Dağdaki çoban da benim eşkıya da…
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) tarafından düzenlenen Milli Kahramanlarımızı Anma Program serisinin 3'üncüsü Cumartesi günü Kahramanmaraş'ta Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde gerçekleşti. Kahramanmaraşlıların büyük ilgi gösterdiği programda kapanış konuşmasını Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş yaptı. 2002 yılında Anadolu'yu gezerken millete “Ben bu arkadaşların hemen hemen tamamını tanıyorum. Ama sizin zannettiğiniz gibi bir hüner, bir bilgi, bir beceri bunlarda yok. Eğer bunları denerseniz sonumuz hüsran olur” dediğini söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, “Vatandaşlarımız beni dinledi, kafasını salladı, sakalım vardı ama gitti oy sandığında dediğimi unuttu. Ve şimdi hakikaten Türkiye'nin hali pür melali yürekler acısı” diye konuştu.
Biz hep biriz
“Hiçbir zaman bir daha bunları dinlemeyin. Bunlar Deccal'in yolunu aydınlattıkları için hünerleri bu konuda fazladır. Yalanı sahih, sahihi de yalan kabul ederler ve milleti de böyle ikna ederler” diye konuşan ve birlik, beraberlik vurgusu yapan Prof. Dr. Haydar Baş sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet millet buluşmasına, sivil ve askerin kardeş olmasına gece gündüz gayret ettiğim için bana bunlar geçmişte ne diyordu biliyor musunuz? “Yahu bu Haydar Hoca var ya bu derin devletin adamıdır.” Şimdi ise şunu söylüyorlar: “Bu Haydar Hoca'ya devlet karşıdır.” İblis bunları görseydi Müslüman olurdu. Kimin aklına bu kadar oyun gelir? Dün ne diyordun, bugün ne diyorsun? Şimdi devlet ellerine geçti, Haydar Hoca bir yerde yok. Ordu da ellerine geçti Haydar Hoca bir yerde yok. O zaman çevir kazı yanmasın. Başladılar iftira etmeye. Ama söke söke bu milletle beraber olacağız, onları da adam edeceğiz hiç merak etmeyin. Ben de Avrupalıya, Amerikalıya, İsrailliye vatandaşını kaptıracak göz var mı? Hepsini alacağım, hepsini adam edeceğiz hiç merak etmeyin. Dağdaki çoban da benim, eşkıya da benim, çocuk da benim, kardeşim de benim, anam da benim, kız kardeşim de benim, sizler de benimsiniz. Biz hep biriz. Biz bir yürek, bir bileğiz Allah'ın izniyle.”
Cemevleri mescittir
Konuşmasında cemevleri konusuna da değinen Prof. Dr. Haydar Baş cemevlerinin aynı zamanda bir mescit olduğunun altını çizdi. BTP Genel Başkanı sözlerini şöyle sürdürdü: “Cenab-ı Peygamber Efendimizin ashabının oturduğu, Ashabı Suffa dediğimiz bir yer vardır. İşte bugünkü cemevleri Ashabı Suffa gibidir. Ashabın olduğu yere mescit denir. Onun için cemlevleri aynı zamanda mescittir, bunu iyi bilesiniz. Arkadaşlarım şahittir, cemevlerinin olduğu yere gidince namazlarımı kılarım. Eğer cemaat olursak imam olurum. İmam Ali gibi bir zata evlat olmuşlar, ‘bunların oturduğu yer Müslümanların olabilir mi' diyorsun. Hadi oradan terbiyesiz. Sen onu anabilmen için gusül abdesti alman lazım.”
