Bilim adamlarını şu şekilde sınıflandırabiliriz:1) Doğruyu göremeyenler.2) Doğruyu görüp de söylemeyenler.3) Doğruyu görüp, söyleyip de herhangi bir çözüm sunamayanlar.4) Hem doğruyu görüp hem de çözüm sunanlar.Esasen 1. kategoride ifade ettiğimiz "doğruyu göremeyenler"e bilim adamı demek de doğru değildir, ama günümüzün bir vakıası olduğu için ifade ettik. Onlar bazen yabancı bir yazarın eserini tercüme edip, taklit ederek, bazen de birilerinin maksatlı ya da maksatsız desteğini arkasına alarak bir unvan elde edip ya hiç faydası olmayan, ya da oldukça zararı olan kimselerdir.Maalesef bu birinci kategori ülkemizin önemli bir gerçeğidir. Ülkemizin içinde bulunduğu kuşatılmışlığı ve de kötüye gidişatı milletimizin en eğitimsiz insanları dahi görürken, birçok bilim adamının(!) gidişatın iyiliğinden bahsetmesi durumun vahametini ortaya koymaktadır.İkinci kategoride bulunanlar, yani doğruyu görüp de ifade etmeyenler ise gizli ya da aşikar büyük bir ihanet içindedir. Aslında bu kimseler kendilerine verilmiş olan ilmi ve de unvanı hak etmeyen insanlardır. Çünkü bilim adamının asıl vazifesi sahip olduğu ilimle ulaştığı doğruyu, şartlar ne olursa olsun insanlarına aktarması, onları ayıktırması, gelecek tehlikeleri haber vermesidir.Bir de bu kategoride doğruyu gayet iyi bilip de, maddi menfaat sağlamak, kötü niyetli yerli ve yabancıların ideolojik beklentilerini karşılamak, ülkeyi onların işgallerine hazır hale getirmek gibi sebeplerle, bildiği gerçekleri gizleyen, ya da ters yüz edip bilinçli olarak yanlış aktaran sözde bilim adamları da vardır. Bilim adamları içinde topluma ve insanlığa en zararlı olanları da bunlardır. Bunlar ihanetin zirvesini yapmaktadırlar. Maalesef günümüzde bu tür bilim adamlarına(!) bolca rastlanmaktadır.Üçüncü kategoride bulunan bilim adamları, şu ana kadar saydıklarımızın aksine, gerçek bilim adamlarıdır. Onlar kendileri bir çözüm sunamasa da tehlikelerden haber vererek, doğruları anlatarak, çözümün adresini göstererek kendilerine düşen görevi yapmış olurlar. Onlar doğruyu anlattıkları için bugün ve de gelecekte takdir edilirler.Çözümü bizzat ortaya koymak, hatta bu çözümün sadece belli bir bölgeye ait değil de evrensel olması her babayiğidin harcı değildir.Sahip oldukları ilimle çığır açan, insanlığa ışık tutan tarihte çok nadirdir.Evet. Bu bilim adamları dördüncü kategoride ifade ettiğimiz "Hem doğruyu görüp, hem de çözüm sunanlar". Bu bilim adamları sahip oldukları ilim anahtarıyla insanlığa kapalı olan büt<ün kapıları bir bir açarlar.Onlar dar kalıpların içinde sıkışıp duran insanların etrafındaki, kalın duvarları kaldırır, karanlığı aydınlatır, ne paradoks kalır ne de kara lekeler.İşte geçtiğimiz hafta sonu tertip edilen "Milli Ekonomi Modeli Kongresi"nde yerli ve yabancı birçok gerçek bilim adamının takdir ettiği, projesinin mükemmelliğini vurguladığı çağımızın bilge insanı Prof. Dr. Haydar Baş da bu kategoride yer alıyor.Sunduğu "dahiyane" modelin, asırlardır dünya insanını bir sülük gibi emen kapitalist vb. anlayışları tamamen tarihin çöplüğüne gömmesi özelliğiyle de Sayın Baş, şu ana kadar gelen bilim adamları içerisinde zirveye oturmaktadır. Onun modeli bir anti tez değil, tezdir. Lokal bir çözüm değil evrenseldir. Bir gediği kapatan basit bir tez değil, bütün problemlere topyekün çözüm sunan bütün bir modeldir. İnsana yabancı değil, insan merkezlidir... Yukarıda ifade ettiğim özellikler Kongre'de yerli ve yabancı bilim adamlarının sunduğu ortak görüşler.Böyle mükemmel bir modeli kelimelerle anlatmak takdir edersiniz ki oldukça zordur. Detaylı bilgi için www.milliekonomimodeli.com internet adresine mutlaka bakınız. Özellikle de Haydar Bey'in son kaleme aldığı "Milli Ekonomi Modeli" kitabını mutlaka okuyunuz.Çağa mührünü vuran ve de vuracak olan böyle mükemmel bir modelin sahibinin ülkemizin değerli bir şahsiyeti olması da ayrıca gurur duyduğumuz bir hadisedir.Akademik arenada bütün dünyaya yerli ve yabancı bilim adamlarınca ilan edilen "Milli Ekonomi Modeli" tezinin zaman kaybetmeden bir devlet politikası halinde değerlendirilmesi de en büyük arzumuzdur.Değerli bir eseri ortaya koymak ne kadar büyük bir başarıysa, onun uygulanacağı ortamı sunmak da elbetteki tarihin asla unutamayacağı bir başarı olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Trump’tan Şara’ya ‘Abraham Anlaşması’ şartı / 15.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025
- BTP lideri Hüseyin Baş hakkında bir garip iddianame! / 14.05.2025
- 'Terörsüz Türkiye' açılımından teröristler neden memnun? / 13.05.2025
- Demokratikleşme derken federasyonu mu kastediyorlar! / 10.05.2025
- Şara’nın Fransa ziyareti SDG’yi güçlendirdi / 09.05.2025
- Hindistan-Pakistan çatışmalarını nasıl okumalıyız? / 08.05.2025
- Trump'ın memnuniyeti, Türkiye'nin mağduriyeti demektir / 07.05.2025
- ‘Bu saldırı, demokrasiye yapılmış bir saldırıdır’ / 06.05.2025
- Hedeflediğiniz, hayal ettiğiniz Suriye bu muydu? / 03.05.2025
- Depreme rağmen kentsel dönüşüm neden ilerlemiyor? / 01.05.2025