Mısırlıların başka hayvanlarda da kullandığı günümüzde ise Hindistan'da hala filleri evcilleştirmek için kullandıkları bir yöntem var. Ormanda filin düşebileceği büyüklükte bir çukur kazılıp üzeri yapraklarla kamufle edilir. Fil bu çukura düşer, günlerce aç ve susuz bırakılır. Bununla da bitmez üzerlerinde simsiyah giysiler olan, yüzleri kapalı bakıcılar sopalarla fili uzun süre döverler. Bir süre sonra bu bakıcılar üzerlerinde beyaz giysiler, ellerinde ilaçlar ve yiyeceklerle gelirler. Fili çukurdan çıkarıp, yaralarını sarar, yiyecek verir, ilgi gösterirler. Fil de kendisine sevgi ve şefkat gösteren, yaralarını sarıp, yemek veren bu bakıcılara minnet duyar ve her istediklerini yapmaya başlar.İşte sevgili okurlar,Amerika'dan icazetli AKPKK hükümetinin de halkımız üzerinde uyguladığı benzer bir yöntemdir aslında. Bunlar Amerika'nın planlarıdır. Her bir aşamasını uygulayanlar farklıdır. 28 Şubat süreci, idam cezasının kaldırılıp Apo'nun İmralı'ya gönderilmesi, Avrupa Birliği'ne girme sevdasıyla yapılan ev ödevleri sonucu halkımızın işsiz, aşsız, borçlu bir duruma getirilmesi, tarımın hayvancılığın bitirilmesi, madenlerin özelleştirilmeyle peşkeş çekilmesi, bir taraftan dindar hükümet, dindar nesil yetiştiriyor nidaları ile, önüne gelenin verdiği gelişigüzel fetvalarla, her yaptıklarına uydurulan güya İslami kılıflarla, yanısıra çıkarılan kanunlarla ve hukuk sisteminin çökertilmesiyle, çözüm süreci adıyla vatan toprağının PKK'ya terk edilmesiyle halkımız aynen fillerin çukurda aç susuz dövülmesi gibi bir durumda kalmıştır. İşte tam bu aşamada hükümet her seçim öncesi çıkıp birtakım teşvik ya da göz boyamalarla, evlere dağıtılan para, erzak ve kömür yardımları ile şefkatli(!) elini uzatan bakıcılar gibi halkta minnettarlık duyguları uyandırmıştır. Üstüne üstlük 'bu hükümet giderse istikrar bozulur, bu yardımlardan da olursunuz' propagandaları ile halk kandırılmış, oyları alınmıştır. Aslında halkın içinde bulunduğu durumun yegâne sebebi olan hükümet lütufta bulunur gibi yaptığı ufak yardımlarla oy tacirliği yapmıştır. Buna havuz medyasının yaptığı reklamlar da eklenince, 'başkasına oy verirseniz oyunuz boşa gider, zaten %50 garanti' gibi söylemlerle destekleyince halkımız farkında olmadan adeta efsunlanmış gibi her söylenene inanır, her denileni yapar hale gelmiştir. Bu aslında bir algı operasyonudur. Daha geçen hafta AKP'nin oy oranının %30'lara düştüğünü gösteren kamuoyu araştırması sonucunu açıklayan şirkete mali baskın düzenlendi. Medyada aleyhte hiçbir yayın yapılmasına izin verilmiyor. Bütün bu şartlarda bize düşen ise insan olduğumuzu göstermek ve aklımızı kullanmaktır. Zira her şey ortadadır. Bıçak kemiğe dayanmıştır ve 7 Haziran seçimleri belki de son şansımızdır.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020