Ülkemiz siyasetinde, Ayasofya’nın ibadete (Müslümanların ibadetine) açılması ve Taksim’e cami yapılması konularının özel bir yeri ve oy rantı vardı. Çünkü namaz kılmayanlar bile bu söylem sahiplerini destekler ve hak verirlerdi. Özellikle 1994’te Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne Başkan olması hem bu söylemleri sıklaştırmış hem de vatandaşın beklentilerini arttırmıştı. Erbakan ve Tayyip Erdoğan, Ayasofya’yı ibadete açmayı sadece lafla denediler. Taksim’e cami yapacağız, dediler. Ama birileri “dur” deyince, hemen durdular.
Eğer attığınız adım hak yolda ise hangi güç size engel olabilir ki? Veya hak yolda olduğunuzdan eminseniz hangi güç sizi korkutabilir? Öyle kefeni yanında taşımak mesele değil, kefenin içine girmek asıl mesele… Daha sonra bu tartışmalar bitti. Zaten Erbakan rahmetli oldu. Erdoğan ise gömleği çoktan çıkartmıştı.
Şimdi “Taksim’e cami projesi” adı altında yeni bir gündem var. Geçmiş yıllarda Taksim’de camiye hayır, diyenler (ki, bunlar hala hayatta, isimleri de aynı ve dünyalık güçlerinden hiçbir şeyde eksilmemiş) şimdi ortalıkta yoklar. Daha doğrusu “böyle cami projesine can kurban” anlayışındalar. Neden?
Nedenlere geçmeden proje sahibinden bahsedelim; Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp. Saint Joseph Lisesi mezunu, yüksek mühendis, mimar, kent bilimci, İstanbul’a başkan olabilmek için çalmadık kapı bırakmayan bir kişi.
Sayın Alp daha önce iki kez MHP’den, bir kez DYP’den, bir kez de DSP’den İstanbul Belediye Başkanlığına aday oldu. Son Koalisyon hükümetinde Başbakan Danışmanlığına atandı. Yani siyasette çalmadık kapı bırakmayan bir şahıs. Şimdilerde AKP’ye göz kırpıyor. Taksim projesi ve Başbakana tezahüratları “Ey Tayyip baksana, beni belediye başkanı yapsana” cinsinden. Zaten projesini anlatırken Başbakana yaptığı atıflar bu iddiamızı doğrular nitelikte…
Sayın Alp; “İlk günden vakfa şunu söyledim ki bu vakıf eskiden dernekti, Başkanı da Sayın Başbakandı…”, “Taksim Cumhuriyet Camii ve Dinler Müzesi Projesi’ çağdaş Türkiye’yi ifade eden bir proje. Hayata geçmesini çok isterim. Taksim’e cami yapılsın - yapılmasın gibi sığ tartışmaların bir kenara bırakılmasını arzu ediyorum. Proje gerçekleşirse Sayın Başbakanımız da İslam âlemine bir mühür vurmuş olacaktır” diyor.
Mimar Ahmet Vefik Alp, Sofya’da gerçekleşen Dünya Mimarlık Zirvesi Interarch 2012’de, Taksim Camisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından Ahmet Vefik Alp’e hazırlatılan “Taksim Cumhuriyet Camii ve Dinler Müzesi” Projesi ödül aldı. Öğrendiğim kadarı ile bu ödülü verenlerin tamamı Hıristiyan.
Hıristiyan üyeler tarafından ödüle layık görülen bu projeye yine Sayın Alp’in anlatımıyla kabaca bakarsak neden bu ödül verildiğini de anlarız zannımca…
“Ben Sinan kopyası çizmem… Çağının teknolojisini, gelenek ve göreneğini yansıtıyorsa mimari değerlidir. Sadece bir cami olarak görmedik, bir kültür merkezi olarak gördük. Dinler tarihi müzesi var. Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın tanıtıldığı bir medeniyetler beşiği… Bu projede çağdaş bir yorum getiriyorum. Belki cami mimarisinde yeni bir ekol yaratılıyor. Sinan bugün yaşasaydı nasıl bir yorum yapardı, diye düşündük. Şuna dikkat ettik: Bugünkü teknoloji, değerler hakim olacak. Ama caminin de geleneksel görüntüleri kaybedilmeyecek. Beyoğlu Belediye Başkanımız, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Müftümüz, milletvekilleri projeyi gördü. Şu anda Sayın Başbakan, Vakıf Başkanı’nın konuyu değerlendirmesini bekliyor...
