Moskova deklarasyonu ile Türkiye, yeni bir Suriye politikasına yelken açmış durumda.
Esad'ı devirme yönlü olan politikamız, imzalanan deklarasyonla adeta dibe vurdu. Bu doğru ve önemli bir karar bizim açımızdan ancak "neden şimdi?" sorusunu sorduruyor insana.
Hepimizin bildiği üzere, Suriye savaşı 5 yıldır devam ediyor ve Türkiye bu süreçte hep Suriye hükümetinin karşısında durdu. Geçtiğimiz aylarda ise Fırat Kalkanı Operasyonu adıyla komşumuzun topraklarına resmen giriş yapmıştık ve yanımızda ÖSO ile IŞİD'e karşı operasyonlar düzenledik.
Tüm bunlar olurken ebedi müttefikimiz(!) ABD ile elele vermiş durumdaydık.
Bir yanda IŞİD ile savaşan Türk Silahlı Kuvvetleri diğer yanda IŞİD'in çeşitli kollarını tanıyan ve onlara silah satan hatta kendi bayraklarını karargahlarına astıran ABD'nin ortak operasyonları oldu.
Bu operasyonlar sırasında onlarca şehit verdik!
Kimi zaman ABD ordusunun sahaya 3 saat geç gelmesi kimi zaman teknik bir arıza nedeniyle kayıp veren hep biz olduk.
Bilindiği üzere son olarak El-Bab'ta 16 şehit ve 34 yaralımız var.
Bu askerlerin 2'sine yapılan zulüm video ile sanal aleme yayılmış durumda.
Çok üzülerek belirtilmesi gereken bir gerçek varsa o da şudur ki: Türkiye kendi iç güvenliğini sağlamadan, Suriye'de attığı her adımda daha çok şehit haberi gelecektir.
Bu konuda yapılması gereken bellidir ve en üst makam dahil tüm yetkililerin imzalanan deklarasyon ardından konuyu tekrar ele almaları gerekmektedir.
Türk-Rus ilişkilerinin bazı dış mihraklar tarafından hoş karşılanmadığı Büyükelçi suikastında bir kez daha hatırlatılmıştır.
Duruşunu bozmayan ve doğru hususlarda kararlar alınan deklarasyon konusunda olduğu gibi ekonomik ilişkiler ve pazar konusunda da acilen adım atılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki yükselen doların antibiyotiği Rusya-Türkiye-Milli Ekonomi Modeli üçgeninden geçmektedir.
Esad'ı devirme yönlü olan politikamız, imzalanan deklarasyonla adeta dibe vurdu. Bu doğru ve önemli bir karar bizim açımızdan ancak "neden şimdi?" sorusunu sorduruyor insana.
Hepimizin bildiği üzere, Suriye savaşı 5 yıldır devam ediyor ve Türkiye bu süreçte hep Suriye hükümetinin karşısında durdu. Geçtiğimiz aylarda ise Fırat Kalkanı Operasyonu adıyla komşumuzun topraklarına resmen giriş yapmıştık ve yanımızda ÖSO ile IŞİD'e karşı operasyonlar düzenledik.
Tüm bunlar olurken ebedi müttefikimiz(!) ABD ile elele vermiş durumdaydık.
Bir yanda IŞİD ile savaşan Türk Silahlı Kuvvetleri diğer yanda IŞİD'in çeşitli kollarını tanıyan ve onlara silah satan hatta kendi bayraklarını karargahlarına astıran ABD'nin ortak operasyonları oldu.
Bu operasyonlar sırasında onlarca şehit verdik!
Kimi zaman ABD ordusunun sahaya 3 saat geç gelmesi kimi zaman teknik bir arıza nedeniyle kayıp veren hep biz olduk.
Bilindiği üzere son olarak El-Bab'ta 16 şehit ve 34 yaralımız var.
Bu askerlerin 2'sine yapılan zulüm video ile sanal aleme yayılmış durumda.
Çok üzülerek belirtilmesi gereken bir gerçek varsa o da şudur ki: Türkiye kendi iç güvenliğini sağlamadan, Suriye'de attığı her adımda daha çok şehit haberi gelecektir.
Bu konuda yapılması gereken bellidir ve en üst makam dahil tüm yetkililerin imzalanan deklarasyon ardından konuyu tekrar ele almaları gerekmektedir.
Türk-Rus ilişkilerinin bazı dış mihraklar tarafından hoş karşılanmadığı Büyükelçi suikastında bir kez daha hatırlatılmıştır.
Duruşunu bozmayan ve doğru hususlarda kararlar alınan deklarasyon konusunda olduğu gibi ekonomik ilişkiler ve pazar konusunda da acilen adım atılmalıdır.
Unutulmamalıdır ki yükselen doların antibiyotiği Rusya-Türkiye-Milli Ekonomi Modeli üçgeninden geçmektedir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Ali Haydar Bektaş / diğer yazıları
- Süleymani’nin ardından / 10.01.2020
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018
- Sorunların çözümü / 28.12.2019
- Atatürk ilkeleri ve MEM / 15.10.2019
- Hukukçu enflasyonu / 02.07.2019
- Güzel günler / 20.04.2019
- Çileli günler / 18.04.2019
- Bir salonda Türkiye / 02.03.2019
- Bir müzik dehası / 27.01.2019
- İfade özgürlüğü üzerine / 24.11.2018
- Can sıkıcı bir yazı / 21.10.2018