Evet, yanlış okumadınız. Dinsiz değil, dindar Mustafa Kemal!
Bir formül var aklımızdan çıkmayan, 'Ne mutlu Türküm diyene!' formülü.
Bilirsiniz İngilizce ve pek çok yabancı dilde bir kelimenin yazılışı ile okunuşu birbirinden farklıdır. İşte burada da işin sırrı böyledir. 'Ne mutlu Türküm diyene!' şeklinde duyarsınız fakat 'Ne mutlu Müslümanım diyene!' şeklinde anlarsınız. Kim buldu bu formülü? Dindar Mustafa Kemal Atatürk. Peki, kim çözdü bu formülü? El-cevap: Prof. Dr. Haydar Baş.
İmkânı yoktur ki, Atatürk'ün gittiği yolları inceleyelim de sonunda Ehl-i Beyt'i bulmayalım?
Atatürk'ün, 'Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, duygularımın babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tir' dediğini biliyoruz.
Ali Rıza Efendi hakkında da Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in soyundan geldiğini Prof. Dr. Haydar Baş'tan öğrendik. Peki ya, Namık Kemal?
Namık Kemal'in dedesi Abdüllatif Paşa, Bektaşi'dir. Namık Kemal'i büyüten ve eğiten odur. Namık Kemal'in Alevi-Bektaşi yani Ehl-i Beyt anlayışında olduğunun en açık kanıtları arasında 'Kerbela Mersiyesi', şiir defterine yazdığı 'Şahımdır Ali' şiiri, Eşref Paşa'nın 'Aleviyim' diye başlayan şiirine nazire olarak yazdığı 'Aleviyim' redifli şiirleri gösterilebilir.
Şimdi biraz da Cumhuriyet'in kuruluşundan bahsedelim.
Ahmet Cemalettin Çelebi Efendi 1880-1921 yılları arasında Hacıbektaş dergâhı postnişini olmuş, TBMM 1. Dönem'e Kırşehir milletvekili olarak seçilmiştir.
1862'de doğdu. Hacı Bektaş Veli'nin soyundan gelen olan Çelebi ailesindendir. 18 yaşında postnişin oldu. Yaşının küçük olmasına rağmen babası Feyzullah Çelebi'nin getirttiği özel hocalar ile iyi bir eğitim gördü.
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışını izleyen günlerde, Cemalettin Çelebi ile aralarında sıkı bir temas gelişti. 1924-1928 Anadolu Ajansı muhabiri, Hâkimiyeti-i Milliye'de istihbarat şefi olan Cemal Kutay, "Kurtuluşun ve Cumhuriyetin Manevi Mimarları" adlı kitabında, Amasya'da Mustafa Kemal'i karşılayan heyetin içinde Cemalettin Çelebi'nin de bulunduğunu yazmaktadır.
Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi sonrasında Ankara'ya geçerken, Mustafa Kemal Paşa Hacıbektaş'a uğrayarak 23 Aralık 1919 günü Cemalettin Çelebi ile baş başa uzun bir görüşme yapmış ve geceyi evinde geçirmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün (24 Aralık) Hacı Bektaş Veli türbesini ziyaret etmiş ve ardından Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Ankara'ya yola çıkmıştır.
Hacıbektaş görüşmesindeki en ilginç konuşmayı sonradan Veliyettin Çelebi (1868-1940) şöyle aktarmıştır:
Çelebi Cemalettin Efendi, Mustafa Kemal Paşa'ya, "Paşa Hazretleri, cesaretli ve basiretli idarenizde Türk Milletinin düşmanı kahredeceğine inancım sonsuz. Yüce Allah'ın milletimize müyesser edeceği zaferden sonra Cumhuriyet ilanı düşünüyor musunuz?" diye sordu.
Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine, "O mutlu günün ilanına kadar aramızda kalmak kaydıyla, evet Çelebi Efendi Hazretleri" diye yanıtladı.
Atatürk'ün Kırşehir ve Ankara'ya gelişi ve Hacıbektaş'ı ziyaretine ilişkin veriler içeren bir başka belgeyle, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nda karşılaşıyoruz. 28.12.1919 tarihinde Bab-ı Ali Dâhiliye Nezareti'ne, Ankara'dan çekilen telgrafa ilişkin belgenin detayları ise şöyle:
Kaynak: Atatürk ile İlgili Arşiv Belgeleri/1911-1921 Tarihleri Arasına Ait 106 Belge), T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın No:1, Gn. No: 060, Ankara 1982, sayfa 77.
Muhterem üstadım, Prof. Dr. Haydar Baş Aralık 2013'de Trabzon Milli Kahramanlarımızı Anma Programı'nda konuşmasını şu sözlerle bitirmişti:
"Şimdi size soruyoruz Türkiye Cumhuriyeti Devleti içki masasında mı kuruldu; dergâhta mı kuruldu?"
Bir formül var aklımızdan çıkmayan, 'Ne mutlu Türküm diyene!' formülü.
Bilirsiniz İngilizce ve pek çok yabancı dilde bir kelimenin yazılışı ile okunuşu birbirinden farklıdır. İşte burada da işin sırrı böyledir. 'Ne mutlu Türküm diyene!' şeklinde duyarsınız fakat 'Ne mutlu Müslümanım diyene!' şeklinde anlarsınız. Kim buldu bu formülü? Dindar Mustafa Kemal Atatürk. Peki, kim çözdü bu formülü? El-cevap: Prof. Dr. Haydar Baş.