…Ziyaretçi alttan 5. bodrum seviyesinden başlayarak önce Musevilik katını gezmekte, yürüyen bandı kullanarak 4. bodrum da Hıristiyanlık katına ve nihayet 3. bodrum da İslamiyet katına yükselmektedir… Bu işlev ile Taksim Camisi ve dolayısıyla Taksim Meydanı’nı dünya kültür ve medeniyetlerinin buluşma ve birleşme noktasına dönüşmektedir.
Böylece Taksim Camii sadece bir ibadet mekânı değil bir buluşma odağı olarak algılanmalıdır… 40 m yüksekliğinde Minare… Minareyi taçlandıran 4 küçük hilal 4 halifeyi, en üstteki büyük hilal de İslam dini ve kültürünü simgelemektedir…”
Evet, proje sahibinin de dediği gibi yapılmak istenen mekan bir buluşma odağı. Yani “Cami” kavramının, sadece kelime anlamı var bu projede. Cem “toplanma, bir araya gelme” kökünden gelen cami, “toplayan, bir araya getiren yer, toplanma yeri” demektir. Bu projenin de amacı Yahudileri, Hıristiyanları ve Müslümanları bir araya getirmek.
Peki, her Müslüman’ın hem beyninde hem de gönlündeki cami ne demektir? “La ilahe İllallah Muhammed Resulullah” diyen insanların Rablerine topluca ibadet etmek, yani namaz kılmak, Allah’ı zikretmek, salâvat getirmek, nefs muhasebesi yapmak, maddi ve manevi ilimleri tahsil etmek artı Müslümanlar arasında otokontrol sistemini sağlamak gibi fonksiyonları olan bir mekândır cami. Yani Sayın Alp’in projesi bir cami projesi değil toplanma yeri projesidir.
Eğer attığınız adım hak yolda ise hangi güç size engel olabilir ki? Veya hak yolda olduğunuzdan eminseniz hangi güç sizi korkutabilir? Öyle kefeni yanında taşımak mesele değil, kefenin içine girmek asıl mesele… Daha sonra bu tartışmalar bitti. Zaten Erbakan rahmetli oldu. Erdoğan ise gömleği çoktan çıkartmıştı.
Şimdi “Taksim’e cami projesi” adı altında yeni bir gündem var. Geçmiş yıllarda Taksim’de camiye hayır, diyenler (ki, bunlar hala hayatta, isimleri de aynı ve dünyalık güçlerinden hiçbir şeyde eksilmemiş) şimdi ortalıkta yoklar. Daha doğrusu “böyle cami projesine can kurban” anlayışındalar. Neden?
Nedenlere geçmeden proje sahibinden bahsedelim; Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp. Saint Joseph Lisesi mezunu, yüksek mühendis, mimar, kent bilimci, İstanbul’a başkan olabilmek için çalmadık kapı bırakmayan bir kişi.
Sayın Alp daha önce iki kez MHP’den, bir kez DYP’den, bir kez de DSP’den İstanbul Belediye Başkanlığına aday oldu. Son Koalisyon hükümetinde Başbakan Danışmanlığına atandı. Yani siyasette çalmadık kapı bırakmayan bir şahıs. Şimdilerde AKP’ye göz kırpıyor. Taksim projesi ve Başbakana tezahüratları “Ey Tayyip baksana, beni belediye başkanı yapsana” cinsinden. Zaten projesini anlatırken Başbakana yaptığı atıflar bu iddiamızı doğrular nitelikte…
Sayın Alp; “İlk günden vakfa şunu söyledim ki bu vakıf eskiden dernekti, Başkanı da Sayın Başbakandı…”, “Taksim Cumhuriyet Camii ve Dinler Müzesi Projesi’ çağdaş Türkiye’yi ifade eden bir proje. Hayata geçmesini çok isterim. Taksim’e cami yapılsın - yapılmasın gibi sığ tartışmaların bir kenara bırakılmasını arzu ediyorum. Proje gerçekleşirse Sayın Başbakanımız da İslam âlemine bir mühür vurmuş olacaktır” diyor.
