AKP hükümetinin bakanlar listesi açıklanınca hiç şaşırmamıştım.
Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu Bakan'ın ismini duyunca...
Mehmet Aydın, AKP'ye biçilen misyon için ideal bir bakandı.
Terör bahanesi ile AKP'nin neredeyse İslam ile ilgisinin kalmadığının ispatı için Mehmet Aydın'dan daha iyi bir isim olamazdı.
Çünkü ilahiyat bilgisini daha çok Hıristiyan ilahiyatına ve özellikle Vatikan'a ve de Hıristiyan oryantalistlere borçlu olduğunu her fırsatta övünerek anlatan Mehmet Aydın, Vatikan'dan İsrail'e, Ortodoks Patrikliği'nden Anglikan Kilisesi'ne kadar çokça aranan bir isim.
Özellikle dinlerarası diyalog ve misyoner toplantılarının vazgeçilmez bir ismi.
Başbakan Erdoğan da Mehmet Aydın'ın bu uluslararası şöhretini çok geçmeden farketmiş olacak ki önce Diyanet'ten sorumlu bakan yaptı, ardından katıldığı hemen bütün AB toplantılarında yanından ayırmadı.
Nasıl ayırsın ki? Mehmet Aydın "Kadınlar erkeklerden kuvvetlidir, ayetini böyle anladıkça AB'ye giremeyiz" diyecek kadar pervasız bir ilahiyatçı(!)
"Bizim Ahmet Ağa'nın oğlu Memo, Alman Mery ile evlendiği zaman hava atar Avrupalı gelinim var diye. Ama bizim Ayşe'yi Hans alırsa, bizim kız dinden çıktı diye feryadı basar. Şimdi bu kültürümüzle, inancımızla AB'ye giremeyiz Kur'an'ı bu zamana göre yorumlamalıyız" diyecek kadar pervasız bir ilahiyatçıdır(!)
Aynı Mehmet Aydın, sağ yanında evrensel papaz olmak için yıllardır Fethullah Gülen'in kapısını aşındıran, AKP iktidarında ise adeta Dışişleri bürokrasisinin aileden kabul ettiği Ortodoks papaz Bartholomeos, sol yanında son saldırıların ardından Başbakan'ın soluğunu kapısında aldığı Yahudi haham Haleman'ın olduğu bir ortamda, bir izleyicinin "Yahudi ve Hıristiyanlar siz onların dinine girmedikçe asla sizden razı olmazlar" âyeti hatırlatılınca... "Ama bakın bu papazlar benden razı" diyerek Kur'an'ın hükmüne adeta meydan okuyacak kadar pervasız bir ilahiyatçı(!)
Bütün bunlara bir gazeteci olarak tanık olmuş ve bu konularda kendisi ile İlahiyat Fakültesi'nin konferans salonunda 2.5 saat tartışmış biri olarak Mehmet Aydın'ın Kur'an'a, İslam'a bir oryantalist edası ile tepeden bakışını kulaklarımla duymuş ve üzülmüştüm.
Ancak Mehmet Aydın'ın Kur'an'a, Peygamberimize olan bakışının boyutlarını iki canlı tanıktan da dinleyince "eyvah" dedim.
Bir ay önce Vakit Gazetesi'nin yazarı dostum aradı. Mehmet Aydın'ın çokça içli dışlı olduğu Nur cemaatinden Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ile Mehmet Aydın arasında geçen bir tartışmayı aktardı. Mehmet Aydın, Ahmet Akgündüz'e "Ben Kur'an'ın üçte birini kabul etmiyorum. Çünkü onlar Arap adetleri" demiş. Akgündüz, "Duyunca şok oldum, ne söyleyeceğimi şaşırdım" demiş.
Vakit'teki dostuma, "Hep bu gerçekleri biz mi yazacağız? Bir kere de senin gazetende yaz da görelim. Ondan sonra biz de yazarız" demiştim. Ancak her zaman olduğu gibi Vakit'te yazamadı. Çünkü Vakit'in yayın anlayışına göre bir kişiyi eleştirmek için ya solcu ya da devletten olması lazım. Kendini muhafazakâr olarak kabul ettiren "Ben papaz oldum" dese Vakit ona sahip çıkmaya devam eder.
