Bu çıkış soylu bir çıkıştır.
Bu çıkış hem onurlu bir çıkış hem de sömürülen toplumların onurlarını ve emeklerini dava eden bir çıkıştır.
Bu çıkış, dünyayı iliklerine kadar sömüren, sömürdükçe semiren, semirdikçe sömürü çarklarını genişleten zalim ve ahlaksız kapitalizmden kurtuluşun çıkış yollarını tarif eden bir çıkıştır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi tezi, genelde tüm insanlığa, özelde ise tüm kaynaklarını ahlaksız ve merhametsiz kapitalistlere kaptırmış olan İslam alemine yönelik; "dikkat, hırsız var" feryadıdır.
"Kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar ise sınırsızdır" saçmalığının üzerine kurulu iktisat ilmini okuyan ve okutanlardan bu soylu sese ses vermelerini beklemedik, beklemiyoruz ama ilahiyat camiasından bu soylu çıkışa bir kulak veren çıkmalı değil miydi?
Kendileri gibi bir ilahiyatçı olan Sayın Baş, mesleği ve branşı olmadığı halde yıllarını vererek, nice uykusuz geceler geçirerek kangrene dönüşmüş olan bu yaraya parmak bastığı için, dermansız sanılan bu amansız derde derman ürettiği için o çevrelerden bir teşekkürü hak etmiyor mu?
Bir ahtapot gibi tüm dünyayı sarmış, sarmalamış ve kanını emen bu canavara karşı tek başına meydan okuyan, geliştirdiği orijinal formüllerle kapitalizme; "senin dişlerinin sökülmesi yakındır" diyebilen bu sese, bu onurlu çıkışa kör ve sağır davranmak ilim adamlığına yakışıyor mu?
İlim haysiyeti, ilim adamlığı onuru böyle mi söylüyor?
Haydar Hoca'nın bu soylu çıkışına kulak vermek ve bu tezine sahip çıkmak için, her şeyden evvel bunun değerini takdir edebilmek için ilim adamlarının böyle bir dertleri ve ıstırapları olması lazım.
Sömüren kim, sömürülenler kimler, zayıfların ve mazlumların alın terlerini ve emeklerini belli kaynaklara aktaran bu zalim çarkı kuranlar ve işletenler kimler ve bu mazlumları bu canavarın elinden nasıl kurtarırız?
Gündemlerinde bu ve benzeri sorular olmayan ilim adamları, zaten sözde ilim adamlarıdır ve ne yazık ki insanlığa hiç bir katkı sunmadan ömürlerini tüketen insanlardır.
Bir insanın, bir İlahiyat profesörünün oturup bu sahada kafa yormuş olması, dirsek çürütmüş olması ve dünya çapında söz sahibi iktisatçılar tarafından alkışlanacak orijinal buluşlara imza atmış olması tek başına bir değer ve ilahiyat camiası için de bir onur kaynağı değil midir?
Kapitalizm gibi bir sömürü düzenine karşı çıkmak, karşı tez üretmek tüm Müslümanların görevi olduğu halde, içlerinden birinin bu işi başarmış olmasına dahi sevinememek, sahip çıkamamak, sesine ses katamamak zihinlerin işgaline en bariz örnek olsa gerek.
Demek ki kapitalizmin çarkları önce zihinlerde parçalanmalıdır ki sonra da eller ve ayaklardaki prangalar çözülebilsin.
İlim adamları Sayın Baş'ın bu orijinal tezine kulaklarını tıkayarak ilim haysiyetine ve ilim adamlığı onuruna en büyük zararı vermişlerdir.
Zararlarını en kısa zamanda telafi etmeleri umuduyla...
Bu çıkış hem onurlu bir çıkış hem de sömürülen toplumların onurlarını ve emeklerini dava eden bir çıkıştır.
Bu çıkış, dünyayı iliklerine kadar sömüren, sömürdükçe semiren, semirdikçe sömürü çarklarını genişleten zalim ve ahlaksız kapitalizmden kurtuluşun çıkış yollarını tarif eden bir çıkıştır.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi tezi, genelde tüm insanlığa, özelde ise tüm kaynaklarını ahlaksız ve merhametsiz kapitalistlere kaptırmış olan İslam alemine yönelik; "dikkat, hırsız var" feryadıdır.
