Bölünme sürecine karşı birlik ve beraberlik şart

Ülkenin şu manzarasına bakın?Hükümet dostları küstüren, düşmanları ise bayram yaptıran açılım uygulamalarına hızla devam ediyor.Yukarı Karabağ sorununa rağmen Ermenistan ile imzalanan protokol Azerbaycan'ı her geçen gün bizden uzaklaştırırken, şimdi de PKK ve APO açılımıyla bu vatan için kan ile bedel ödemiş şehit aileleri, milletimiz küstürülüyor.Vatanı bölmek isteyenler baş tacı ediliyor, şehit ailelerinin ise feryadını duyan yok.Hükümet kendilerine ait olmayan, okyanus ötesinin talimatıyla gerçekleştirdiği bu sürecin bu noktaya geleceğini, bir şova dönüşeceğini, birilerinin bundan siyasi anlamda istifade edeceğini gayet iyi biliyordu.Bilmiyor gibi rol yapsalar da bu böyledir.Ama sürecin mimarı kendileri olmadıkları için emir demiri keser mantığıyla balıklama bu talimatı yerine getirdiler.Başbakan her ne kadar PKK'lıların teslim oluşunun siyasi ranta dönüştürülmemesi gerektiğini belirterek "Arzu etmeyiz ama tamamen sil baştan yaparız" dese de artık ok yaydan çıkmıştır. Ve bu tür sözler süreci asla değiştirmez,  hatta tribünleri bile yatıştıracak cinsten değildir.Okyanus ötesinin destek vererek iktidara taşıdığı taşeron siyasilerin en önemli görevlerinden biri sözde Kürdistan projesini hayata geçirmek ve İran konusunda ABD'nin talimatlarını yerine getirmektir.Son süreçle birlikte birinci görevin tamamlanmak üzere olduğunu ifade edebiliriz.Siyasilerimizin eliyle bir taraftan dağdakiler Türkiye'ye emin bir şekilde yerleşirken, eş zamanlı olarak Kürdistan'ın diğer ayağı olan Barzani'yi resmen tanıma süreci de hızlanmıştır hatta bir adım kalmıştır.Türkiye'nin Güneydoğusunda Kuzey Irak benzeri federatif bir yapı oluşur da bir de APO'nun yol haritasında ifade dildiği gibi bunun askeri bir gücü de olursa sonuç İran ile Türkiye arasında tam ABD'nin istediği gibi tampon bölgenin oluşmasıdır.Yine APO'nun yol haritasına bakarsak, bu bölge ne hikmetse Türkiye Cumhuriyeti çatısında olması istenmektedir.Aynen Barzani'nin bölgesi gibi bu bölge de Türkiye'nin petrol de dahil her türlü kaymağını yiyecek, ama bu bölge tarafından yapılan, ya da yapılması istenilen taşkınlıklar tamamen Türkiye'ye fatura edilecektir.Yani bu süreç bizi İran'la çatışmaya kadar götürecektir.Mevcut taşeron siyasetle Türkiye'nin buna dur diyebilmesi mümkün değildir.Bir hafta içerisinde verilen tavizlerin sayısına ve büyüklüğüne bakılırsa çok tehlikeli bir vadiye girdiğimizi söyleyebiliriz.Bu girdaptan kurtulmanın tek formülü vardır: İşbilen ve gerçekten samimi olan bir siyaset, kış uykusundan uyanmış gerçekleri farkeden bir millet ve taşeron siyasetin güdümünde olmayan, vatanı ve milleti adına güçlü olan bir ordudur.Diğer bir ifadeyle, asırlara varan bu bölünme projelerinden Türkiye'yi kurtaracak tek formül, devlet ile milletin, asker ile sivilin tek bilek tek yürek olmasıdır.Toplumun sadece bir kesiminin uyanması, uyandırmaya çalışması yeterli değildir, proje büyüktür ve düşman birleşerek bütün gücüyle mücadele vermektedir.ABD'nin, AB'nin, İsrail'in, onların uzantılarının ve ülkeyi teslim etmeye hazırlanan taşeronların kirli oyunları ancak milli menfaatler doğrultusunda kenetlenmek ile önlenebilir.Bu birlik sağlanmadığı müddetçe yok oluş kaçınılmazdır. Son yaşadıklarımız bunun en büyük ispatıdır.