Diyanet'ten sorumlu Bakan Mehmet Aydın'ın pervasızlığına ilişkin bir anekdotu da AKP'nin ilk Başbakanı Gül'ün danışmanı olan Yazar'dan dinlemiştim.
Yine bir dinlerarası diyalog toplantısının ardından yemek yerken kalabalık bir ilahiyatçı grubuna Mehmet Aydın fıkra anlatıyormuş. Fıkra biraz muzır ve edebe mugayirmiş. Olayı anlatan yazar, "Daha fazla dayanamadım, elimde olmadan peçeteyi fırlatıp, dışarı çıktım. Ardından bir kaç ilahiyatçı arkadaş koluma girdi ve niye alındın biz bu tip esprileri aramızda hep yaparız diye sözümona beni teskin etmeye çalıştılar. Ben de Allah'tan korkun yüce Peygamberimizi muzır bir fıkra kahramanı haline düşürüp nasıl alay edebilirsiniz dedim ve toplantıyı terk ettim" demişti.
Bütün bunları niye yazdım. Bizzat benim gözlerimle tanık olduğum ya da en yakın çevresinden bizzat duyduğum Mehmet Aydın portresini aktardım. Çünkü bu yazı kaleme alınırken Mehmet Aydın ve onun atadığı Diyanet İşleri Başkanı Kur'an kursları ile ilgili projelerini konuşmak için Cumhurbaşkanı ile görüşmeye gidiyorlardı.
Şimdi endişelenmekte haksız mıyım?
Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan sorumlu Bakan'ın ismini duyunca...
Mehmet Aydın, AKP'ye biçilen misyon için ideal bir bakandı.
Terör bahanesi ile AKP'nin neredeyse İslam ile ilgisinin kalmadığının ispatı için Mehmet Aydın'dan daha iyi bir isim olamazdı.
Çünkü ilahiyat bilgisini daha çok Hıristiyan ilahiyatına ve özellikle Vatikan'a ve de Hıristiyan oryantalistlere borçlu olduğunu her fırsatta övünerek anlatan Mehmet Aydın, Vatikan'dan İsrail'e, Ortodoks Patrikliği'nden Anglikan Kilisesi'ne kadar çokça aranan bir isim.
Özellikle dinlerarası diyalog ve misyoner toplantılarının vazgeçilmez bir ismi.
Başbakan Erdoğan da Mehmet Aydın'ın bu uluslararası şöhretini çok geçmeden farketmiş olacak ki önce Diyanet'ten sorumlu bakan yaptı, ardından katıldığı hemen bütün AB toplantılarında yanından ayırmadı.
Nasıl ayırsın ki? Mehmet Aydın "Kadınlar erkeklerden kuvvetlidir, ayetini böyle anladıkça AB'ye giremeyiz" diyecek kadar pervasız bir ilahiyatçı(!)
"Bizim Ahmet Ağa'nın oğlu Memo, Alman Mery ile evlendiği zaman hava atar Avrupalı gelinim var diye. Ama bizim Ayşe'yi Hans alırsa, bizim kız dinden çıktı diye feryadı basar. Şimdi bu kültürümüzle, inancımızla AB'ye giremeyiz Kur'an'ı bu zamana göre yorumlamalıyız" diyecek kadar pervasız bir ilahiyatçıdır(!)
Aynı Mehmet Aydın, sağ yanında evrensel papaz olmak için yıllardır Fethullah Gülen'in kapısını aşındıran, AKP iktidarında ise adeta Dışişleri bürokrasisinin aileden kabul ettiği Ortodoks papaz Bartholomeos, sol yanında son saldırıların ardından Başbakan'ın soluğunu kapısında aldığı Yahudi haham Haleman'ın olduğu bir ortamda, bir izleyicinin "Yahudi ve Hıristiyanlar siz onların dinine girmedikçe asla sizden razı olmazlar" âyeti hatırlatılınca... "Ama bakın bu papazlar benden razı" diyerek Kur'an'ın hükmüne adeta meydan okuyacak kadar pervasız bir ilahiyatçı(!)
