Yaklaşık 10 gündür, akciğerlerimiz, ormanlarımız yanıyor. Bu ortamda, ekonomi ile ilgili yazı yazmak içimden gelmediğinden, bu köşe yazımda da, gözlemlediğim bazı durumları sizlerle paylaşmak istedim. Öncelikle bu süreçte hayatını kaybedenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara ise acil şifalar diliyorum.
Kabul etsek de etmesek de, ne yazık ki, cennet vatanımızda, çoğu şey siyasete alet oluyor. Spordan, eğitime; sağlıktan, ekonomiye ve hatta deprem gibi doğal afetlere kadar, hemen her alandaki olumlu-olumsuz gelişmeler, şu veya bu şekilde, siyasi malzeme konusu oluyor. Bunlar üzerinden rant elde edilmeye çalışılıyor. Kurumlarımız, karşı karşıya gelebiliyor. Ne yazık ki, son günlerde yaşadığımız orman yangınları da, döndü dolaştı, malzeme konusu haline geldi.
Öncelikle, aynı anda veya organize bir şekilde, onlarca yerde çıkan veya çıkartılan yangınları kontrol altına almak, çok kolay bir iş değil. Kaldı ki, çok gelişmiş kabul ettiğimiz ülkelerde bile, onlarca gün süren yangınları gördük ve görüyoruz. Diğer bir ifade ile, bu felaket herkesin başında. Sadece bizim değil. Ancak, gördüğüm kadarıyla, başka ülkelerdeki bu tür afetlerde, ülkeler, adeta veya resmen seferberlik ilan edip, topyekün mücadeleye girişiyorlar. Mesela komşumuz Yunanistan da bizim gibi yangınlarla mücadele ediyor. Bu süreçte, bizden belki de en önemli farkları, bu felaketten rant elde etmek yerine, herkesin katkı sağlamasına yönelik adımlar atmaları diyebiliriz.
Şunu ifade edelim, tüm devlet birimlerimiz ve insanımız elinden geldiğince, olanaklar ölçüsünde, mücadeleyi sürdürüyor. Ancak ne yazık ki, mücadeleyi yıpratacak, zayıflatacak beyanatlara şahit oluyoruz. Örneğin, Bakanlığımız, yerel yönetimleri sorumlu tutuyor; yerel yönetimler ise Bakanlığı. Tam da bu süreçte, bu karşılıklı suçlamaların bana göre bir anlamı yok. Aksine, bu tür çekişmeler, insanımızın devletine, daha doğrusu devlet kurumlarına olan güvenini yıpratıyor. Ülkemizin askeri ve sivili ile, bakanlık veya yerel yönetimleri ile, tüm siyasi anlayıştaki insanı ile her zamankinden daha fazla bir ve beraber olması gerektiği bir ortamda, bu kutuplaşmaların, suçlu aramaların veya suçu başkasına atmaların kimseye yararı yok. En az zararla şu yangınları atlatalım; ardından herkes eteklerindekini döksün. Kaldı ki, hukukçu değilim ancak kanunlar gayet açık. Dilerseniz, hukuk profesörü Ali Ünal Emiroğlu hocamızı takip edebilirsiniz.
Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Medyadan takip ettiğim kadarıyla, bazı kesimlerin, yangınların ardından, yanan alanların betonlaştırılması ile ilgili haklı veya haksız kaygıları var. Bu kaygıları gidermek, güven ortamını sağlamlaştırmak ve eğer gerçeği yansıtmayan yalan bilgi cinsinden ise boşa çıkarmak adına, yetkililerimizin, en kısa zamanda, buna yönelik sağlam, hukuki adımlar atmasında yarar görüyorum.
Tüm bunlardan hareketle, aklıma, Şeyh Edebali'nin, Osman Gazi'ye nasihati geldi. Şöyle buyuruyor büyük alperen Şeyh Edebali Hz.:
"Ey Oğul, artık Bey'sin.
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana,
Güceniklik bize, gönül almak sana,
Suçlamak bize, katlanmak sana,
Acizlik bize, hoş görmek sana,…"
Her anlamda geçmişimizle övünen bir millet olarak, bu tür nasihatlerden-tecrübelerden hepimiz payımızı almalıyız.
- Bari burada yapmayın!! / 09.08.2021
- Keşke dokunmasaydım! / 24.07.2021
- Rusya yaptı da ya biz? / 02.07.2021
- Birisi işsizlik mi dedi? / 15.06.2021
- Korkmalı mıyız? / 17.05.2021
- Pandemi turnusolu / 05.05.2021
- Sanal vurgun / 27.04.2021
- Olması gerekendi / 20.04.2021
- Yeni başkanın ilk sınavı / 12.04.2021