Türkler Resulullah'a hısım oldu
“Peygamber Efendimizin şahsı, İmam Ali, Hz. Fatımatüz Zehra, İmam Hasan, İmam Hüseyin, bu beş şahsın adına Ehl-i Beyt denir” diyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Baş şunları söyledi: “Peygamber Efendimizin hadislerinin ekseriyetini ortaya çıkardığı netice, Ehl-i Beyt, Hamsei Ali Aba bu beş şahıstır. Kardeşlerim bunlar, Nuh'un gemisi gibidir. Allah'ın sevgilisi şöyle buyuruyor: “Kim Nuh'un gemisine binerse kurtulur, Gemiye binmeyen helak olur.” Buradan gelen 12 İmam vardır. Bu 12 İmam Peygamber Efendimizin neslinden, Hz. Hüseyin'in neslindendir. İşte bunlardan Musa Kazım diye büyük bir Allah dostu, İmam var. Bu imam sulbünden bir insan yetişiyor. Kerbela olayından sonra Peygamber Efendimizin torunları Maveraünnehir, Horasan'a hicret ediyorlar. İşte Horasan'a hicret ettikten sonra Hz. Musa Kazım'ım torunlarından babası Musa Kazım'ın soyundan anası bir Türkmen olan Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli dünyaya geliyor. Peygamber sülalesi Horasan'da Türklerle izdivaç ediyorlar, hayırlı nesiller ortaya çıkıyor. Hoca Ahmet Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli gibi yetişmiş ulemayı eğitiyor, irşat ehli yapıyor ve Anadolu topraklarına gönderiyor. 1230'lu yıllarda Hacı Bektaş-ı Veli bugünkü Hacı Bektaş'a geliyor. Hacı Bektaş-ı Veli buradaki hırsız, yolsuz ve eşkıya olan Türkmenleri İslam'a davet ediyor. Müslüman oluyorlar. Hacı Bektaş bunları yetiştiriyor, her birini irşad ehli yapıyor. Bunlar Anadolu'ya dağılıp Yezdani'yle, Süryani'yle, Yahudi'yle tanışıyorlar. Bunların hepsi Müslüman oluyorlar. Bunlar Müslüman olduktan sonra Biz de Hacı Bektaş gibi Türkoğlu Türk olduk diyorlar. Batının sancısı o günden beri var. Niye? Yezdanisini Türk yaptı, Ermenisini, Keldanisini, Rumunu, Yahudisini Türk yaptı diye. İşte soykırım dedikleri aslında budur. İşte günümüzde de Hacı Bektaş'lar lazım haberiniz olsun.”
Hacı Bektaş medeniyeti…
Türklerin Hacı Bektaş-ı Veli'den bir parça taşıdığını söyleyen BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş şunları söyledi: “Hacı Bektaş işte böyle müthiş bir medeniyet inşa ediyor. Biz hepimiz Hacı Bektaş'tan bir parça taşıyoruz, bunu hiç unutmayın. Hepimiz Bektaşiyiz, iyi bilin bunu. Şimdi bana diyorlar ki “Haydar Hoca Şii oldu.” Aptal, sen ne anlarsın onlardan? Bunlar çok cahil. İlk Şiiler kimdi? Selmani Farisi, Ebuzer Gıffari, Mikdat Bin Esved, Ammar Bin Yasir, Halid bin Said, Ubeyde bin Kaab, Ebu Heysem bin Tayhan, Osman bin Huneyf, Zeyd bin Erkam, Ebu Eyyub el Ensari. Bunlar ilk Aleviler. Erkekse çıksınlar, yıkarım onların başına dünyayı. Şimdi diyorlar bana ki, “Haydar Hoca Alevi oldu.” Keşke olsa. Ben Sünniyim, doğru. Ama ben öyle bir sünniyim ki, İmamı Azam gibi sünniyim, İmamı Şafii gibi sünniyim. Bakın İmamı Azam'ın sünniliğine. O'nun sünniliğinin adı, Ehl-i Beyt'tir. İşte ben böyle bir sünniyim. Yolum Ehl-i Beyt yolu, mezhep imamın İmamı Azamdır. Yetmedi, İmamı Şafii ne diyor biliyor musunuz? Ehl-i Beyt'i sevmek Rafızilikse, ben Rafıziyim. Ben de öyle…”