Kamunun ve piyasaların para ihtiyacını karşılama yöntemleri, maalesef devlet ve milletimizin geleceğini yok etme noktasına geldi.
Kamunun finans ihtiyacı var, karşılanması lazım, doğrudur. Piyasaların likidite ihtiyacı var, doğrudur.
Devlet ve milletin para ihtiyacını karşılamanın yolu, ne Amerika-İngiliz bağımlısı Dubai şeyhlerinin sıcak paraları, ne Vahşi Batı kapitalizminin sömürgeci baronlarının faizli banknotları, ne de Yap-İşlet-Soy-Devret'çilerin kredi zokalarıdır.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 2005'te ekonomide para devrimi yaptı. Sömürgeci kapitalizmi tarihe gömdü. Amerika'nın kağıttan imparatorluğunu hâk ile yeksan etti. Türk devleti ve dünya ülkelerinin parasal ihtiyaçlarını borçlanmadan ve maraba olmadan nasıl karşılanacaklarının formüllerini koydu.
Devlet ve milletlerin boyunlarındaki banknot-kredi prangalarını kırdı-attı.
Prof. Dr. Baş'ın modelini uygulamaya geçen dünyanın 4 milyarlık kesimi, onunla ekonomik refaha, onurlu ve bağımsız bir hayata adım attı.
Türkiye ise, bu kendi gerçeğine sırtını döndü, duymazlıktan geldi; maalesef hâk ile yeksan olma yoluna girdi.
Devlet içinde ur gibi devletçikler türemeye başladı.
Para basmak ve vatandaştan gelir temin etmek bir devletin "devlet olma" vasfı ise - ki öyledir-, öyleyse içimizde çok devletçikler türedi.
Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde adeta ecnebi derebeylikler oluştu.
Ankara'ya para satan yahut Yap-İşlet-Devret'ten ihale kapan küresel sermayedarlar Türk milletine ağalık yapıyorlar.
Sadece millete ağalık yapmıyorlar, devleti de haraca bağlamışlar; devlete de ağalık yapıyorlar.
Devlet kendi topraklarındaki köprüye, otobana, limana karışamıyor!
Ortaçağ'da bile böyle bir derebeylik modeline rastlanmaz.
Elin Haçlısı, Japonu, Çinlisi bir karış boyuyla geliyor, bir köprü yapıyor.
Bir otoban geçiriyor.
Bir yanyol açıyor.
Bir havalimanı yayıyor.
Bir asfalt seriyor.
Bir şekilde bir Yap-İşlet-Devret kapıyor.
Vatandaştan para topluyor, adeta haraç kesiyorlar.
Köprülerin başına veya otobanın çıkışına bir adam koyuyorlar. Olmadı, yaylaya çıkartılan büyükbaş-küçükbaş hayvanların boğazlarına çıngırak asar gibi araçlara bir çip takıyorlar, 20-25 yıl gelenden-geçenden haraç kesiyorlar.
Gelenden-geçenden kesilen haraç yetmeyince, açığı devlet kapatmak zorunda? Devleti de haraca bağlamışlar.
Kripto FETÖ'cü, jöleli-jölesiz akl-ı evveller iktidarı öyle yanıltıyor, öyle yanlış yönlendiriyorlar ki, yakında Türkiye'nin tamamını Varlık Fonu'na devretsek, bu haraç ve marabalıkla ülkeyi kurtarmak, devleti ayakta tutmak mümkün olmayacak.
Bu kafayla gidersek; devlet ve millet olarak, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Baş'a kulak vermemenin cezasını çok daha ağır ödeyeceğiz vallahi? Ödüyoruz nitekim.
2002'lerden beri uyarıyor Prof. Dr. Baş, parasızlığa çözüm sunuyor. Bakınız, Mart 2004'te şunları hatırlatıyor:
"Milletin, 100 katrilyonun üzerinde bir hakkı olmasına rağmen -ki ekonomi dilinde buna senyoraj hakkı denir-, Türkiye yıllardan beri kendi parasını basamıyor. Türkiye müstemleke bir ülke oldu. Buna rağmen ekonomik hürriyetten bahsediyorlar.
