Mustafa Kemal Atatürk; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı, çok zeki bir komutan, bilim insanı ve öğretmendir. Bunların yanında çok iyi bir Müslüman, hafız ve hayırlı bir evlattır.
Türk milletinin atası olan Mustafa Kemal'in şahsiyetinin bu kadar gelişmesi ve bu denli mükemmelleşmesinde en büyük paylardan biri tabii olarak Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey'indir.
Öncelikle bilindiği üzere Zübeyde Hanım'ın dedesi Eş-Şeyh Es-Seyyid Şeyhülislam Feyzullah Efendidir ve ailesi Nakibüleşraf'tır.
Bu müessese Peygamber Efendimizin (s.a.v) soyundan gelen seyyid ve şeriflerin işleriyle ilgilenen bir müessesedir. Bu müessesenin kaymakamları yine seyyid ve şeriflerden seçilir. Atatürk'ün ailesi Selanik'te yıllarca bu kurumun kaymakamlığını yapmıştır.
Tüm bunların yanında, Zübeyde Hanım'a komşuluk etmiş olan bir nesil, kendisinin Kur'an aşkı ve ibadete olan düşkünlüğü nedeniyle "Molla Zübeyde" olarak anıldığını ifade etmişlerdir. Zübeyde Hanım'ın vasiyetnamesi okunduğunda bunun sebebi daha anlaşılır olacaktır.
Öte yandan Ali Rıza Bey'in soyu Molla Hasan'a ve onun oğlu olan Şeyh Ahmet'e (Kızıl Ahmet) dayanır. Kızıl lakabı, Edirne üzerinden Balkanlara Ehl-i Beyt ateşini taşıyan Seyyid Kızıl Deli Sultan'dan gelmektedir.
Ayrıca Ali Rıza Bey'in resmi evraklara "Es-Seyyid Ali Rıza Beğ" namıyla imza attığı ispatla sabit diğer bir gerçektir.
Bu iki insanın yetiştirdiği Mustafa Kemal Atatürk'ün bu denli mükemmel bir insan olmasına şaşılmamalıdır.
İlk çocukluğundan ve gençliğinden itibaren hem dini eğitim ile hem de bilimle iç içe büyüyen Mustafa Kemal'in bu kadar sağlam olması bu yüzdendir. Örnek olarak 8 yaşında hafız olması ve mahalle mektebinde dini eğitim almasının yanında dönemin ve coğrafyanın en iyi okullarından biri olan Şemsi Efendi İlköğretim okulunda yetişmesi gösterilebilir. Bu sayede Atatürk hem dindar hem de bilimsel kişiliğine sahip olma yolunda ilk adımlarını atmıştır.
Bu müthiş harman Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey'in ortak bir başarısıdır.
Babasının vefatı ve takip eden yıllar içerisinde hatta istiklal mücadelesi sırasında dahi Atatürk, Zübeyde Hanım üzerinden hep Ehl-i Beyt ölçüsünü ve terbiyesini almış bu sayede kendini maddi ve manevi olarak geliştirmiştir.
En nihayetinde kazandırdığı zafer iman ve aklı çok kuvvetli olmayan bir insanın yapabileceği bir iş değildir.
Bu anlamda kurulan devletimiz yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem Mustafa Kemal'in hem Zübeyde Hanım'ın hem de Ali Rıza Bey'in iman ve ahiretlerinin tapusudur.
Allah ruhlarına rahmet eylesin.
Türk milletinin atası olan Mustafa Kemal'in şahsiyetinin bu kadar gelişmesi ve bu denli mükemmelleşmesinde en büyük paylardan biri tabii olarak Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey'indir.
Öncelikle bilindiği üzere Zübeyde Hanım'ın dedesi Eş-Şeyh Es-Seyyid Şeyhülislam Feyzullah Efendidir ve ailesi Nakibüleşraf'tır.
Bu müessese Peygamber Efendimizin (s.a.v) soyundan gelen seyyid ve şeriflerin işleriyle ilgilenen bir müessesedir. Bu müessesenin kaymakamları yine seyyid ve şeriflerden seçilir. Atatürk'ün ailesi Selanik'te yıllarca bu kurumun kaymakamlığını yapmıştır.
Tüm bunların yanında, Zübeyde Hanım'a komşuluk etmiş olan bir nesil, kendisinin Kur'an aşkı ve ibadete olan düşkünlüğü nedeniyle "Molla Zübeyde" olarak anıldığını ifade etmişlerdir. Zübeyde Hanım'ın vasiyetnamesi okunduğunda bunun sebebi daha anlaşılır olacaktır.
Öte yandan Ali Rıza Bey'in soyu Molla Hasan'a ve onun oğlu olan Şeyh Ahmet'e (Kızıl Ahmet) dayanır. Kızıl lakabı, Edirne üzerinden Balkanlara Ehl-i Beyt ateşini taşıyan Seyyid Kızıl Deli Sultan'dan gelmektedir.
Ayrıca Ali Rıza Bey'in resmi evraklara "Es-Seyyid Ali Rıza Beğ" namıyla imza attığı ispatla sabit diğer bir gerçektir.
Bu iki insanın yetiştirdiği Mustafa Kemal Atatürk'ün bu denli mükemmel bir insan olmasına şaşılmamalıdır.
İlk çocukluğundan ve gençliğinden itibaren hem dini eğitim ile hem de bilimle iç içe büyüyen Mustafa Kemal'in bu kadar sağlam olması bu yüzdendir. Örnek olarak 8 yaşında hafız olması ve mahalle mektebinde dini eğitim almasının yanında dönemin ve coğrafyanın en iyi okullarından biri olan Şemsi Efendi İlköğretim okulunda yetişmesi gösterilebilir. Bu sayede Atatürk hem dindar hem de bilimsel kişiliğine sahip olma yolunda ilk adımlarını atmıştır.
Bu müthiş harman Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Bey'in ortak bir başarısıdır.
Babasının vefatı ve takip eden yıllar içerisinde hatta istiklal mücadelesi sırasında dahi Atatürk, Zübeyde Hanım üzerinden hep Ehl-i Beyt ölçüsünü ve terbiyesini almış bu sayede kendini maddi ve manevi olarak geliştirmiştir.
En nihayetinde kazandırdığı zafer iman ve aklı çok kuvvetli olmayan bir insanın yapabileceği bir iş değildir.
Bu anlamda kurulan devletimiz yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem Mustafa Kemal'in hem Zübeyde Hanım'ın hem de Ali Rıza Bey'in iman ve ahiretlerinin tapusudur.
Allah ruhlarına rahmet eylesin.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018