Yahudiler, dünyada faize dayalı bir sistem kurdular. Bir başka deyişle, borcu tuzak, faizi de vergi haline getirdiler. Böyle olmasına rağmen, dikkatler hep çokuluslu şirketler üzerinde yoğunlaşıyor. Bu şirketlerin hükümetlere boyun eğdirdiğinden söz ediliyor. Halbuki çokuluslu şirketleri finanse eden, yönlendirenYahudi bankalarıdır. Dolayısıyla asıl güç, asıl sömürücü onlardır. Paralar, çokuluslu şirketler ve kullandıkları paravan yerli şirketler eliyle döner, dolaşır, sonunda Yahudi bankalarının kasalarına faiz olarak dolar. Bundan dolayı Yahudiler, kişileri, firmaları ve hatta devletleri borçlandırmak için can atarlar. Bu sömürü çarkını kırmanın tek yolu, Milli Ekonomi Modeli'nde önerilen "sıfır faiz-maliyetsiz para" tezini hayata geçirmektir. Bilindiği üzere, "faiz ekonomik bir hastalıktır. Ekonomilerin dengesini bozan ve sermayenin belli ellerde tekelleşmesine yol açmak sureti ile sosyal adaletin gerçekleşmesine mani olan bir yaradır. Günümüzde ortaya çıkan resesyon, stagflasyon, deflasyon, enflasyon, işsizlik gibi birçok hastalığın da kaynağı faizdir" (Prof. Dr. Haydar Baş, Milli Ekonomi Modeli, s.199). Faizli sistemde söz sahibi olanlar üretenler değil, kasasında para tutup faize veren global tefecilerdir. (Bkz. A.g.e., s.204).Osmanlı Devleti, işte bu yöntemle borçlandırılmış ve batırılmıştır. İngiltere-Fransa ve Osmanlı Devleti arasında 27 Haziran 1855'te yapılan borçlanma sözleşmesine, İngiltere'deki Yahudi kökenli bir aile şirketi olan Rothschild aracılık etmiştir. Necip Fazıl Kısakürek bu gerçeği şöyle dile getirir: "Ahmak Osmanlı padişahlarına ve vezirlerine o korkunç borçları toka eden Yahudi sermayesidir. Duyunu Umumiye binasını Babıali'ye karşı yükselten yine o". Ne hazin bir tecellidir ki, AKP hükümeti de, bu tarihi gerçekten hiç ibret almadan aynı yolu izlemektedir.Söz, Rothschild ailesine gelmişken, bunun üzerinde biraz durmak gerekir. Çünkü, bu aileyi tanımak, bir bakıma bugünkü sömürü düzenini tanımakla eşanlamlıdır. Rothschild bir aile, ama aynı zamanda bir hanedandır. Bu hanedanın kurucusu Yahudi Mayer A. Rothschild'dir. Rothschild, uzun yıllar Avrupa'nın ekonomik ve siyasi tarihi üzerinde etkin rol oynamış bir bankacıdır. 1884 yılında onun etkisi şöyle ifade ediliyordu: "Eğer Rothschild isterse Fransa'nın kralı olabilir". Fakat o, kral olmayı değil, perde arkasında durup yönetmeyi tercih etmiştir. Lionel Rothscild, 1844 yılında müstakbel İngiltere Başbakanı Benjamin Disraeli'ye perde arkasındaki güçleri şöyle anlatıyordu: "Görüyorsun dostum, dünya, olayların perde arkasını bilmeyen insanların sandığı kişilerden çok daha farklı kişiler tarafından yönetilmektedir".John Reeves, bu Yahudi ailesinin gücü hakkında şunları söyler: "Hiçbir savaş Rothschild'in yardımı olmadan gerçekleşmezdi. Siyaset ve ticaret dünyasında öyle güçlü bir duruma yükseldiler ki, bir anlamda Avrupa'nın diktatörleri oldular". Yazar E.C. Knuth da şöyle der: "Şu tartışmanın ötesinde bir gerçektir ki, Rothschildler, servetlerini tarihteki büyük çalkantılar ve büyük savaşlar sırasında, yani başkalarının büyük paralar yitirdiği zamanlarda oluşturmuşlardır". Burada dikkat çeken bir husus şudur: Rothschildler, savaşta yalnız bir tarafı desteklemiyorlardı. Savaşan her iki tarafı da onlar finanse ediyorlardı.Şimdi bu aileyi, Rockefeller ile birlikte Federal Reserve'nin ortağı olarak görüyoruz. Yani, ABD'nin patronu konumunda. Peki, bundan ne anlamalıyız, hangi dersi çıkarmalıyız? Anlayacağımız şu: ABD, Yahudi sermayesi ile ayakta durmakta, daha doğrusu Yahudi'nin kontrolündedir. Bu gerçekleri bilmiyenler, ülkesini sürekli borçlandıranlar, bedava Yahudi'ye hizmetçilik etmektedir. Hal böyle iken, bir ülke düşününüz ki, onun bakanı, "borçlarımız ne zaman bitecek?" sorusuna "hiçbir zaman, biz borçları bitirmek istemiyoruz" desin. Böyle bir anlayışa sahip yöneticiler, milletine hizmet edebilir mi? Etmediği, edemeyeceği meydanda. Öyleyse, tek seçenek, bu sömürüye son verecek, milletin kaynaklarını, millete sunacak, Milli Ekonomi Modeli'ni hayata geçirmektir. Bundan başka bütün yollar, Yahudi'nin tuzağına tutulmaya ve ona vergi, yani faiz vermeye çıkar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018