Türkiye ekonomisinin kurtuluşu emisyon gerçeğinde yatmaktadır. Bu gerçeği Türkiye gündemine biz soktuk? Bu işin hesabı-kitabı, anahtarı bizde.
Devlet adamlığı demek, milletin emeği-üretimi ve kaynakları karşılığında, GSMH'sı mukabili, gereken parayı basmak demektir.
Artvin'e gittim, baktım, vadide baraj yapılıyor. Ama o zaman inşaat durmuş vaziyette. Sordum niye? Kredi aldıkları yer, vermedi, gecikti.
Kardeşlerim şu mantığa bakın; sen baraj yapıyorsun, köprü yapıyorsun, bunun kredisini İngiltere'den, ABD'den, Japonya'dan alıyorsun.
Orada sordum, şimdi sana soruyorum, orada kullanılan taş, kum, çimento, demir, iş makineleri kimin malı? Hepsi senin malın?
İşçileri kim? Bizim insanımız?
Her şeyi bizden; ama onun karşılığındaki para veya kredi ABD'nin, Avrupa'nın, Japonya'nın? Yazıklar olsun!
Göreceksiniz, devletin-milletin kaynakları ve GSMH'sı karşılığında emisyonu genişleteceğiz, emeği, ürünü ve hizmeti paraya çevireceğiz; cebininizi parayla dolduracağız. Devlet de millet de para görecek, kimseye muhtaç olmayacak. Var mısınız?"
Türk milleti, var mısınız, sorusuna, yokuz dedi. Devleti de, kendini de yokluğa mahkum etti. Bağrımızda devleti, milleti haraca bağlayan ecnebi derebeylikler türedi.
Dünyanın 4 milyarlık kesimi ise, biz varız dedi, varlığa gark oldu. Anlayana?
Kamunun finans ihtiyacı var, karşılanması lazım, doğrudur. Piyasaların likidite ihtiyacı var, doğrudur.
Devlet ve milletin para ihtiyacını karşılamanın yolu, ne Amerika-İngiliz bağımlısı Dubai şeyhlerinin sıcak paraları, ne Vahşi Batı kapitalizminin sömürgeci baronlarının faizli banknotları, ne de Yap-İşlet-Soy-Devret'çilerin kredi zokalarıdır.
BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, 2005'te ekonomide para devrimi yaptı. Sömürgeci kapitalizmi tarihe gömdü. Amerika'nın kağıttan imparatorluğunu hâk ile yeksan etti. Türk devleti ve dünya ülkelerinin parasal ihtiyaçlarını borçlanmadan ve maraba olmadan nasıl karşılanacaklarının formüllerini koydu.
Devlet ve milletlerin boyunlarındaki banknot-kredi prangalarını kırdı-attı.
Prof. Dr. Baş'ın modelini uygulamaya geçen dünyanın 4 milyarlık kesimi, onunla ekonomik refaha, onurlu ve bağımsız bir hayata adım attı.
Türkiye ise, bu kendi gerçeğine sırtını döndü, duymazlıktan geldi; maalesef hâk ile yeksan olma yoluna girdi.
Devlet içinde ur gibi devletçikler türemeye başladı.
Para basmak ve vatandaştan gelir temin etmek bir devletin "devlet olma" vasfı ise - ki öyledir-, öyleyse içimizde çok devletçikler türedi.
Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde adeta ecnebi derebeylikler oluştu.
Ankara'ya para satan yahut Yap-İşlet-Devret'ten ihale kapan küresel sermayedarlar Türk milletine ağalık yapıyorlar.
Sadece millete ağalık yapmıyorlar, devleti de haraca bağlamışlar; devlete de ağalık yapıyorlar.
Devlet kendi topraklarındaki köprüye, otobana, limana karışamıyor!
Ortaçağ'da bile böyle bir derebeylik modeline rastlanmaz.
Elin Haçlısı, Japonu, Çinlisi bir karış boyuyla geliyor, bir köprü yapıyor.
Bir otoban geçiriyor.
Bir yanyol açıyor.
Bir havalimanı yayıyor.
Bir asfalt seriyor.
Bir şekilde bir Yap-İşlet-Devret kapıyor.
