Prof. Dr. Haydar Baş, 'Dua ve Zikir ' isimli eserinde cennet ehlinin zikri konusunda şu bilgileri veriyor:
Zikir ehli olan mü'min zikir hâlinde istikrarlı olup, her hâlinde Allah'ı zikredince, o zikir kalbine yerleşir. Allah'ın tecellilerine mazhar olan, zikrullahın yerleştiği kalpten hiçbir şeyin onu çıkartmaya gücü yetmez. O mü'min, yaşarken her hâlinde zikrettiği gibi, son nefes hâlinde, kabrinde, dirilirken, haşrolurken, sırattan geçerken her hâlinde Allah'ı zikre devam eder.
Berâ b. Âzib (r.a.) rivâyet etmiştir: "Gerçek Müslüman, kabirde sorguya çekildiği zaman Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in (s.a.a.) Allah'ın peygamberi olduğuna şehâdet eder. İşte bu, 'Allah'a iman edenleri hem dünyada, hem âhirette kelime-i şehâdet üzere sâbit kılar' (İbrahim: 27) mânâsındaki âyet-i kerimenin bir ifadesidir."
Mü'minlerin kurtuluşları selâmete ermeleri de bu zikir vesilesiyledir: el-Muğîre'den rivayetle; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Sırat köprüsünde mü'minlerin şiârı, 'Rabb'im, selâmete erdir, selâmete erdir!' olacaktır." (Tirmizî, 2432).
Cenâb-ı Hak; "İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda (dünyada da âhirette de) da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz" (Tirmizî, 2432) buyurdu. Mü'minler, O Yüce Yaratıcıya dünyada da, âhirette de hamd ve senâda bulunanlardır.
Mü'minin zikri Cennette devam edecektir. Ayet-i kerimede de Cenâb-ı Hak, "İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rab'leri onları nimet dolu Cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir" buyurdu. "Onların oradaki duası, 'Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz' (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise 'selâm'dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" (Yûnus: 10/9,10) âyet-i kerimesi ile mü'minlerin Cennette de zikrullaha devam ettiklerini beyan buyurdu. Bu mânâda Peygamber Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdu: "Cennet ehli Cennet'te yerler, içerler, tükürmezler, küçük ve büyük abdestlerini bozmazlar, sümkürmezler." Dediler ki: "Peki yedikleri ne olacak?" "Misk gibi kokan geğirme ve terleme ile giderilecek. Tıpkı soluk almak ilham edildiği gibi onlara tesbih ve tahmid etmek de ilham edilecektir." (Müslim, Cennet, 18, s. 2180-1 ve Tirmizî, 4741).
Hz. Ali'den (r.a.) rivayetle; O, İbn A'bed'e, "Sana kendimden ve Fâtıma'dan bahsedeyim mi?" dedi. "Evet" dedim. Bunun üzerine şunları anlattı: "Fâtıma, el değirmeni döndürdü eli nasırlaştı. Sırtında kırba ile su taşıdı boynunda iz bıraktı. Evi süpürdü üstü-başı toz içinde kaldı. Bu arada Peygamber'e (s.a.a.) hizmetçiler gelmişti. Dedim ki: 'Babana gitsen de O'ndan bir hizmetçi istesen olmaz mı?' Bunun üzerine gitti, yanında erkeklerin olduğunu görünce geri döndü. Ertesi gün Peygamber (s.a.a.) ona gelip sordu: 'İhtiyacın ne idi?' Cevap vermeyip sustu. Dedim ki: 'Ey Allah Resûlü! Ben Sana anlatayım; eli nasır oluncaya kadar el değirmeni çevirdi, boynunda iz bırakıncaya dek sırtında kırba taşıdı, elbisesi tozlanıncaya dek evi süpürdü. Hizmetçiler gelince, Sana gelip bir hizmetçi vermen için kendisine emrettim, belki o hizmetçi yükünü biraz hafifletirdi,diye düşündüm.' Bunun üzerine, 'Ey Fâtıma! Allah'tan kork, Rabbinin farzını yerine getir! Ailenin işini yap; yatağına yattığında, otuz üç kere sübhanallah; otuz üç kere elhamdülillah ve otuz dört kere Allahuekber de ki, bu tam yüz yapar, işte bu, senin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır' buyurdu. (Fâtıma) şu cevabı verdi: 'Allah'tan ve O'nun Resûlü'nden hoşnut oldum.' Allah Resûlü, böylece ona hizmetçi vermedi." (Buhârî, Fardu'l-Humus 6, IV, 48).