Bütün bunlara bir gazeteci olarak tanık olmuş ve bu konularda kendisi ile İlahiyat Fakültesi'nin konferans salonunda 2.5 saat tartışmış biri olarak Mehmet Aydın'ın Kur'an'a, İslam'a bir oryantalist edası ile tepeden bakışını kulaklarımla duymuş ve üzülmüştüm.
Ancak Mehmet Aydın'ın Kur'an'a, Peygamberimize olan bakışının boyutlarını iki canlı tanıktan da dinleyince "eyvah" dedim.
Bir ay önce Vakit Gazetesi'nin yazarı dostum aradı. Mehmet Aydın'ın çokça içli dışlı olduğu Nur cemaatinden Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ile Mehmet Aydın arasında geçen bir tartışmayı aktardı. Mehmet Aydın, Ahmet Akgündüz'e "Ben Kur'an'ın üçte birini kabul etmiyorum. Çünkü onlar Arap adetleri" demiş. Akgündüz, "Duyunca şok oldum, ne söyleyeceğimi şaşırdım" demiş.
Vakit'teki dostuma, "Hep bu gerçekleri biz mi yazacağız? Bir kere de senin gazetende yaz da görelim. Ondan sonra biz de yazarız" demiştim. Ancak her zaman olduğu gibi Vakit'te yazamadı. Çünkü Vakit'in yayın anlayışına göre bir kişiyi eleştirmek için ya solcu ya da devletten olması lazım. Kendini muhafazakâr olarak kabul ettiren "Ben papaz oldum" dese Vakit ona sahip çıkmaya devam eder.
Diyanet'ten sorumlu Bakan Mehmet Aydın'ın pervasızlığına ilişkin bir anekdotu da AKP'nin ilk Başbakanı Gül'ün danışmanı olan Yazar'dan dinlemiştim.
Yine bir dinlerarası diyalog toplantısının ardından yemek yerken kalabalık bir ilahiyatçı grubuna Mehmet Aydın fıkra anlatıyormuş. Fıkra biraz muzır ve edebe mugayirmiş. Olayı anlatan yazar, "Daha fazla dayanamadım, elimde olmadan peçeteyi fırlatıp, dışarı çıktım. Ardından bir kaç ilahiyatçı arkadaş koluma girdi ve niye alındın biz bu tip esprileri aramızda hep yaparız diye sözümona beni teskin etmeye çalıştılar. Ben de Allah'tan korkun yüce Peygamberimizi muzır bir fıkra kahramanı haline düşürüp nasıl alay edebilirsiniz dedim ve toplantıyı terk ettim" demişti.
Bütün bunları niye yazdım. Bizzat benim gözlerimle tanık olduğum ya da en yakın çevresinden bizzat duyduğum Mehmet Aydın portresini aktardım. Çünkü bu yazı kaleme alınırken Mehmet Aydın ve onun atadığı Diyanet İşleri Başkanı Kur'an kursları ile ilgili projelerini konuşmak için Cumhurbaşkanı ile görüşmeye gidiyorlardı.
Şimdi endişelenmekte haksız mıyım?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
İbrahim Berk / diğer yazıları
- Cübbe düştü haç göründü / 07.01.2020
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014
- Darbe fragmanı / 22.07.2016
- Suriye bumerangı / 24.02.2016
- AKP'nin hali pürmelali / 17.02.2016
- Atlantik'in iki yakasından Türkiye'nin görünümü / 22.10.2015
- Stratejik derinlikte çırpınan Türkiye / 18.09.2015
- Ya felakete, ya felaha / 05.09.2015
- Teröristleri takviye Mehmetçiği tasfiye operasyonu / 25.02.2015
- AKP IŞİD'i niçin vuramaz? / 15.10.2014
- Kuklalar düşünemez / 09.10.2014