika içinde 3 gol fırsatı yakaladı ki bunlardan biri Mertens'in üst direkten dönen şutu idi.
Tete ve Mertens ilk dakikalarda dikkat çeken oyuncular idi. Boey de Tete'yi rahatlattı.
Galatasaray'ın sol tarafı o kadar verimli değildi.
Asıl bağlantıları Boey, Tete ve Mertens oluşturdu. 18'de Mertens'in 18 içindeki boşluğa attığı pası hiçbir Galatasaraylı futbolcu anlamadı mesela.
Bu pasları anlamayınca veya bir reaksiyon göstermeyince haliyle pozisyonlar heba oluyor.
İşin açıkçası Galatasaray, İstanbulspor kadar durağan idi. Galatasaray'ın kapanan rakibini açmak için daha hareketli olması lazım gelirdi.
Bir baskı bir pres de mevcut değildi Galatasaray'da. Biraz olsun hareketlenince en azından bir penaltı oluştu.
İkinci yarı dikkat çeken olgu her iki takımın da 1. bölgelerinde bıraktıkları derin boşluklardı.
Ne var ki her iki takım da bunları kullanamadı.
68'de Kerem Demirbay'ın bir şutu üst direkten döndü.
İkinci yarı oyuna giren Zaha da Angelino ile uyumlu olamadı.
Zaha savruk bir görüntü veriyor. Ayağında topu çok tutma gibi bir özelliği var.
Kerem Demirbay'ın yerine giren Oliveira daha bir dar alan oyuncusu.
Aslında bu maç için Kerem Demirbay yerine ilk 11'de Oliveira ile başlanıp dar alanda daha etkili olunabilirdi.
Kaan Ayhan da orta sahada stopere göre daha verimli. Bu maça orta sahada Kaan Ayhan ve Oliveira ikilisi ile başlamak mümkündü.
Son anlarda Icardi bir bakıma ikinci golü önledi.
Barış Alper'in penaltı noktasına attığı pasta vuruşu yapan Icardi topu arkasındaki Oliveira bıraksa daha mantıklı olurdu. Pas Oliveira'ya atılmıştı.
Galatasaray kaybetme ihtimali olmadığı bir maçı kazandı. Fakat koşu ve mücadele yetersiz.
Manchester United maçı bu kadar az mücadeleyi kaldırmaz. Fakat o maçın konsantrasyonu daha farklı olacak elbette.
Dolayısıyla o maçta daha farklı bir Galatasaray izleyeceğiz.
35'te Galatasaray'ın kazandığı penaltıyı kullanan Kerem Aktürkoğlu sanki çift vuruş kullanıyormuş gibi Icardi'ye pas verdi.
Böylelikle vuruşu Icardi'ye bıraktı. Vuruşu yapan Icardi ise topu auta attı.
Şimdi tabii bu aksiyon her iki futbolcunun özgüvenini göstermek açısından anlamlı bulunabilir ama ben bu tercihi bir ciddiyetsizlik olarak görüyorum.
Belli ki iki oyuncu bu durumu daha önce konuşmuş. Fakat her halde Okan Buruk'un bundan haberi yok gibi görünüyor.
Bu sonuca şuradan varıyorum. Vuruş kaçtıktan sonra Okan Buruk adeta buz kesti ve kızgınlığı yüz ifadesine yansıdı.
Şimdi maç 0-0 gidiyor. Hani maç 5-0 falan olmuş olur hadi işin şov yanı için böyle bir şey denenir.
Taraftarı coşturacak ekstra bir hareket sergilersiniz anlaşılır. O bile rakibe saygısızlık olur.
Bence bu durumda ciddi bir disiplinsizlik var. Tabii bir daha denenmemesi için uyarı almış olmaları kuvvetle muhtemel.
Maçta bir diğer dikkat çeken durum İstanbulspor'un futbol açısından içler acısı hâli.
İlk yarı İstanbulspor resmen sahada yok. Hani benim hiç sevmediğim bir tabir var topu rakibe bırakmak denen. Aynen o durum oluştu.
