Bizimle top gibi oynuyorlar

Hatırlarsanız daha önce yazdığım yazılarda Türkiye konusunda AB ve ABD'nin paslaşarak hareket ettiğini ifade etmiştim.Türkiye ile top gibi oynuyorlar.Bazen ABD, bazen AB, bazen de her ikisi birden.Bu noktada Atatürk'ün şu uyarısını dikkate almalıyız:"Bir ulus, varlığı ve hukuku için bütün gücüyle, bütün düşünce madde güçleriyle ilgilenmezse, bir ulus kendi gücüne dayanarak varlığını ve özgürlüğünü sağlamazsa, şunun bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz"Maalesef şu anki halimiz buna benziyor.Geçtiğimiz hafta NATO zirvesi vardı. Zirve sonrası meşhur taşeron basınımız sus pus olsa da tarihi bir zirveydi. Daha önce verilen tavizler bir tarafa, bu Zirve'de verilenler bir tarafa. İşte bu kadar önemliydi.Zirve öncesinde de ABD'den Ankara'ya üst düzey ziyaretler yapılmıştı. "Operasyona göz yumduk, istihbarat desteği verdik" cümlelerini başımıza kakarak bir çok taviz talebini sıraladılar. Bu tarihi Zirve'de ve yapılan ziyaretlerde Türk siyasilerden hangi tavizlerin istendiği ve de sözler alındığını özetle ifade edelim.Türkiye'nin İran sınırına, bir radar ve füze sistemini yerleştirilecek. ABD bununla bizi İran'la karşı karşıya getirmeyi planlıyor. Afganistan'a muharip güç gönderilecek. Böylece Türkiye ilk defa Müslüman'a karşı Haçlı safında yer alacak, imajı bitecek, yalnızlaşacak.Barzani tanınacak. Resmi geliş gidişler başladı. "Kürdistan" ifadeleri havalarda uçuşuyor. Talabani Çankaya'da bile bunu dillendirdi. Bizimkilerden tepki yok. Tepkiyi bırak, tanıma sinyalleri veriyorlar.PKK'nın siyasallaştırılması. PKK'nın ideolojisini siyasal zeminde hakim kılmak. Böylece ülkeyi kutuplaştırmak. Hedef BOP Haritasındaki bölünmeyi sonuçlandırmak. Terörle elde edemediklerini siyasal zeminde elde etmek. Maalesef bunun da etkilerini toplumda görmeye başladık. ABD ve AB bu konuda her türlü finansal, fikri desteği sağlıyor, her türlü baskı mekanizmalarını kullanıyor.ABD bu konularda özellikle son aylarda bastırıyor ve bizimkiler de ABD'nin suyuna gidiyor.NATO Zirvesi'yle alacaklarını alan ABD şimdilik bunları sessiz sedasız pratiğe dökülmesini bekliyor. Bu sessizlik devam ederken AB topu devraldı.Dün AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve AB'nin genişlemeden  sorumlu Üyesi Olli Rehn Türkiye'ye geldiler.İstedikleri tavizler malum. 301. maddedeki değişikliğin hemen yapılmasını istiyorlar."Daha fazla demokratikleşme" adı altında PKK'nın siyasallaşma sürecine katkı sağlıyorlar."Uzun zamandır bize taviz vermediniz, bizi ihmal ettiniz" deyip kulak çekecekler. Tabii bizimkiler "yahu sıra ABD'deydi, onlara tavizlerimizi bir bitirelim, sonra size geçeriz, sıranızı bekleyin" dahi diyemeyecek.Kıbrıs, Patrikhane, Ruhban Okulu gibi konular yine masaya konulacak.Yalnız yanlış anlaşılmasın, bu konularda bekledik de taviz yeni vereceğiz anlamında söylemiyoruz. Bu taviz süreci öyle bir şey ki, gündem ABD'ye tavizlerle meşgulken, AB'nin tavizleri yavaş yavaş sessizce devam ediyor. Sayın Başbakan diyordu ya "sessiz devrim" diye aynen öyle. Kıbrıs süreci her geçen gün Rum'un lehine devam ediyor. Patrikhane ve Ruhban Okulu mevzuu, yeni çıkan "Vakıflar Yasası" ile büyük bir açılım kazandı.Bugünlerde AB gündeminin ısınması da ABD'ye taviz vermiyoruz anlamına gelmiyor. ABD'nin talepleri de sessizce yerine getirilmeye başlandı bile.Şu gerçeği de ifade etmekte fayda var:Bu taviz sürecine soyunan iktidarın işi oldukça zor. Bir ona yetiş bir buna. Patron çok. Patronları memnun etmek zor. Bu arada milleti de oyalayacaksın, tavizleri öğrenmesine engel olacaksın. Bunlar gerçekten zor işler.Ama onlar iktidar koltuğuna oturma uğruna bu sürece "evet" dediler. İktidara gelmek bu şekilde kolay, ama sonrası zor ve sonu hep kötü bitiyor.Neticede seninle top gibi oynuyorlar, işleri bitince de ipini çekiyorlar.Ülkemiz üzerinde bu kadar menfur hesap varken sadece milletin desteğiyle, milletin icazetiyle, millet adına iktidar olmak zor, ama eğer gerçekten projen ve çözümün varsa sonrası kolay.Çünkü bir patron var: Millet.Projelerinle millet için çalışacaksın, dışarılarda milletinin temsilcisi olacaksın, milletinin cebini dolduracaksın, milletin de sana dua edecek. O dua sana yeter.Milletine çaktırmadan zulmedenlerin oyunları bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır. Bu şekilde hiçbir irade iktidarda duramaz.İktidarda sürekli kalabilmenin sırrı gerçekten millet adına çalışmaktan geçer. Millet memnun oldukça, geleceğine umutla baktıkça, kendini, ailesini güvende hissettikçe, devletini gerçek bir baba olduğunu gördükçe o iradeyi sürekli iktidarda tutacaktır.Kim ne derse desin bunu sağlayabilecek tek bir milli model var: Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu "Milli Ekonomi Modeli" ve onun açılımı olan "Sosyal Devlet Milli Devlet" anlayışı.İlelebet payidar kalmanın sırrı işte bu Model'de. AB, ABD ve IMF ise hikaye.