AKP hükümeti, kendisini "büyük umut"larla işbaşına getiren kesim başta olmak üzere toplumun tamamını hayal kırıklığına uğrattı.
Anayasa değişikliğini yapacak sayıda şu kadar vekille "millete nefes aldıracak hiçbir icraat ortaya koymadan" ve fakat "yabancıların ve azınlıkların tüm taleplerine cevap vererek" iki yıl koltuğu meşgul etmek az "bir iş" değil.
Cumhuriyet tarihinde böylesi bir "iktidar" gerçekten işbaşına gelmedi.
AB, ABD, IMF ve sair yabancıların ve azınlıkların tüm taleplerini karşılayacaksın... Seni iktidara taşıyan toplumun en basit işini dahi görmeyeceksin. Bunu herkes yapamaz, herkes bunu beceremez?
Bu manada "gerçekten maharet ve cüret gerektiren işler" başardı hükümet.
Fakat, artık toplumun nabzının kabarma opsiyonu kalmadı. AKP'nin "merkeze en yakın halakası" dahi, yüksek sesle "böyle gitmez, bu kadar da olmaz" demeye başladı.
Merkeze en yakın halakadan gelen bu homurtular AKP kurmaylarını, koltuktan olmamak için "biraz daha makyaj" yapmaya sürüklüyor. AKP, iki yıllık açığı "makyaj yöntemi" ile telafi etmeyi planlıyor. Başbakan, "kabinede revizyon"la yükselen riski geçiştirmek istiyor.
Yetmez... Revizyon yetmez.
Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirerek yapılacak revizyon, makyajdan öteye gitmez; Türkiye'yi, kara tren rayları üzerinde "hızlandırılmış tren" misali bu "vahim gidişat"tan kurtaramaz.
AKP'nin sorunu, dolayısıyla Türkiye'nin sorunu "revizyon meselesi" değil, "vizyon meselesi"dir.
Programsızlık meselesidir, projesizlik meselesidir.
Kabinede revizyon yapılıp Ali'nin külahı Veli'ye, Veli'nin külahı Ali'ye giydirilse ne yazar!
Külahlar AB'nin, IMF'nin, ABD'nin...
Kafalara gelince AB, ABD ve IMF'ye alternatif üretebilecek kıvamda, kıratta ve niyette değil.
Ma'lumunuz, politika, vekil çoğunluğu, sanayi ağırlığı ve kültür hareketliliği bakımından calib-i dikkat olması hasebiyle daha ziyade "İstanbul ekseni"nde şekillenir. Tayyip Erdoğan'ın İstanbul belediyesinden gelme olması, AKP için bu "İstanbul ekseni"ni daha farklı bir ciddiyette sokar. İstanbul ekseni, bu manada hükümet için aynı zamanda "temel gösterge" sayılır.
İstanbul da artık su kaynatıyor, hararet ibresi tavana vurdu.
İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu, bakanların çoğu Başbakan'a ayak uyduramıyor, kamuoyunda revizyon beklentisi yükseliyor, diyerek Başbakan'a kalkan olmak istiyor. Ama toplum Başbakan'a bel bağlamış, hatta parti onunla eşleşmişti; bakanlar onun, kabine onun, çıkış onundur.
Kabinede şayet varsa kabiliyet de onun, kabiliyetsizlik de...
Müezzinoğlu, kabinedeki bakanların istifa etmeleri gerektiğini söyleyerek AKP hükümetini kurtarmaya çalışıyor; lakin mesele, kabine meselesi değil ki, iş "istifa ve revziyon"la halledilsin. İş, AKP'nin "vizyonsuz"luğu ve "yabancılara endeksli politik karakteri"dir.
Yabancıların taleplerine gelince AKP'de gayret var, kabiliyet var, icraat var; ama iş aziz milletimizin isteklerine gelince AKP'de ne icraat var, ne irade, ne iktidar... Asıl can alıcı nokta burası.
Müezzinoğlu, İstanbul eksenli harareti, "kabine revizyonu" olarak yukarıya yansıtmaya çalışıyor; "yanlış tahlil"leri sebebiyle "yanlış istikamet" gösteriyor.
