Dünyada büyük ve köklü değişimin temelleri atılıyor. Daha doğru bir deyimle, dünyada dengeler değişiyor ve yeni dengeler kuruluyor. Değişim dönemlerinde isabetli öngörüde bulunmak ve ona göre politikalar belirlemek, ülkeler için hayati önem taşır. Değişimler, ilkönce fikir plânında başlar, sonra sırasıyla ekonomi, siyasi, askeri ve sosyal alanlara yayılır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, dünyada oluşan dengeler böyle oluşmuş, yani önce uluslararası ekonomik örgütler kurulmuş ve onu diğerleri izlemiştir. Uluslararası ekonomik örgütlerin başında Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gelmektedir. Daha sonra kurulan Dünya Ticaret Örgütü de, bunlara eş bir güce kavuşturulmuştur.Bu örgütler, sözde uluslararası ticareti yaygınlaştırmak, kolaylaştırmak ve ortaya çıkan sorunları çözmek için kurulmuşlardır. Özde ise yaptıkları iş, belli bir azınlığın lehine, çoğunluğun aleyhine oluşturulan sömürü düzenini sürdürmektir. Nitekim bu düzen yıllarca, o örgütlerin sayesinde ayakta kalmıştır. Ancak hiçbir şey geldiği gibi gitmiyor. Aksamalar, tökezlemeler ve başkaldırılar, kaçınılmaz şekilde zuhur ediyor. Uluslararası ekonomik örgütler için de aynısı olmuştur. Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'dan oluşan BRICS ülkeleri, yeni uluslararası ekonomik örgütler için kolları sıvadılar. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF)'na alternatif örgütlerin kurulmasına karar verdiler. Dünya Bankası benzeri 50 milyar dolarlık 'Kalkınma Bankası' ve IMF benzeri 100 milyar dolarlık 'Döviz Rezervi Fonu' kurdular. Lâtin Amerikalı uzman J. Castro Neves'e göre, bu kuruluşlarla, Dünya Bankası ve IMF'ye, "eğer siz reform yapmazsanız, kalkınmakta olan ülkelerin gücünü kabul etmeye açık olmazsanız, biz de kendi yapılanmamıza bakarız" mesajı verilmiştir. BRICS ülkelerinin, kurdukları yeni örgütlerin kapılarını kalkınmakta olan ülkelere açık tutma kararı, Türkiye'yi de yakından ilgilendirmektedir. Çünkü Türkiye de kalkınmakta olan ülkeler sınıfında yer almaktadır. Bu demektir ki, Türkiye, istediği anda yeni uluslararası ekonomik örgütlere üye olabilir. Ama ne yazık ki, aradan epey zaman geçmesine rağmen, Türkiye'de bu yönde hiçbir irade ortaya konulmamıştır. Türkiye'nin, BRICS ülkelerine katılması, Türkiye'ye uluslararası büyük bir güç ve kuvvet kazandıracaktır. Aslında Türkiye, bu konuda öncü rol de oynayabilirdi. Başta ifade ettiğimiz gibi değişimler önce fikir plânında başlar. BRICS ülkelerini kurdukları alternatif uluslararası ekonomik örgütlerin fikir babası Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'tır. Bilim ve siyaset adamımızın önerileri doğrultusunda kurulan bu örgütlerde Türkiye'nin yer alması, Türkiye'ye saygın bir konum kazandıracaktır. Bu kadar açık gerçeği göremeyenler, hangi uluslararası gelişmeyi görebilir ve doğru değerlendirebilir? Böylesi büyük fırsat ve imkânları kullanmadığı içindir ki, Türkiye, olması gereken yerde bir türlü olamıyor, sarkaç gibi boşlukta sallanıp duruyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018