Mersin'deki Nevruz kutlamalarında Türk bayrağına yapılan çirkin saldırı, Başbakan Tayip Erdoğan'ın dediği gibi "birkaç çocuğun işi" denilip geçiştirilecek türden değil.
Doğru; bu çirkin saldırı 12 ve 14 yaşlarında iki çocuğa icra ettirildi.
Ama iş o değil ki? İş, çocuk işi değil.
Böylesi "ağır işi çocuklara yıkmak" gibi "çocukça bir yaklaşım", insan şahsiyetinin yapı taşı mesabesindeki vatan, millet, bayrak, din, tarih ve medeniyet şuurunun "vatan-millet-sakarya canım" söylemleriyle erozyona uğratılmışlığın dışa vurmasıdır.
En az bu çocukların yaptığı işin vahameti kadar ciddiyeti haiz olan nokta, "bunların kimin çocukları" olduğu meselesidir. Kimin çocukları"ndan maksat da, "çocukların nufüs kayıtları"nın ötesinde "kültür ve medeniyet kimlikleri"dir. Bu medeniyet kimlikleri ortaya çıkarsa, çocukları bayrağa saldırtan "asıl failler, asıl cüretkârlar" ortaya çıkar.
Ayyıldızlı albayrak nedir?
Yüce milletimizin varlığının, birliğinin, bütünlüğünün, bağımsızlığının, tarihinin, tüm değerlerinin ve medeniyetinin sembolüdür.
Bayrak namustur.
Bayrağın kıymeti pamuktan, atlastan veya ipekten imal edilmiş olmasından kaynaklanmaz.
Bayrağın kıymeti, bir milletin kıymetiyle eşdeğerdir.
Bu bağlamda Ayyıldızlı albayrak, aziz milletimizin ve yüce medeniyetimizin kıymeti ile eşdeğerdir.
Bu bağlamda Türk bayrağının farkı, yüce medeniyetimizin ve aziz milletimizin insanlık ailesi içindeki farklılığının sembolüdür.
İşte tam bu nokta, "bayrağımıza taarruzun psikolojik bam teli"ni oluşturmaktadır.
AB süreci, yüce medeniyetimizin en temel değerlerinin Haçlı mantığıyla pervasızca örselenmesi sürecidir. Hiç lafı sağa-sola eğip bükmeye, eveleyip-gevelemeye hâcet yok; bayrağımıza taarruz cüreti de işte bu AB cüretinin bir yansımasıdır. Bu bakımdan iş, çocuk işi değil, AB'cilerin işidir, AB taşeronlarının "aziz milletimizi bayrak ile deneme girişimleri"dir.
AB'ye uyum adı altında çok denemeler yaşandı.
Vatan satılığa çıkartıldı. Milletimiz, vatanıyla denendi.
Tek bir Hıristiyan'ın dahi bulunmadığı mukaddes topraklarımızda mantar gibi kiliseler türetilerek milletimiz dini ile denendi.
Uluslararası Tahkim'in kabulü ve egemenliğin AB'ye devrinde olduğu gibi, milletimiz bağımsızlık ile denendi.
Askerimizin sayısının azaltılmasından Süleymaniye'de başına çuval geçirilmesine kadar pek çok gelişmede, milletimiz askeri yönü ile denendi.
Hülasa AB sürecinde Türk Milletinin denenmedik sabır taşı bırakılmadı. Bayrağa taarruz da, son birkaç sembolümüz ile deneme girişimidir.
Bu derece vahim olayların akışında bugüne kadar AB adına taşeronluk yapan yerlilerimiz, şimdi de bayrağa karşı taarruzu "birkaç çocuk işi" olarak geçiştirerek, hakikatte bugüne kadar "AB'ye uyum" adı altında pervasızca gerçekleştirdikleri "hazmı zor işler"in üstünü örtmek istemektedirler.
Dolayısıyla bugün yapılması gereken iş, bayrağımıza taarruzu "birkaç çocuk işi olarak görüp çocukların kulağına asılmak" yerine, akıllarını başlarına devşirmeyen AB'cilerimizi ayıktırmak ve ikaz etmektir.
Bu "ne pahasına olursa olsun AB" atmosferi Türk semalarından ve gönüllerden dağıtılmadığı müddetçe, daha "çoook AB çocuğu" vatana, bayrağa, dine, devlete ve şerefyâb olduğumuz medeniyete karşı cüretkârlıkta bulunacaktır.
Ne bu işler çocuk işi, ne de çocukça yaklaşımlarla halledilecek işler.
BTP, söylemlerinde ve projelerinde ne kadar haklıymış değil mi? Ne dersiniz?
Doğru; bu çirkin saldırı 12 ve 14 yaşlarında iki çocuğa icra ettirildi.
Ama iş o değil ki? İş, çocuk işi değil.