İmkânı yoktur ki, Atatürk'ün gittiği yolları inceleyelim de sonunda Ehl-i Beyt'i bulmayalım?
Atatürk'ün, 'Bedenimin babası Ali Rıza Efendi, duygularımın babası Namık Kemal, fikirlerimin babası ise Ziya Gökalp'tir' dediğini biliyoruz.
Ali Rıza Efendi hakkında da Peygamber Efendimiz (s.a.v)'in soyundan geldiğini Prof. Dr. Haydar Baş'tan öğrendik. Peki ya, Namık Kemal?
Namık Kemal'in dedesi Abdüllatif Paşa, Bektaşi'dir. Namık Kemal'i büyüten ve eğiten odur. Namık Kemal'in Alevi-Bektaşi yani Ehl-i Beyt anlayışında olduğunun en açık kanıtları arasında 'Kerbela Mersiyesi', şiir defterine yazdığı 'Şahımdır Ali' şiiri, Eşref Paşa'nın 'Aleviyim' diye başlayan şiirine nazire olarak yazdığı 'Aleviyim' redifli şiirleri gösterilebilir.
Şimdi biraz da Cumhuriyet'in kuruluşundan bahsedelim.
Ahmet Cemalettin Çelebi Efendi 1880-1921 yılları arasında Hacıbektaş dergâhı postnişini olmuş, TBMM 1. Dönem'e Kırşehir milletvekili olarak seçilmiştir.
1862'de doğdu. Hacı Bektaş Veli'nin soyundan gelen olan Çelebi ailesindendir. 18 yaşında postnişin oldu. Yaşının küçük olmasına rağmen babası Feyzullah Çelebi'nin getirttiği özel hocalar ile iyi bir eğitim gördü.
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışını izleyen günlerde, Cemalettin Çelebi ile aralarında sıkı bir temas gelişti. 1924-1928 Anadolu Ajansı muhabiri, Hâkimiyeti-i Milliye'de istihbarat şefi olan Cemal Kutay, "Kurtuluşun ve Cumhuriyetin Manevi Mimarları" adlı kitabında, Amasya'da Mustafa Kemal'i karşılayan heyetin içinde Cemalettin Çelebi'nin de bulunduğunu yazmaktadır.
Erzurum Kongresi ve Sivas Kongresi sonrasında Ankara'ya geçerken, Mustafa Kemal Paşa Hacıbektaş'a uğrayarak 23 Aralık 1919 günü Cemalettin Çelebi ile baş başa uzun bir görüşme yapmış ve geceyi evinde geçirmiştir. Mustafa Kemal ertesi gün (24 Aralık) Hacı Bektaş Veli türbesini ziyaret etmiş ve ardından Kurtuluş Savaşı'nı başlatmak için Ankara'ya yola çıkmıştır.
Hacıbektaş görüşmesindeki en ilginç konuşmayı sonradan Veliyettin Çelebi (1868-1940) şöyle aktarmıştır:
Çelebi Cemalettin Efendi, Mustafa Kemal Paşa'ya, "Paşa Hazretleri, cesaretli ve basiretli idarenizde Türk Milletinin düşmanı kahredeceğine inancım sonsuz. Yüce Allah'ın milletimize müyesser edeceği zaferden sonra Cumhuriyet ilanı düşünüyor musunuz?" diye sordu.
Mustafa Kemal Paşa bunun üzerine, "O mutlu günün ilanına kadar aramızda kalmak kaydıyla, evet Çelebi Efendi Hazretleri" diye yanıtladı.
Atatürk'ün Kırşehir ve Ankara'ya gelişi ve Hacıbektaş'ı ziyaretine ilişkin veriler içeren bir başka belgeyle, Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı'nda karşılaşıyoruz. 28.12.1919 tarihinde Bab-ı Ali Dâhiliye Nezareti'ne, Ankara'dan çekilen telgrafa ilişkin belgenin detayları ise şöyle:
Kaynak: Atatürk ile İlgili Arşiv Belgeleri/1911-1921 Tarihleri Arasına Ait 106 Belge), T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığı, Yayın No:1, Gn. No: 060, Ankara 1982, sayfa 77.
Muhterem üstadım, Prof. Dr. Haydar Baş Aralık 2013'de Trabzon Milli Kahramanlarımızı Anma Programı'nda konuşmasını şu sözlerle bitirmişti:
"Şimdi size soruyoruz Türkiye Cumhuriyeti Devleti içki masasında mı kuruldu; dergâhta mı kuruldu?"
M. Haydar AKYAVUZ / diğer yazıları
- ‘Biz korkuyu Kerbela'da bıraktık’ / 30.05.2020
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018
- Anneler Günü’nde Ebe Anne / 12.05.2020
- O bir davetçiydi / 10.05.2020
- Kardeşlerim / 27.04.2020
- Amerika kaybedecek! / 10.01.2020
- Röportaj: CHP İl Gençlik Başkanı Ali Rıza Tufan / 21.12.2018
- Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) / 18.12.2018
- Şıkşıkiye Hutbesi / 27.10.2018
- Kahrolsun bazı şeyler / 04.05.2018
- Üniversiteme dokunma / 29.04.2018