Hepimiz illaki bir film izlemişizdir. Ama filmlerin perde arkasını pek merak etmeyiz. Bu izleyiciyi pekte alakadar etmez. İzleyici filmdeki konuya, akıcılığa, kaliteye bakar. Birçok insan çok beğendiği, defalarca izlediği film veya filmlerin yapımcısını bile bilmez. Ne kadar sürede, kaç lira maliyetle, hangi koşullarda ve ne gibi zorluklarla çekildiği onu ilgilendirmez. Onu ilgilendiren filmdeki kahramanın her zaman kazanmasıdır. Kötü adamları mağlup etmesidir. Sonunda kahramanın mutlu olmasıdır.Filmi izlerken kahramanına karşı olanlara, onu eleştirenlere, ona zarar vermeye çalışanlara bir hınç duyar izleyici. Çünkü onun kahramanı yanlış yapmaz ve kazanmak zorundadır. Ama bilmez ki kahramanı, içten içe kin tuttuğu o kötü adamlarla sahne arkasında dosttur, arkadaştır ve hepsi bu filmin mutlak iyi olup, piyasada tutması için çalışmaktadır. Kısaca hepsi aynı amaç etrafında verilen görevi yapmaktadırlar.Maalesef günümüzde de siyaset ve siyasetçilerin birçoğu film mantığı ile bu işi yapmaktadırlar. Bu öyle bir film ki yaklaşık 200 yıldır senaryosunu hep bizden olmayanlar yazdı. Yani yabancılar yazdı, Müslüman siyasetçiler oynadı. İşin ilginç tarafı kendilerine verilen rolleri o kadar iyi oynadılar ki, o bizden olmayanlar tarafından onlarca ödüle layık görüldüler, onların övgülerine mazhar oldular.Vay be! diyor insan. Bir zamanlar bu filmleri Hakkın istek, halkın ihtiyaçları için biz senaryoya döker, başrolüne geçer, işimizi en iyi şekilde yapardık. Şimdi ise adeta figüran olduk. Onların figüranı, onların dublörü olduk. Vay be! Nerden nereye.90'lı yıllarda 1. Bush ile Gorbaçov arasında bir diyalog geçiyor. Amerika'da seçim var. 1. Bush Gorbaçov'u arayarak seçim döneminde sizin aleyhinizde söylemlerde bulunacağını, halkı bu yöntemle ikna edeceğini vb. şeyleri anlatıyor ve bunun yanlış anlaşılmamasını istiyor vs.Şimdi Sayın Başbakan'a bakıyorum bu senaryoyu o kadar benimsemiş ki her ortamda aynı rolü tekrar ediyor. Daha halkça bir ifade ile Fenerbahçe stadında "en büyük fener" diye bağırırken, Ali Samiyen'de "şampiyon cim bom", İnönü'de, "Galatasaray kümeye" diye bağırıyor. İşin ilginci bu tezahüratlara alkış topluyor hala. Nereye gelmek istiyorum; Davos filmini hatırlıyorsunuz. Şimdi ikinci bölümü Lübnan'da çekildi bu filmin. Konunun teknik ve siyasi anlamlarını gerek Meltem TV'nin değerli yorumcuları, gerekse de gazetemizin değerli yazarları anlattı. Gerçek zaten ortada?Hiç gündemi ve icraatları bilmeyen bir insan bu konuşmayı (Başbakanın Lübnan ki konuşması) dinlese; İşte İsrail ve Amerika'yı dize getirecek adam bu, der. Bu filmin kahramanı, başrol oyuncusu, der. Ama dublör olduğu göremezse, anlayamazsa sonunda kendi üzülecek. Çünkü bu film halkın istediği gibi bitmez. O bizden olmayanların istediği gibi biter.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- 10 kez fullemek için önce bir araba lazım / 21.06.2025
- Allah'ın dininde renkten renge girip kaypaklık etmeyin / 20.06.2025
- Bizim ünlülerin vicdanı yok mu? / 19.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025
- Allah'ın dininde renkten renge girip kaypaklık etmeyin / 20.06.2025
- Bizim ünlülerin vicdanı yok mu? / 19.06.2025
- MOSSAD’ın Afganlı ajanları ve Türkiye / 18.06.2025
- İran, İsrail ve biz / 16.06.2025
- Bugün İslam Dini ‘kemale’ erdi / 15.06.2025
- İran uyanacak ve uyandıracak mı? / 14.06.2025
- Bakan Şimşek’ten korkutan açıklama: ‘En kötüyü geride bıraktık’ / 13.06.2025
- Gerçekler ve yalanlar / 12.06.2025
- MHP’de gömlek değiştirdi / 11.06.2025