Vatandaştan para topluyor, adeta haraç kesiyorlar.
Köprülerin başına veya otobanın çıkışına bir adam koyuyorlar. Olmadı, yaylaya çıkartılan büyükbaş-küçükbaş hayvanların boğazlarına çıngırak asar gibi araçlara bir çip takıyorlar, 20-25 yıl gelenden-geçenden haraç kesiyorlar.
Gelenden-geçenden kesilen haraç yetmeyince, açığı devlet kapatmak zorunda? Devleti de haraca bağlamışlar.
Kripto FETÖ'cü, jöleli-jölesiz akl-ı evveller iktidarı öyle yanıltıyor, öyle yanlış yönlendiriyorlar ki, yakında Türkiye'nin tamamını Varlık Fonu'na devretsek, bu haraç ve marabalıkla ülkeyi kurtarmak, devleti ayakta tutmak mümkün olmayacak.
Bu kafayla gidersek; devlet ve millet olarak, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Baş'a kulak vermemenin cezasını çok daha ağır ödeyeceğiz vallahi? Ödüyoruz nitekim.
2002'lerden beri uyarıyor Prof. Dr. Baş, parasızlığa çözüm sunuyor. Bakınız, Mart 2004'te şunları hatırlatıyor:
"Milletin, 100 katrilyonun üzerinde bir hakkı olmasına rağmen -ki ekonomi dilinde buna senyoraj hakkı denir-, Türkiye yıllardan beri kendi parasını basamıyor. Türkiye müstemleke bir ülke oldu. Buna rağmen ekonomik hürriyetten bahsediyorlar.
Türkiye ekonomisinin kurtuluşu emisyon gerçeğinde yatmaktadır. Bu gerçeği Türkiye gündemine biz soktuk? Bu işin hesabı-kitabı, anahtarı bizde.
Devlet adamlığı demek, milletin emeği-üretimi ve kaynakları karşılığında, GSMH'sı mukabili, gereken parayı basmak demektir.
Artvin'e gittim, baktım, vadide baraj yapılıyor. Ama o zaman inşaat durmuş vaziyette. Sordum niye? Kredi aldıkları yer, vermedi, gecikti.
Kardeşlerim şu mantığa bakın; sen baraj yapıyorsun, köprü yapıyorsun, bunun kredisini İngiltere'den, ABD'den, Japonya'dan alıyorsun.
Orada sordum, şimdi sana soruyorum, orada kullanılan taş, kum, çimento, demir, iş makineleri kimin malı? Hepsi senin malın?
İşçileri kim? Bizim insanımız?
Her şeyi bizden; ama onun karşılığındaki para veya kredi ABD'nin, Avrupa'nın, Japonya'nın? Yazıklar olsun!
Göreceksiniz, devletin-milletin kaynakları ve GSMH'sı karşılığında emisyonu genişleteceğiz, emeği, ürünü ve hizmeti paraya çevireceğiz; cebininizi parayla dolduracağız. Devlet de millet de para görecek, kimseye muhtaç olmayacak. Var mısınız?"
Türk milleti, var mısınız, sorusuna, yokuz dedi. Devleti de, kendini de yokluğa mahkum etti. Bağrımızda devleti, milleti haraca bağlayan ecnebi derebeylikler türedi.
Dünyanın 4 milyarlık kesimi ise, biz varız dedi, varlığa gark oldu. Anlayana?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Misafir Kalem (K) / diğer yazıları
- Kongrelerden milli devlete bir iman mücadelesi / 25.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019
- İnsan bu kadar da ucuz değil! / 23.07.2019
- Amerika da Haydar Hoca'ya mahkûm / 22.07.2019
- İşsizliğin çok daha ağır faturaları var / 20.07.2019
- Sosyal patlamalara gebe kronik işsizlik / 17.07.2019
- Türkiye “hard currency”ye muhtaç değil / 13.07.2019
- İşçinin emeği ve sendikaların vebali / 11.07.2019
- Para, faiz ve MB Başkanı / 10.07.2019
- Çin’de-Maçin’de değil, kurtuluş içimizde / 08.07.2019
- Türkiye yeni çağa ayak uydurmalı / 07.07.2019