Mimar Ahmet Vefik Alp, Sofya’da gerçekleşen Dünya Mimarlık Zirvesi Interarch 2012’de, Taksim Camisi Kültür ve Sanat Vakfı tarafından Ahmet Vefik Alp’e hazırlatılan “Taksim Cumhuriyet Camii ve Dinler Müzesi” Projesi ödül aldı. Öğrendiğim kadarı ile bu ödülü verenlerin tamamı Hıristiyan.
Hıristiyan üyeler tarafından ödüle layık görülen bu projeye yine Sayın Alp’in anlatımıyla kabaca bakarsak neden bu ödül verildiğini de anlarız zannımca…
“Ben Sinan kopyası çizmem… Çağının teknolojisini, gelenek ve göreneğini yansıtıyorsa mimari değerlidir. Sadece bir cami olarak görmedik, bir kültür merkezi olarak gördük. Dinler tarihi müzesi var. Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlığın tanıtıldığı bir medeniyetler beşiği… Bu projede çağdaş bir yorum getiriyorum. Belki cami mimarisinde yeni bir ekol yaratılıyor. Sinan bugün yaşasaydı nasıl bir yorum yapardı, diye düşündük. Şuna dikkat ettik: Bugünkü teknoloji, değerler hakim olacak. Ama caminin de geleneksel görüntüleri kaybedilmeyecek. Beyoğlu Belediye Başkanımız, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Müftümüz, milletvekilleri projeyi gördü. Şu anda Sayın Başbakan, Vakıf Başkanı’nın konuyu değerlendirmesini bekliyor...
…Ziyaretçi alttan 5. bodrum seviyesinden başlayarak önce Musevilik katını gezmekte, yürüyen bandı kullanarak 4. bodrum da Hıristiyanlık katına ve nihayet 3. bodrum da İslamiyet katına yükselmektedir… Bu işlev ile Taksim Camisi ve dolayısıyla Taksim Meydanı’nı dünya kültür ve medeniyetlerinin buluşma ve birleşme noktasına dönüşmektedir.
Böylece Taksim Camii sadece bir ibadet mekânı değil bir buluşma odağı olarak algılanmalıdır… 40 m yüksekliğinde Minare… Minareyi taçlandıran 4 küçük hilal 4 halifeyi, en üstteki büyük hilal de İslam dini ve kültürünü simgelemektedir…”
Evet, proje sahibinin de dediği gibi yapılmak istenen mekan bir buluşma odağı. Yani “Cami” kavramının, sadece kelime anlamı var bu projede. Cem “toplanma, bir araya gelme” kökünden gelen cami, “toplayan, bir araya getiren yer, toplanma yeri” demektir. Bu projenin de amacı Yahudileri, Hıristiyanları ve Müslümanları bir araya getirmek.
Peki, her Müslüman’ın hem beyninde hem de gönlündeki cami ne demektir? “La ilahe İllallah Muhammed Resulullah” diyen insanların Rablerine topluca ibadet etmek, yani namaz kılmak, Allah’ı zikretmek, salâvat getirmek, nefs muhasebesi yapmak, maddi ve manevi ilimleri tahsil etmek artı Müslümanlar arasında otokontrol sistemini sağlamak gibi fonksiyonları olan bir mekândır cami. Yani Sayın Alp’in projesi bir cami projesi değil toplanma yeri projesidir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Küfrün karşısında bir tek İmam Hüseyin kalmıştı / 05.07.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025
- ‘Bana Hüseyin’den haber ver’ / 04.07.2025
- Milletin sorunlarını artık kale bile almıyorlar / 02.07.2025
- Ortadoğu'da ikinci dizayn dönemi / 30.06.2025
- Fitneye karşı Hüseyin olmak / 29.06.2025
- Sözde ‘Terörsüz Türkiye’ye’ feda edilen değerlerimiz / 28.06.2025
- NATO toplantısı öncesi ve sonrası / 27.06.2025
- İsrail, ABD-İran savaşından 15 ders / 26.06.2025
- Türkiye, BOP’un neresinde? / 24.06.2025
- TBMM’deki rezalet BOP’un parçasıdır / 23.06.2025