"Kaynaklar sınırlı ihtiyaçlar ise sınırsızdır" saçmalığının üzerine kurulu iktisat ilmini okuyan ve okutanlardan bu soylu sese ses vermelerini beklemedik, beklemiyoruz ama ilahiyat camiasından bu soylu çıkışa bir kulak veren çıkmalı değil miydi?
Kendileri gibi bir ilahiyatçı olan Sayın Baş, mesleği ve branşı olmadığı halde yıllarını vererek, nice uykusuz geceler geçirerek kangrene dönüşmüş olan bu yaraya parmak bastığı için, dermansız sanılan bu amansız derde derman ürettiği için o çevrelerden bir teşekkürü hak etmiyor mu?
Bir ahtapot gibi tüm dünyayı sarmış, sarmalamış ve kanını emen bu canavara karşı tek başına meydan okuyan, geliştirdiği orijinal formüllerle kapitalizme; "senin dişlerinin sökülmesi yakındır" diyebilen bu sese, bu onurlu çıkışa kör ve sağır davranmak ilim adamlığına yakışıyor mu?
İlim haysiyeti, ilim adamlığı onuru böyle mi söylüyor?
Haydar Hoca'nın bu soylu çıkışına kulak vermek ve bu tezine sahip çıkmak için, her şeyden evvel bunun değerini takdir edebilmek için ilim adamlarının böyle bir dertleri ve ıstırapları olması lazım.
Sömüren kim, sömürülenler kimler, zayıfların ve mazlumların alın terlerini ve emeklerini belli kaynaklara aktaran bu zalim çarkı kuranlar ve işletenler kimler ve bu mazlumları bu canavarın elinden nasıl kurtarırız?
Gündemlerinde bu ve benzeri sorular olmayan ilim adamları, zaten sözde ilim adamlarıdır ve ne yazık ki insanlığa hiç bir katkı sunmadan ömürlerini tüketen insanlardır.
Bir insanın, bir İlahiyat profesörünün oturup bu sahada kafa yormuş olması, dirsek çürütmüş olması ve dünya çapında söz sahibi iktisatçılar tarafından alkışlanacak orijinal buluşlara imza atmış olması tek başına bir değer ve ilahiyat camiası için de bir onur kaynağı değil midir?
Kapitalizm gibi bir sömürü düzenine karşı çıkmak, karşı tez üretmek tüm Müslümanların görevi olduğu halde, içlerinden birinin bu işi başarmış olmasına dahi sevinememek, sahip çıkamamak, sesine ses katamamak zihinlerin işgaline en bariz örnek olsa gerek.
Demek ki kapitalizmin çarkları önce zihinlerde parçalanmalıdır ki sonra da eller ve ayaklardaki prangalar çözülebilsin.
İlim adamları Sayın Baş'ın bu orijinal tezine kulaklarını tıkayarak ilim haysiyetine ve ilim adamlığı onuruna en büyük zararı vermişlerdir.
Zararlarını en kısa zamanda telafi etmeleri umuduyla...
Aziz Karaca / diğer yazıları
- İftarda sahurda bombalar… Gazze’ye gelmeseydi mi Ramazan? / 19.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024
- Soykırımı sonlandıramadı Ramazan / 18.03.2024
- Nice ayıplara şahit oldu Ramazan / 17.03.2024
- Tüm insanlığa açık bir beyandır Ramazan / 16.03.2024
- Dert çok hemdert yok ise işte Ramazan / 15.03.2024
- Her anımıza dolsa Ramazan / 14.03.2024
- Hak’tan bize fermandır Ramazan / 13.03.2024
- Bütün düğümleri çözer Ramazan / 12.03.2024
- Müjdelerle kapımızı çalsa Ramazan / 11.03.2024
- İz bırakanlar ve is bırakanlar / 10.03.2024