Böylesi "ağır işi çocuklara yıkmak" gibi "çocukça bir yaklaşım", insan şahsiyetinin yapı taşı mesabesindeki vatan, millet, bayrak, din, tarih ve medeniyet şuurunun "vatan-millet-sakarya canım" söylemleriyle erozyona uğratılmışlığın dışa vurmasıdır.
En az bu çocukların yaptığı işin vahameti kadar ciddiyeti haiz olan nokta, "bunların kimin çocukları" olduğu meselesidir. Kimin çocukları"ndan maksat da, "çocukların nufüs kayıtları"nın ötesinde "kültür ve medeniyet kimlikleri"dir. Bu medeniyet kimlikleri ortaya çıkarsa, çocukları bayrağa saldırtan "asıl failler, asıl cüretkârlar" ortaya çıkar.
Ayyıldızlı albayrak nedir?
Yüce milletimizin varlığının, birliğinin, bütünlüğünün, bağımsızlığının, tarihinin, tüm değerlerinin ve medeniyetinin sembolüdür.
Bayrak namustur.
Bayrağın kıymeti pamuktan, atlastan veya ipekten imal edilmiş olmasından kaynaklanmaz.
Bayrağın kıymeti, bir milletin kıymetiyle eşdeğerdir.
Bu bağlamda Ayyıldızlı albayrak, aziz milletimizin ve yüce medeniyetimizin kıymeti ile eşdeğerdir.
Bu bağlamda Türk bayrağının farkı, yüce medeniyetimizin ve aziz milletimizin insanlık ailesi içindeki farklılığının sembolüdür.
İşte tam bu nokta, "bayrağımıza taarruzun psikolojik bam teli"ni oluşturmaktadır.
AB süreci, yüce medeniyetimizin en temel değerlerinin Haçlı mantığıyla pervasızca örselenmesi sürecidir. Hiç lafı sağa-sola eğip bükmeye, eveleyip-gevelemeye hâcet yok; bayrağımıza taarruz cüreti de işte bu AB cüretinin bir yansımasıdır. Bu bakımdan iş, çocuk işi değil, AB'cilerin işidir, AB taşeronlarının "aziz milletimizi bayrak ile deneme girişimleri"dir.
AB'ye uyum adı altında çok denemeler yaşandı.
Vatan satılığa çıkartıldı. Milletimiz, vatanıyla denendi.
Tek bir Hıristiyan'ın dahi bulunmadığı mukaddes topraklarımızda mantar gibi kiliseler türetilerek milletimiz dini ile denendi.
Uluslararası Tahkim'in kabulü ve egemenliğin AB'ye devrinde olduğu gibi, milletimiz bağımsızlık ile denendi.
Askerimizin sayısının azaltılmasından Süleymaniye'de başına çuval geçirilmesine kadar pek çok gelişmede, milletimiz askeri yönü ile denendi.
Hülasa AB sürecinde Türk Milletinin denenmedik sabır taşı bırakılmadı. Bayrağa taarruz da, son birkaç sembolümüz ile deneme girişimidir.
Bu derece vahim olayların akışında bugüne kadar AB adına taşeronluk yapan yerlilerimiz, şimdi de bayrağa karşı taarruzu "birkaç çocuk işi" olarak geçiştirerek, hakikatte bugüne kadar "AB'ye uyum" adı altında pervasızca gerçekleştirdikleri "hazmı zor işler"in üstünü örtmek istemektedirler.
Dolayısıyla bugün yapılması gereken iş, bayrağımıza taarruzu "birkaç çocuk işi olarak görüp çocukların kulağına asılmak" yerine, akıllarını başlarına devşirmeyen AB'cilerimizi ayıktırmak ve ikaz etmektir.
Bu "ne pahasına olursa olsun AB" atmosferi Türk semalarından ve gönüllerden dağıtılmadığı müddetçe, daha "çoook AB çocuğu" vatana, bayrağa, dine, devlete ve şerefyâb olduğumuz medeniyete karşı cüretkârlıkta bulunacaktır.
Ne bu işler çocuk işi, ne de çocukça yaklaşımlarla halledilecek işler.
BTP, söylemlerinde ve projelerinde ne kadar haklıymış değil mi? Ne dersiniz?
A. Faik Nabi / diğer yazıları
- Nuriye nenemin ağzından Atatürk / 10.11.2015
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009
- Nesli ve ekini yok eden asıl fitne bunlar / 04.01.2013
- Buzun üstünde açlık dansı / 07.02.2010
- AKP, ülkeyi parasızlığa mahkum ederse / 05.02.2010
- Almanya AB'yi komaya soktu / 08.09.2009
- Erdoğan'ın "gel-git" vaziyeti patinaj mı, taktik mi? / 29.08.2009
- Sadece "fındık"tan değil, bu gidişle her şeyimizden olacağız! / 31.07.2009
- TRT'de bazı işgüzarlar var! / 30.06.2009
- Vakit'in çelebisinin sponsoru kim'! / 18.06.2009
- Bir lokmanın gücü / 29.04.2009