Hz. Ali dedi ki: "Onu Peygamber'den (s.a.a.) duyduğum günden beri hiç bırakmadım." Denildi ki: "Sıffîn gecesi de mi bırakmadın?" "Sıffîn gecesi de bırakmadım" dedi. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî).
Sa'd'den rivayetle;
O, Peygamber (s.a.a.) ile bir kadının yanına girdi. Kadının elinde tesbih çektiği bir taş ya da bir çekirdek vardı. Peygamber (s.a.a.) ona dedi ki: "Sana bundan daha kolay ve üstün olan bir şey söyleyeyim mi?" Kadın, "Annem babam Sana feda olsun ey Allah Resûlü, evet" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.a.), "Gökteki yarattıkları sayısınca sübhanallah (Allah'ı tenzîh ederim), yerdeki yarattıkları sayısınca sübhanallah, gökle yer arasındaki yarattıkları sayısınca sübhanallah, yaratacağı şeyler sayısınca sübhanallah, bunun misli Allahüekber, bunun misli elhamdülillah ve bunun misli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah de" buyurdu. (Ebû Dâvud, 1500 ve Tirmizî, 3568). (Prof. Dr. Haydar Baş, Dua ve Zikir).
Zikir ehli olan mü'min zikir hâlinde istikrarlı olup, her hâlinde Allah'ı zikredince, o zikir kalbine yerleşir. Allah'ın tecellilerine mazhar olan, zikrullahın yerleştiği kalpten hiçbir şeyin onu çıkartmaya gücü yetmez. O mü'min, yaşarken her hâlinde zikrettiği gibi, son nefes hâlinde, kabrinde, dirilirken, haşrolurken, sırattan geçerken her hâlinde Allah'ı zikre devam eder.
Berâ b. Âzib (r.a.) rivâyet etmiştir: "Gerçek Müslüman, kabirde sorguya çekildiği zaman Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in (s.a.a.) Allah'ın peygamberi olduğuna şehâdet eder. İşte bu, 'Allah'a iman edenleri hem dünyada, hem âhirette kelime-i şehâdet üzere sâbit kılar' (İbrahim: 27) mânâsındaki âyet-i kerimenin bir ifadesidir."
Mü'minlerin kurtuluşları selâmete ermeleri de bu zikir vesilesiyledir: el-Muğîre'den rivayetle; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: "Sırat köprüsünde mü'minlerin şiârı, 'Rabb'im, selâmete erdir, selâmete erdir!' olacaktır." (Tirmizî, 2432).
Cenâb-ı Hak; "İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda (dünyada da âhirette de) da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz" (Tirmizî, 2432) buyurdu. Mü'minler, O Yüce Yaratıcıya dünyada da, âhirette de hamd ve senâda bulunanlardır.
Mü'minin zikri Cennette devam edecektir. Ayet-i kerimede de Cenâb-ı Hak, "İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rab'leri onları nimet dolu Cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir" buyurdu. "Onların oradaki duası, 'Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz' (sözleridir). Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise 'selâm'dır. Onların dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur" (Yûnus: 10/9,10) âyet-i kerimesi ile mü'minlerin Cennette de zikrullaha devam ettiklerini beyan buyurdu. Bu mânâda Peygamber Efendimiz de bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurdu: "Cennet ehli Cennet'te yerler, içerler, tükürmezler, küçük ve büyük abdestlerini bozmazlar, sümkürmezler." Dediler ki: "Peki yedikleri ne olacak?" "Misk gibi kokan geğirme ve terleme ile giderilecek. Tıpkı soluk almak ilham edildiği gibi onlara tesbih ve tahmid etmek de ilham edilecektir." (Müslim, Cennet, 18, s. 2180-1 ve Tirmizî, 4741).