İkinci yarı biraz kıpırdandılar ama o da rakibi zorladıkları için falan değil. Bir yaratıcı oyunla değil.
Daha ziyade Galatasaray'ın arkasında bıraktığı derin boşlukları değerlendirmeye çalıştılar.
Türkiye Süper Ligi'nin kalitesi kesinlikle bu değil. Maçın genel havası da heyecandan uzak ve futbol severlere zevk vermeyecek düzeyde idi.
Sıkıcı az pozisyonlu ve durağan bir mücadele oldu.
Şöyle söyleyeyim Galatasaray bu maçı her şartta kazanırdı. Çünkü karşısında rakip yoktu. Böyle bir maçta sadece bir gol de yeterli değil işin açıkçası.
Maçı teknik olarak değerlendirirsek şunları yazabiliriz.
Galatasaray ilk 10 dakika içinde 3 gol fırsatı yakaladı ki bunlardan biri Mertens'in üst direkten dönen şutu idi.
Tete ve Mertens ilk dakikalarda dikkat çeken oyuncular idi. Boey de Tete'yi rahatlattı.
Galatasaray'ın sol tarafı o kadar verimli değildi.
Asıl bağlantıları Boey, Tete ve Mertens oluşturdu. 18'de Mertens'in 18 içindeki boşluğa attığı pası hiçbir Galatasaraylı futbolcu anlamadı mesela.
Bu pasları anlamayınca veya bir reaksiyon göstermeyince haliyle pozisyonlar heba oluyor.
İşin açıkçası Galatasaray, İstanbulspor kadar durağan idi. Galatasaray'ın kapanan rakibini açmak için daha hareketli olması lazım gelirdi.
Bir baskı bir pres de mevcut değildi Galatasaray'da. Biraz olsun hareketlenince en azından bir penaltı oluştu.
İkinci yarı dikkat çeken olgu her iki takımın da 1. bölgelerinde bıraktıkları derin boşluklardı.
Ne var ki her iki takım da bunları kullanamadı.
68'de Kerem Demirbay'ın bir şutu üst direkten döndü.
İkinci yarı oyuna giren Zaha da Angelino ile uyumlu olamadı.
Zaha savruk bir görüntü veriyor. Ayağında topu çok tutma gibi bir özelliği var.
Kerem Demirbay'ın yerine giren Oliveira daha bir dar alan oyuncusu.
Aslında bu maç için Kerem Demirbay yerine ilk 11'de Oliveira ile başlanıp dar alanda daha etkili olunabilirdi.
Kaan Ayhan da orta sahada stopere göre daha verimli. Bu maça orta sahada Kaan Ayhan ve Oliveira ikilisi ile başlamak mümkündü.
Son anlarda Icardi bir bakıma ikinci golü önledi.
Barış Alper'in penaltı noktasına attığı pasta vuruşu yapan Icardi topu arkasındaki Oliveira bıraksa daha mantıklı olurdu. Pas Oliveira'ya atılmıştı.
Galatasaray kaybetme ihtimali olmadığı bir maçı kazandı. Fakat koşu ve mücadele yetersiz.
Manchester United maçı bu kadar az mücadeleyi kaldırmaz. Fakat o maçın konsantrasyonu daha farklı olacak elbette.
Dolayısıyla o maçta daha farklı bir Galatasaray izleyeceğiz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Göksu / diğer yazıları
- Kafa karışıklığı ve dağılan ümitler / 05.05.2025
- Şampiyonluk şarkıları / 04.05.2025
- Hepsi iki kişilik oynadı / 28.04.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025
- Şampiyonluk şarkıları / 04.05.2025
- Hepsi iki kişilik oynadı / 28.04.2025
- Bir ihtimal daha var / 27.04.2025
- Bir varmış bir yokmuş / 21.04.2025
- Galatasaray Muslera'sız oynayabilirdi / 19.04.2025
- Günün adamı Livakoviç / 14.04.2025
- Bu nasıl üçüncü, bu nasıl lider? / 12.04.2025
- Mustafa'dan Fener'e hayat öpücüğü / 07.04.2025
- Fenerbahçe için hazin son / 03.04.2025