Malumunuz olduğu üzere, Ağbal yönetimi, politika faizini, geçen hafta, beklentilerin üzerinde %2 arttırıp %19'a yükseltmiş ve böylece "önden yükleme" ile piyasalara sıkı duruşla ilgili güçlü bir mesaj vermişti. Ağbal'ın "şahin" politikalar izlediğini-izleyeceğini daha önce buradan ('Şahin mi güvercin mi?' başlıklı yazımda) size yazmıştım. Piyasalar da buradan hareketle tabir yerinde ise coşmuş, kurlarda ciddi geri çekilme yaşanmıştı.
Ardından, hafta sonu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Merkez Bankası başkanlığında, kimsenin beklemediği bir değişim yaşandı ve bu piyasalara öyle yansıdı ki sormayın. Zor bir hafta olacağını da son yazımda kaleme almıştım.
Pazar akşamı, birazcık da içeride organize kurumların kapalı olması dolayısı ile, Asya piyasalarında dolar/TL 8,50'leri test etti. Endeks %10'lara yakın düşüşle dip seviyelere geldi. Bu yazıyı kaleme aldığım 23 Mart gün içinde dolar/TL 7.70'lere kadar geri geldi. Ben, dış kaynaklı olağanüstü bir gelişme olmazsa, biraz daha toparlanmanın sürebileceğini düşünüyorum.
Borsa'mızda farklı önlemlerle (açığa satış ve devre kesici gibi) tedbirlerini almaya çalışıyor. Diğer tarafta yeni başkan ve ekonomi yönetimi ile ilgili kurumlar (Hazine ve Maliye Bakanlığı gibi) piyasayı rahatlatıcı açıklamalarda ve girişimlerde bulunuyor. Verilen mesajlarda, izlenen politikalardan (sıkı para ve enflasyon hedefinden) taviz verilmeyeceği, öngörülebilirliğin ve şeffaflığın devam edeceği vurgulanıyor.
Buna karşılık bu değişikliğe, kredi derecelendirme şirketleri de temkinli yaklaştı. Moody's sürpriz Merkez Bankası değişikliğini "not baskısı olabilir" şeklinde yorumladı. S&P de, "Türkiye'de sermaye kontrolü riski arttı" şeklinde yorumladı. Ben Size bunlardan anladığımı söyleyeyim: yakında bu taraftan negatif görünüm veya not düşürme görürsek şaşırmayın. CDS notumuz da, bu gelişmelere kayıtsız kalmayarak birden bire 300'lerden, 460'baz puanlara geldi.
Bunlar iyi kötü, finansal piyasalarla ilgili kişilerin okuyabildiği şeyler. Kaldı ki, bu hareketi birileri değerlendirmiş gibi görünüyor. Döviz ve buna bağlı artan gram TL'deki artış, yerli yatırımcıların söz konusu araçlarda satış yapmasına neden oldu.
Hem bu satışlarla hem de alınan tedbirler ve açıklamalarla beraber biraz geri çekilme yaşadık. Okuduğum kaynaklarda, pazartesi gün toplamında yerlilerin altın ve döviz tarafında toplamda 5-6 milyar dolar civarında satış yapıldığı yazıyordu. Günlük bazda bakarsanız, bu çok ciddi bir rakam.
Kritik sorular şunlar:
Piyasalar, bu değişikliğe neden bu kadar ciddi tepki verdi? Veya neden herkes bunu konuşuyor? Bu kadar önemli mi? Bu, herkesi ilgilendirmeli midir? Belki de en önemlisi, bu etkilenmeyi nasıl azaltabiliriz?
Olaya biraz geniş çerçeveden bakalım. Esasına bakacak olursanız, sadece Merkez'in değil ekonomik verileri açıklayan TÜİK'teki başkan değişiklikleri de bence bunda etkili oldu. Belki bir birikim de diyebilirsiniz. Piyasalar, bu tür değişiklikleri çok (belki de hiç) sıcak karşılamıyor. Bunu kötü tecrübe ettik. Bu tür kurumların başkanlarının değiştirilmesi, tabii ki önemlidir. Ama tüm gündemi işgal etmesini doğru bulmuyorum. Herkes, kendi işine bakmalı.
Biz, finansal piyasaları, reel piyasaların gerisinde tuttukça, bunları yaşamaya ve konuşmaya devam ederiz. İnsanların, neredeyse işini gücünü bırakıp, bunları konuşmasını anlayabiliyorum. Çünkü kurlardaki hareket, şu veya bu şekilde (genelde enflasyon) hepimizi etkiliyor. İşte, bu etkilenmeyi azaltmanın bana göre en temel iki yolu, dolarizasyonu ve borçlanma seviyelerini azaltmak ve her türlü mal ve hizmet üretim faaliyetlerini önceliğe almaktır. Diğer bir ifade ile, millileşmek ve milli kaynaklara dönmektir. Bunları ertelediğimiz müddetçe, daha çook konuşuruz.
- Bari burada yapmayın!! / 09.08.2021
- Keşke dokunmasaydım! / 24.07.2021
- Rusya yaptı da ya biz? / 02.07.2021
- Birisi işsizlik mi dedi? / 15.06.2021
- Korkmalı mıyız? / 17.05.2021
- Pandemi turnusolu / 05.05.2021
- Sanal vurgun / 27.04.2021
- Olması gerekendi / 20.04.2021
- Yeni başkanın ilk sınavı / 12.04.2021