‘Bu zat haindir’

25 Eylül 1920 tarihinde Meclis'te gizli bir oturum yapılır.

Padişah Vahdettin ve saltanatını öven birçok konuşma gerçekleşir.

Atatürk artık dayanamaz ve Meclis kürsüsüne çıkarak şöyle der: 

"Türk milletinin ve onun tek temsilcisi olan yüce Meclis'in, vatanın ve milletin bağımsızlığını, hayatını kurtarmaya çalışırken, hilafet ve saltanatla, halife ve sultanla bu kadar çok meşgul olunması sakıncalıdır."

Bu girişten sonra Atatürk konuşmasını şöyle sürdürür: 

"Şimdilik bunlardan hiç söz etmemek yüksek menfaatlerimiz gereğidir. Eğer maksat, bugünkü halife ve padişaha bağlılık ve sadakattan ayrılınmadığını söylemek ve belirtmekse, 'bu zat haindir'. Düşmanların vatan ve millet aleyhinde kullandıkları bir maşadır. Bugün bu makamı işgal eden zat, bu millet ve memleket için hain bir adamdır."

Atatürk'ün bu çıkışı dakikalarca alkışlanır.

Bu kesin yargıdan sonra Atatürk şunları söyler: 

"Yüksek meclisinizde şimdiye kadar pek büyük ve cidden tarihi cüretler gördük. Ne yazık ki şimdi halifelik makamını ve saltanatı 'işgal' eden zat bu millet için hain bir adamdır."

Atatürk'ün Samsun'a çıkışından 16 ay ve Meclis'in açılışından 5 ay sonra Meclis gizli celsesinde söyledikleri ve Vahdettin'in "hain" olduğunu açıklaması, ilk kez bu tarihte Meclis tutanaklarına ve tarihe geçmiş oluyordu.

Yani Vahdettin'in hain olduğunu, 100. yılını kutladığımız Cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal Atatürk söylüyor.

Neyi anlatmaya mı çalıştım?

Birincisi, hiçbir ülke kendi kuruluş yıldönümleriyle ilgili devlet törenleri ve kutlamalarını, başkent harici yerlerde yapmamıştır.

İkincisi, kurucu iradenin "Hain" ilan ettiği bir şahsa ait yer, Ordu'nun geçit törenlerinde selam verdiği bir yer haline getirilemez!

Bu sembolik davranış biçimi ile tam olarak ne anlatılmak istendiğini sanırım yazmaya gerek yoktur.

Bu arada Türk Deniz Donanmamızla gurur duyduğumuzu belirtmek isterim.

O iş başka, benim anlattığım çok başka.