Anadolu'dan çok daha geç sefaleti hisseden İstanbul, AKP'nin "artık çare olmadığı"nı, "çözüm üretmediği"ni söylüyor.
İstanbul, üç-dört ay öncesinden beri Anadolu'nun feryad ettiği gibi, "AB, ABD ve IMF talimatlarından gayrı iş görmeyen iktidarın koltuğu sahibine emanet etmesi gerektiği"ni söylüyor. Müezzinoğlu bunu yukarıya böyle aktarmalı.
Bunun yolu da, "kabinede revizyon" değil; AKP'nin "iktidar koltuğu"nu ehline teslim etmek üzere boşaltmasıdır.
AKP İstanbul İl Başkanı Müezinoğlu, toplumun "artık tek ve en güçlü talebi" olarak "yukarı"ya bunu anlatmalı, bunu aktarmalıdır.
Başbakan Erdoğan, Eylül'de kabine revizyonu planlıyor. TBMM'nin yeni döneminde, farklı isimlerle kabineyi oluşturmanın hesaplarını yapıyor.
AB, ABD ve IMF'nin talimatlarını uygulamaktan gayrı bir yöntem geliştiremedikten sonra, zararın neresinden dönersek kârdır deyip "milli bir duruş" sergilemedikten sonra, kabinede isimler farklı olsa ne çıkar.
İş kadını Aslıhan Eker, Başbakan Erdoğan'dan randevu alabilmek için Başbakanlık'ı aradığında danışmanın kendisine "Başbakan'ın size ayıracak vakti yok. Size 15 dakika ayırırsa Türkiye batar" dediği için gazeteye ilan verdiğini söyleme noktasına geldi ise; Türkiye'yi "kabinede revizyon" değil, ancak "hükümeti değiştirmek" ve işbaşına "milli duruş ve milli projeler" sahibi "çalışkan bir iktidar" getirmek kurtarır.
Bunun da tek adresi Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Başka biri daha var diyebilen beri gelsin...
Anayasa değişikliğini yapacak sayıda şu kadar vekille "millete nefes aldıracak hiçbir icraat ortaya koymadan" ve fakat "yabancıların ve azınlıkların tüm taleplerine cevap vererek" iki yıl koltuğu meşgul etmek az "bir iş" değil.
Cumhuriyet tarihinde böylesi bir "iktidar" gerçekten işbaşına gelmedi.
AB, ABD, IMF ve sair yabancıların ve azınlıkların tüm taleplerini karşılayacaksın... Seni iktidara taşıyan toplumun en basit işini dahi görmeyeceksin. Bunu herkes yapamaz, herkes bunu beceremez?
Bu manada "gerçekten maharet ve cüret gerektiren işler" başardı hükümet.
Fakat, artık toplumun nabzının kabarma opsiyonu kalmadı. AKP'nin "merkeze en yakın halakası" dahi, yüksek sesle "böyle gitmez, bu kadar da olmaz" demeye başladı.
Merkeze en yakın halakadan gelen bu homurtular AKP kurmaylarını, koltuktan olmamak için "biraz daha makyaj" yapmaya sürüklüyor. AKP, iki yıllık açığı "makyaj yöntemi" ile telafi etmeyi planlıyor. Başbakan, "kabinede revizyon"la yükselen riski geçiştirmek istiyor.
Yetmez... Revizyon yetmez.
Ali'nin külahını Veli'ye, Veli'nin külahını Ali'ye giydirerek yapılacak revizyon, makyajdan öteye gitmez; Türkiye'yi, kara tren rayları üzerinde "hızlandırılmış tren" misali bu "vahim gidişat"tan kurtaramaz.
AKP'nin sorunu, dolayısıyla Türkiye'nin sorunu "revizyon meselesi" değil, "vizyon meselesi"dir.
Programsızlık meselesidir, projesizlik meselesidir.
Kabinede revizyon yapılıp Ali'nin külahı Veli'ye, Veli'nin külahı Ali'ye giydirilse ne yazar!
Külahlar AB'nin, IMF'nin, ABD'nin...
Kafalara gelince AB, ABD ve IMF'ye alternatif üretebilecek kıvamda, kıratta ve niyette değil.
