19. yüzyıla girerken Osmanlı Devleti'nin siyasal yapısı ve bu yapı ile uygulanan siyaseti, askeri durumu, askeri ve siyasi yapılanmadaki yeniliklerle birlikte, kültürel gelişmeleri ve kahramanları ile ilgili belgeleri yorumlayarak sizlere aktarmaya çalışacağım.
1800 yılında Osmanlı egemenliğindeki topraklar:
Bugünkü Anadolu topraklarının tamamı, bugünkü Suriye-İsrail-Ürdün-Lübnan ve Filistin topraklarının tamamı, Irak toprakları, Arap Yarımadasının tamamı, Mısır ve Habeşistan toprakları, Kuzey Afrika'daki; Trablusgarp (Bugünkü Libya toprakları) Mısır ve Habeşistan, Tunus ve Cezayir yani tüm Atlas ülkeleri, Kafkasya, Kabartay bölgesi, Kırım-Eflak-Bağdan-Bulgaristan Yunan yarımadası, bugünkü Yugoslavya ve Arnavutluk toprakları, Ege Adaları, Kıbrıs adası, Adriyatik kıyılarındaki adalar. (Osmanlı Tarihi, Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, c. IV, Kısım: I, s. 1-3-45).
Yukarıdaki Osmanlı topraklarını hudutları ile çevrilmiş iç denizler:
Karadeniz, Azak Denizi, Marmara Denizi, Ege Denizi, Kızıl Deniz. Bu denizlerin tamamı Osmanlı ülkesinin bir iç denizi durumundadır. Fakat biz Türkler geçen bu bir asırlık zaman içerisinde bu durumu koruyamayarak dağılmaya başlamışızdır.
Evet sayın okurlarım, 1800'lü yıllardan 1923 yılına kadar geçen zaman içinde emperyalist politikalara boyun eğilmesi ve uygulanması sonucunda ülkemize giren yabancı sermaye ile işgallerle Büyük Osmanlı ülkesinden sadece bugünkü Trakya ve Anadolu topraklarımız kaldı.
On bir yıldır, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı yabancı sermayeye peşkeş çeken siyasilerimiz, önce ordumuzu etkisiz hale getirerek, ülkemizi yeni bir bölünme durumuna getirmişlerdir. Bu durum ancak vatandaşlarımızın birlik ve bütünlüğümüze uygun bir siyasi kararı ile önlenebilir. Bu da laik düşünceye dayanan bir siyasi uygulama ile ancak gerçekleşebilir. İnançlarımızı siyasete alet edersek emperyalistler ve yabancı sermaye ülkemizi tekrar bölebilir korkusu içerisindeyim. Bunun da 4+4+4 eğitim uygulaması ile başlayabileceği kanaatindeyim. Çünkü bu program dikta ve baskı siyasasının uygulanmasıdır. Eğitim ve öğretimde özgürlüğün ve demokrasinin de yok edilmesidir. Çünkü özgür düşünemeyen insan köle olmaya mahkûmdur. (Osmanlı Tarihi, Prof. Dr. Enver Ziya Karal, c. V, s. 1-2).
1800 yılında Osmanlı egemenliğindeki topraklar:
Bugünkü Anadolu topraklarının tamamı, bugünkü Suriye-İsrail-Ürdün-Lübnan ve Filistin topraklarının tamamı, Irak toprakları, Arap Yarımadasının tamamı, Mısır ve Habeşistan toprakları, Kuzey Afrika'daki; Trablusgarp (Bugünkü Libya toprakları) Mısır ve Habeşistan, Tunus ve Cezayir yani tüm Atlas ülkeleri, Kafkasya, Kabartay bölgesi, Kırım-Eflak-Bağdan-Bulgaristan Yunan yarımadası, bugünkü Yugoslavya ve Arnavutluk toprakları, Ege Adaları, Kıbrıs adası, Adriyatik kıyılarındaki adalar. (Osmanlı Tarihi, Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, c. IV, Kısım: I, s. 1-3-45).
Yukarıdaki Osmanlı topraklarını hudutları ile çevrilmiş iç denizler:
Karadeniz, Azak Denizi, Marmara Denizi, Ege Denizi, Kızıl Deniz. Bu denizlerin tamamı Osmanlı ülkesinin bir iç denizi durumundadır. Fakat biz Türkler geçen bu bir asırlık zaman içerisinde bu durumu koruyamayarak dağılmaya başlamışızdır.
Evet sayın okurlarım, 1800'lü yıllardan 1923 yılına kadar geçen zaman içinde emperyalist politikalara boyun eğilmesi ve uygulanması sonucunda ülkemize giren yabancı sermaye ile işgallerle Büyük Osmanlı ülkesinden sadece bugünkü Trakya ve Anadolu topraklarımız kaldı.
On bir yıldır, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı yabancı sermayeye peşkeş çeken siyasilerimiz, önce ordumuzu etkisiz hale getirerek, ülkemizi yeni bir bölünme durumuna getirmişlerdir. Bu durum ancak vatandaşlarımızın birlik ve bütünlüğümüze uygun bir siyasi kararı ile önlenebilir. Bu da laik düşünceye dayanan bir siyasi uygulama ile ancak gerçekleşebilir. İnançlarımızı siyasete alet edersek emperyalistler ve yabancı sermaye ülkemizi tekrar bölebilir korkusu içerisindeyim. Bunun da 4+4+4 eğitim uygulaması ile başlayabileceği kanaatindeyim. Çünkü bu program dikta ve baskı siyasasının uygulanmasıdır. Eğitim ve öğretimde özgürlüğün ve demokrasinin de yok edilmesidir. Çünkü özgür düşünemeyen insan köle olmaya mahkûmdur. (Osmanlı Tarihi, Prof. Dr. Enver Ziya Karal, c. V, s. 1-2).
YeniMesaj / diğer yazıları
- Gaflette ısrar / 24.01.2015
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013
- 'Namaz kılan kimse felaha ermiştir' / 10.11.2014
- Saftan Başbakan olur mu? / 06.03.2014
- Ulusal devlet üzerine / 03.03.2014
- Anne sütü / 08.02.2014
- Minik cerrahlar / 20.01.2014
- Doğal yaşam / 13.01.2014
- Basit ve sade / 12.05.2013
- Faiz sarmalı / 24.03.2013
- Topraklarımız elimizden alınıyor / 20.03.2013