Hz. Ali'den (r.a.) rivayetle; O, İbn A'bed'e, "Sana kendimden ve Fâtıma'dan bahsedeyim mi?" dedi. "Evet" dedim. Bunun üzerine şunları anlattı: "Fâtıma, el değirmeni döndürdü eli nasırlaştı. Sırtında kırba ile su taşıdı boynunda iz bıraktı. Evi süpürdü üstü-başı toz içinde kaldı. Bu arada Peygamber'e (s.a.a.) hizmetçiler gelmişti. Dedim ki: 'Babana gitsen de O'ndan bir hizmetçi istesen olmaz mı?' Bunun üzerine gitti, yanında erkeklerin olduğunu görünce geri döndü. Ertesi gün Peygamber (s.a.a.) ona gelip sordu: 'İhtiyacın ne idi?' Cevap vermeyip sustu. Dedim ki: 'Ey Allah Resûlü! Ben Sana anlatayım; eli nasır oluncaya kadar el değirmeni çevirdi, boynunda iz bırakıncaya dek sırtında kırba taşıdı, elbisesi tozlanıncaya dek evi süpürdü. Hizmetçiler gelince, Sana gelip bir hizmetçi vermen için kendisine emrettim, belki o hizmetçi yükünü biraz hafifletirdi,diye düşündüm.' Bunun üzerine, 'Ey Fâtıma! Allah'tan kork, Rabbinin farzını yerine getir! Ailenin işini yap; yatağına yattığında, otuz üç kere sübhanallah; otuz üç kere elhamdülillah ve otuz dört kere Allahuekber de ki, bu tam yüz yapar, işte bu, senin için bir hizmetçiden daha hayırlıdır' buyurdu. (Fâtıma) şu cevabı verdi: 'Allah'tan ve O'nun Resûlü'nden hoşnut oldum.' Allah Resûlü, böylece ona hizmetçi vermedi." (Buhârî, Fardu'l-Humus 6, IV, 48).
Hz. Ali dedi ki: "Onu Peygamber'den (s.a.a.) duyduğum günden beri hiç bırakmadım." Denildi ki: "Sıffîn gecesi de mi bırakmadın?" "Sıffîn gecesi de bırakmadım" dedi. (Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud ve Tirmizî).
Sa'd'den rivayetle;
O, Peygamber (s.a.a.) ile bir kadının yanına girdi. Kadının elinde tesbih çektiği bir taş ya da bir çekirdek vardı. Peygamber (s.a.a.) ona dedi ki: "Sana bundan daha kolay ve üstün olan bir şey söyleyeyim mi?" Kadın, "Annem babam Sana feda olsun ey Allah Resûlü, evet" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.a.), "Gökteki yarattıkları sayısınca sübhanallah (Allah'ı tenzîh ederim), yerdeki yarattıkları sayısınca sübhanallah, gökle yer arasındaki yarattıkları sayısınca sübhanallah, yaratacağı şeyler sayısınca sübhanallah, bunun misli Allahüekber, bunun misli elhamdülillah ve bunun misli lâ havle ve lâ kuvvete illâ billah de" buyurdu. (Ebû Dâvud, 1500 ve Tirmizî, 3568). (Prof. Dr. Haydar Baş, Dua ve Zikir).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Gökhan Demir / diğer yazıları
- Büyük Ortadoğu Projesi'nin hedefi Türkiye / 26.06.2025
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020
- ABD ve İsrail’i gölgede bıraktılar… / 28.10.2024
- Büyük Ortadoğu Projesi’nin Türkiye ayağı / 24.10.2024
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-II / 10.12.2020
- Mustafa Kemal ile beraber hareket dönemi-I / 09.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-VI / 08.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-V / 07.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-IV / 04.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-III / 03.12.2020
- Ankara millî şahlanışa katılıyor-II / 02.12.2020