Ma'lumunuz, politika, vekil çoğunluğu, sanayi ağırlığı ve kültür hareketliliği bakımından calib-i dikkat olması hasebiyle daha ziyade "İstanbul ekseni"nde şekillenir. Tayyip Erdoğan'ın İstanbul belediyesinden gelme olması, AKP için bu "İstanbul ekseni"ni daha farklı bir ciddiyette sokar. İstanbul ekseni, bu manada hükümet için aynı zamanda "temel gösterge" sayılır.
İstanbul da artık su kaynatıyor, hararet ibresi tavana vurdu.
İstanbul İl Başkanı Mehmet Müezzinoğlu, bakanların çoğu Başbakan'a ayak uyduramıyor, kamuoyunda revizyon beklentisi yükseliyor, diyerek Başbakan'a kalkan olmak istiyor. Ama toplum Başbakan'a bel bağlamış, hatta parti onunla eşleşmişti; bakanlar onun, kabine onun, çıkış onundur.
Kabinede şayet varsa kabiliyet de onun, kabiliyetsizlik de...
Müezzinoğlu, kabinedeki bakanların istifa etmeleri gerektiğini söyleyerek AKP hükümetini kurtarmaya çalışıyor; lakin mesele, kabine meselesi değil ki, iş "istifa ve revziyon"la halledilsin. İş, AKP'nin "vizyonsuz"luğu ve "yabancılara endeksli politik karakteri"dir.
Yabancıların taleplerine gelince AKP'de gayret var, kabiliyet var, icraat var; ama iş aziz milletimizin isteklerine gelince AKP'de ne icraat var, ne irade, ne iktidar... Asıl can alıcı nokta burası.
Müezzinoğlu, İstanbul eksenli harareti, "kabine revizyonu" olarak yukarıya yansıtmaya çalışıyor; "yanlış tahlil"leri sebebiyle "yanlış istikamet" gösteriyor.
Anadolu'dan çok daha geç sefaleti hisseden İstanbul, AKP'nin "artık çare olmadığı"nı, "çözüm üretmediği"ni söylüyor.
İstanbul, üç-dört ay öncesinden beri Anadolu'nun feryad ettiği gibi, "AB, ABD ve IMF talimatlarından gayrı iş görmeyen iktidarın koltuğu sahibine emanet etmesi gerektiği"ni söylüyor. Müezzinoğlu bunu yukarıya böyle aktarmalı.
Bunun yolu da, "kabinede revizyon" değil; AKP'nin "iktidar koltuğu"nu ehline teslim etmek üzere boşaltmasıdır.
AKP İstanbul İl Başkanı Müezinoğlu, toplumun "artık tek ve en güçlü talebi" olarak "yukarı"ya bunu anlatmalı, bunu aktarmalıdır.
Başbakan Erdoğan, Eylül'de kabine revizyonu planlıyor. TBMM'nin yeni döneminde, farklı isimlerle kabineyi oluşturmanın hesaplarını yapıyor.
AB, ABD ve IMF'nin talimatlarını uygulamaktan gayrı bir yöntem geliştiremedikten sonra, zararın neresinden dönersek kârdır deyip "milli bir duruş" sergilemedikten sonra, kabinede isimler farklı olsa ne çıkar.
İş kadını Aslıhan Eker, Başbakan Erdoğan'dan randevu alabilmek için Başbakanlık'ı aradığında danışmanın kendisine "Başbakan'ın size ayıracak vakti yok. Size 15 dakika ayırırsa Türkiye batar" dediği için gazeteye ilan verdiğini söyleme noktasına geldi ise; Türkiye'yi "kabinede revizyon" değil, ancak "hükümeti değiştirmek" ve işbaşına "milli duruş ve milli projeler" sahibi "çalışkan bir iktidar" getirmek kurtarır.
Bunun da tek adresi Bağımsız Türkiye Partisi'dir.
Başka biri daha var diyebilen beri gelsin...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019

































































































